Turizm ve seyahat kültürümüz son yıllarda değişime uğradı. 1980'li yıllarda televizyon filmlerindeki lüks otellerdeki sihirli yaşamın etkisiyle Akdeniz ve Ege sahillerine yayılan tatil anlayışı, 2000'li yıllardan sonra 7'den 70'e herkesi kuşattı. Türkiye'deki her aile, bütçesine göre her şey dahil otellerde bir hafta tatil yapabilme hayalini kurarak yaz aylarını bekledi. Deniz, kum, güneş fikriyle yola çıkılan tatiller, tarih ve doğa cenneti Anadolu'nun birçok bölgesinin geç keşfedilmesine neden oluyordu. Yurt dışından da yoğun ilginin gösterildiği tatil bölgelerinde artan yoğunluk ve fiyatlar nedeniyle yeni tatil şekilleri de oluşmaya başladı. Özellikle kamp, karavan ve sabit olmayan konaklama talepleri, yeni keşifleri de beraberinde getirdi. Her yeni keşif, hayata yeni açılan bir penceredir. Bakmaya gönüllü olana yeni kapılar, yeni zenginlikler açar... Seyyahların gezip dolaşırken gördükleri, tanık oldukları birikimler, belki nice hazinelerden daha yücedir. Strabon, Heredot, Ksenefon gibi bilim insanı, tarihçi komutan kimliğiyle bilinen isimlerin bıraktığı eserler olmasaydı, hiç şüphesiz dağarcığımızdan çok şey eksilmiş olurdu. İbn Battuta, Evliya Çelebi o zahmetli yolculukları yapmasaydı, geçmişimizle bağımızı kim kuracaktı. Teknolojiyle beraber her şeyi bildiğini, gördüğünü zanneden modern insan, gözünü çevirdiği yön dışındakilere karşı son derece cahil... Ne yazık ki zahmetsiz ve konformist yaşama alışan, her şeyi önünde hazır bekleyen bir muhtaç aslında... Ayağa kalkıp gezinse, başını biraz çevirse, ne güzellikler ve zenginlikler olduğunu fark edebilecek...
HEREDOT'TAN EVLİYA ÇELEBİ'YE
Son yıllarda gezi ve turizm yazılarıyla tanıdığımız Melih Uslu, modern insanın kayıtsızlığına karşı, güzelliği keşfetme yolunda en güzel zahmete talip olanlardan... Saklı hazineleri görmek için tali yollara sapmak, anayollardan çıkmak gerektiğine inanıyor. 25 yıldan beri Anadolu'yu gezen Uslu, 3,5 yıl süren yolculuğunda biriktirdiği notları, gözlemlerini İğneada'dan Pamukkale'ye Arabayla Anadolu kitabında okurlara sundu. Beş yıllık bir çalışma sonucunda yayıma hazırlanan kitaptaki her satır, tarih ve gezi meraklıları için bir ipucu veriyor. Bir seyyahla yolculuk yapar gibi akıp giden cümleler arasında, Strabon'dan Evliya Çelebi'ye, Heredot'tan Halil İnalcık'a kadar önemli isimlerden alıntılar yer alıyor. Arabayla hız sınırlamalarından bahsederken, yol kenarında yer alan tarihi bir eser hakkında bilgilere geçen Uslu, yörenin meşhur yemeğini anlatan teyzelerin tatlı sohbetlerini de aynı bölüm içinde aktarıyor. Uzun yıllar seyahat konusundaki yazıların getirdiği deneyimini titizlikle yansıttığı kitapta, Uslu ile birlikte yolculuk yapıyor hissine kapılıyorsunuz. 22 bin 200 km'lik güzergah içindeki mitolojik efsaneler, halk arasındaki öyküler ve Uslu'nun tatlı sohbetleri, bizlere bu güzel memleketimizi yeniden sevdirdi. Mona Kitap'tan çıkan kitabın yenisini merakla bekleyeceğiz.