"Edebiyat maddi yaraların sarılmasına yarar mı, bilmiyorum? Ama ruhlarımızda açtığı yaralara etkili olacağını hissediyorum. Edebiyat insandaki çöküntüye karşı bilincimizi geliştirmemiz için önemli. Yaşanan bütün acıları paylaşabilmek ve çağına tanıklık edebilmek için önemli..."
2013 yılında derlediği, Türk edebiyatındaki deprem temalı öyküleri topladığı 'Fay Hattı' kitabı için böyle demiş vaktiyle yazar Kadir Yüksel... Kimler yok ki, 'depremi yazan': Nezihe Meriç, Muzaffer İzgü, Tomris Uyar, Özen Yula, Hakan Bıçakcı, Halikarnas Balıkçısı, Onat Bahadır, Gülseren Engin, Aziz Nesin, Ömer Seyfettin, Samim Kocagöz, Ahmet Hamdi Tanpınar...
Şairlerimiz de en derin, en insani hassasiyetleriyle mısralara dökmüşler yaşanan acıları. Nazım Hikmet,1939 Erzincan depremi için yazdığı 'Kara Haber' şiirinde "Uyanıp kaçamadılar, kuş olup uçamadılar/Açıldı kuyular, kimse inemez/Erzincan beygiri rahvandır amma/ Ölüler ata binemez" mısralarıyla tercüman olmuş bu acıya...
Rıfat Ilgaz'ın "Herkes yine işinde gücünde/ Herkes yine kendi yerindedir" dizeleriyle biten 'Tosya Zelzelesi' (1943) şiiri ve Nedret Gürcan'ın 'Depremden Sonra İlk Şiir: Dinar' (1995) şiirinin sonundaki 'Ailem sekiz parça!/Taş taş üstüne bahçe/ Mutfakta sahan bekler/Merdiven çıkılmayı/Yatak, yorgan, odalar/Sımsıcak yatılmayı" dizelerindeki büyük acı, aynı zamanda ruhumuza vurulan ve ömür boyu izi silinmeyecek bir mühürdür! Ve acıyı paylaşmaktır her şeyden en önemlisi...
Yazar Yiğit Bener ise 1999 Marmara depremiyle ilgili 'Kırılma Noktası' romanını kaleme almış 2012'de. Yaşanan acıları, kayıpları tarihe sonsuza kadar kaydetmiş. Bu romandan sonra 1999 depremiyle ilgili pek çok roman yayınlandı... Bu bir öncü romandı.
Peki, dünya edebiyatı depreme nasıl bakmış? Yerimiz dar, malum! Mesela, 'Annals of the Former World' (Eski Dünyanın Günlükleri)... John McPhee imzalı... Tasvirleri çok etkili. ABD'deki pek çok büyük ve yıkıcı depremin nasıl yaşandığını, etkilerini anlatıyor. McPhee'nin 1989 Loma Rieta (San Francisco) depremi anlatımının ise gerçekten dehşet verici olduğunu söylüyor okuyanlar.
'After the Quake' (Depremden Sonra)... Haruki Murakami'nin 6 binden fazla insanın ölümüne yol açan Kobe depremini ele aldığı hikayelerden oluşuyor kitap. Kitaptaki bir kahramanını anlatırken, "Televizyon karşısında beş gün geçirdi" diye yazıyor ve bugünkü ruh halimizi özetliyor sonrası: "Yıkılan hastaneleri, alevler içindeki dükkanları, parçalanan tren yollarını izledi. Ağzından tek kelime çıkmadı. Kanepenin minderlerine gömülmüştü, Komura, onunla konuştuğunda yanıt vermiyordu. Başını bile sallamıyordu. Komura, sesinin ona ulaştığına dahi emin olamıyordu."