Şairlik, şairler neredeyse şiirden daha fazla dikkat çekmiş, şairlerin anlam dünyaları kadar hayatları da merak edilegelmiş. Bu durum haliyle edebiyata da yansımış. Bahanur Garan Özkan Geç Osmanlı Döneminde Şair ve Şiir adlı incelemesinde bu konuya parmak basıyor. Edebiyatımızda, romanımızda şiirin ve şairin yerine bakıyor. Pek çok merak edilen konuyu aydınlatıyor. Ortaya alıntılarla okuması keyifli bir rehber çıkıyor.
Şairlerin karakterleri, hayat tarzları, hayal dünyaları her daim ilgi çekmiş, pek çok araştırmanın konusu olmuştur. Şairler, sadece inceleme ve araştırma kitaplarında değil; roman, hikaye gibi kurmaca eserlerde de kendisine yer edinmiş. İşte bu kitap şaire ve şiire odaklanan romanların kitabı. Geç Osmanlı dönemi romanlarının tüm şair kahramanları, melankolik ya da vatanperver şairler, rind-meşrep şairler ya da geleneğe sadık Divan şairleri ve hatta romantiklerin başarısız taklitçileri, yani müteşairler bu kitapta karşınıza çıkıyor. .
BAŞROLDE VEREM VAR
Şairlerin şiiri nasıl tanımladığı, Divan, Halk ve Batı şiirine yaklaşımları, dönemlerinin poetik meseleleri, şiirlerini söyleme sancıları, bu zorlu merhalelerin delilik ve narsisizmle olan yakınlığı, bu kitapta yer buluyor. Bahanur Garan Gökşen'in bu araştırma eseri, Tanzimat romanı Cezmi'den Cumhuriyet'in ilk yılında yayımlanan Karanfil ve Yasemin ile Zâniyeler'e kadar çeşitli romanlardaki şair izlerinin peşine düşüyor...
Türk edebiyatında bilhassa şair, müzisyen ve ressam gibi roman figürlerinin melankoliye meyilli olduğunu vurgulayan yazar şöyle diyor: "(...) Kahramaların melankoliye meyilli duygusal, ince bir ruha sahip olması neticesinde verem gibi çaresiz bir hastalığa tutulduğu, dolayısıyla hikayenin dramatik bir şekilde sonlandığı görülür. Bu bağlamda Ahmet Ö. Evin, verem hastalığının romantik edebiyat eserlerinin vazgeçilmez olmasının sebeplerini şu şekilde açıklar: 'Yeni kuşak Türk romancılarının güçlü eğilimleri vardı ve romantizmin etkisinden kopmaları pek kolay değildi. Sonradan 'verem edebiyatı' diye de adlandırılan, bir sonuca varmanın yolu olarak başkahramanı öldürerek ortadan kaldırma eğilimi, kısmen, hikayelerin mutlu sonla bitmesini dayatarak romantizmin öteki ucunda yer alan didaktik romanlara bir tepki şeklinde doğup güçlenmiş olabilir tabii. Yine de verem, bir yaygın hastalık gibi korkutup öfke duyulan ve 19. Yüzyıl padişahlarından ikisinin hayatını kaybetmesinin sebebi olduğu iddia edilen bir hastalık olarak 'dönemin gerçekliği'ydi."
Geç dönem Osmanlı edebiyatında şairin genelde roman kahramanı olarak da karşımıza çıktığını anlatan kitap aslında içinden şiir geçen romanların okuru daha bir sarıp sarmaladığını da alttan alttan ortaya koyuyor. Roman gerçekliğiyle, şiirin gerçekle gerçeküstü arasında gidip gelen dünyasının kesişiminden, romanının üslubu, kurgusu, akışı da etkileniyor doğal olarak... Özetle şiire ve romana meraklı okuru, keyifli bir yolculuk bekliyor...