Doğum 1887, ölüm 1963... Dünya sahnesindeki varlığı, bu coğrafyada cereyan eden bir edebiyatçının, bir fikir adamının bir yazı adamı olarak zenginliğini düşünün... 600 yıllık bir medeniyetin sonlarını da görmüş, yaşamış, solumuş ve hissetmiş, Cumhuriyet'le gelen dönüşümlere de yerinde ve zamanında tanık olmuş... Zengin bir dil, zengin bir algı... Klasik Türk edebiyatının en önemli, en renkli kalemlerinden Abdülhak Şinasi Hisar'ı takdim ediyoruz bu sözlerimizle... Roman, anı, biyografi, makale... Edebiyatın pek çok alanında eserler vermiş büyük ustanın külliyatını Everest Yayınları yayımlamaya devam ediyor... Şimdilik 'Çamlıca'daki Eniştemiz', 'Fahim Bey ve Biz', 'Ali Nizami Bey'in Alafrangalığı ve Şeyhliği', 'Boğaziçi Mehtapları', 'Boğaziçi Yalıları', 'Geçmiş Zaman Köşkleri' yayımlandı... Gerisini de merakla bekliyoruz.
Hisar, güzel lisanımızla, güzel Türçemizle adeta resim yapan bir yazı ustası. Bu lisanın sınırlarını gösteriyor bize, sınırlarını zorluyor... Sözcükle, cümleyle nasıl bir evren kurulur, ondan öğreniyoruz döneminin pek çok ustasında olduğu gibi. Onu okurken, bugün kullandığımız kelimelerin yetersizliği geliyor aklımıza. 'Eski Türkçe' diye modern hayatın rafa kaldırdığı pek çok kelimeyi hatırlıyor, söz ve ruh dünyamızın ne kadar güdük kaldığını anlıyoruz... Dilimizin ne kadar lezzetli olduğunu, kelimelerin gücünü bir kez daha idrak ediyoruz.
Önce romanlarından başlayalım büyük dil ustasının. Romanlarını tanımlarken de 'hikaye' demeyi tercih eder Hisar. Olay örgüsünden çok karakterlere önem verir. İnsan ruhunun katmanlarına derin bir bakış sunar. Bazen kara mizahı da kullanır.
Son romanı 'Ali Nizami Bey'in Alafrangalığı ve Şeyhliği'nde mesela... Varlıklı ve alafranga bir hayat sürerken servetini kaybettikten sonra Bektaşiliğe dönen Ali Nizami Bey'in trajikomik hikayesini kaleme alır. Ali Nizami Bey'in 'merakları' ve 'tuhaflıkları' etrafında kurulan anlatı Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun tabiriyle döneminin empresyonist edebiyatının ilk samimi örneklerinden biridir.
İlk romanı 'Fahim Bey ve Biz'de ise, Fahim Bey'in sıradan, fakat gelecekten bakıldığında tüm bir dönemin hareket, dönüşüm ve çelişkilerini içinde barındıran hayatını hikaye eder. Geç dönem Osmanlı dairelerindeki bürokratlığı, tüccarlık denemeleri, kimlik arayışları, tutunamayışlarıyla Fahim Bey, edebiyatımızın benzersiz karakterlerindendir.
RUH, KİMLİK VE HAYAT
'Çamlıca'daki Eniştemiz'de ise 'Fehim Bey ve Biz'de de adı geçen "deli enişte"yi, incelikli bir zaman çizgisinde hikaye ederken, okurlara Don Kişot'la akraba bir karakter sunar. Abdülhak Şinasi Hisar'ın 1930'larda yayımlamaya başladığı anıları, temel olarak çocukluk yıllarını içine alır. Hoca Ali Rıza'nın resimlerinin Proustvari etkisiyle zihninde canlanan, Sultan II. Abdülhamid'in saltanatına denk gelen bu dönemi Hisar, "Çocukluğumuzun tattığı dünya elbette bir cennetti" ifadesinde cisimleşen bir bakışla hikaye eder.
'Boğaziçi Mehtapları'nda, son demlerine yetiştiği Boğaziçi'ndeki mehtaba çıkma adetini, bir dönemin tabiatını, sanatlarını, duygularını temsil kuvvetine sahip bir tören olarak resmeder. 'Geçmiş Zaman Köşkleri'nde ise, çocukluğun efsunlu dünyasına saklanmış hatıraları, o zamanın köşklerinde süren hayatlarla kaleme alır. 'Boğaziçi Yalıları'nda da eski İstanbul yalılarının, sular etrafında birer ruh, kimlik ve hayat ifade eden hikâyelerini anlatır.