Son dönemde artık şiir okunmadığı, yeni kuşakların bu edebiyat dalına ilgi duymadığı öne sürülüyor. Oysa şiir insanlık kadar eski bir edebiyat dalı; insanın kendini, duygularını, isyanını, aşkını, derdini dile getirmesi için vazgeçilmez bir ifade tarzı. Alfa Yayınları'ndan çıkan John Carey'in kaleme aldığı 'Şiirin Kısa Tarihi'nin arkasında şiir için, "Müziğin sesle ilişkisi neyse, şiirin dille ilişkisi odur. Şiir, özel kılınmış dildir" yazıyor. Carey zorlu bir işe soyunmuş. Şiirin tarihi insanlık tarihi kadar uzun olduğuna göre Carey de MÖ 1800'lü yıllarda yazılan 'Gılgamış Destanı'ndan yola çıkıp, şiirin hem insanlık tarihindeki yerini hem de şiirin kendi yolculuğunu anlatmaya çalışmış. Farklı şiir türlerini analiz ederken bir yandan tarihsel bir perspektif çizmiş. Bu yüzden kitap sadece şiir ve edebiyat meraklıları için değil tarih okuyucuları için de önemli bir kaynak olmuş. Kitaptaki 40 bölümden hemen dikkat çeken bir kaçı şöyle: 'Anglosakson Şiiri', 'Görünen ve Görünmeyen Dünya ve Görünmeyenin Şairleri', 'Elizabeth Dönemi Aşk Şairleri', 'Bireycilik Çağı', 'Dindar Bireyciler', 'Alman Şiirinde Romantizmden Modernizme'...
Yazar bu bölümlerde dönemin bazı şairlerini incelemeye tabi tutarak zamanın şiiri üzerine kalem oynatıyor. Okurken şiire susadığınız anda da o şairlerin şiirlerinden örnekler veriyor. En ilgimi çeken 'Batı'nın Doğu'yla Buluşması' bölümü oldu. Arthur Waley (1889-1966), British Museum'da çalışan biridir. Müzedeki Japonca ve Çince metinleri okumak için bu dilleri öğrenir ve kitapları çevirmeye başlar. Bu döneme kadar İngilizce konuşulan bölgelerde Çin ve Japon şiirinin nadiren bilindiği söyleniyor. Bu da bize çevirmenlik müessesinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor olsa gerek. Waley'in eserleri sayesinde Batı dünyası Doğu dünyasıyla tanışıyor. Kitabın dikkat çeken bir başka bölümü de 'Elizabeth Dönemi Aşk Şairleri'... Bu dönemde incelenen üç şairden biri olan William Shakespeare... Bazı sone ve şiirlerine mercek tutulan kitapta Shakespeare'in özellikle bir şiirine, aşkı ve saflığı temsil eden Zümrüdüanka ve Kumru kuşlarının cenazesi için yazılan şiirine bakalım: "En yüksek sesli kuş yerini alsın / Tek başına duran pa-l miye ağacında / Kara haber verilsin, borular çalsın / Bu çağrıya kulak verecek erdemli kanatlara... / Ölümü kutsayan kuğu / Töreni beyaz cübbeli rahip yönetsin / Hüzünlü ezgisiyle / Bu ağıtın hakkını versin." Kitabı kaleme alan Carey, "Edebiyat sizi daha iyi biri kılmaz ama kendinizi eleştirmenize yardımcı olabilir. Hayatınız boyunca size eşlik edecek fikirler, sözcükler ve ritimler verir" diyor. Biz de son dönemde gençlerin duvarlara Turgut Uyar, Özdemir Asaf gibi şairlerin mısralarını nakşettiğini hatırlatıp umut ve gelecek hâlâ şiirdedir diyelim.