Mustafa Kutlu, ismini verdiği kitaplarından biri gibidir: Uzun Hikâye. Öğretmenliği bırakıp yayıncılığa başladığında kuvvetle muhtemeldir ki nice talebesinin yaşadığı hayal kırıklığını, verdiği eserlerle onarmıştır. Edebiyatın her yönden 'mektepli' üstadı, 1970'te yayınlanan ilk hikaye kitabı Ortadaki Adam'dan günümüze kadar pek çok eser kaleme aldı; okurlarının gönlünde taht kurdu. Yazın dünyasına 'Mustafa Kutlu hikayeciliği'ni kazandırdı. Dingin bir suyun kımıltısında, gürültüden uzak kelimeleriyle bir kıyı yazarı olarak görüyorum Kutlu'yu. O, kitaplarında her dem 'iyi'den yana, kaybederken bile 'iyi'yi galip çıkaran hüsnüniyet elçisi...
NE MUTLU O GÜZEL YOLDAŞLARA
Anadolu'nun irfanı, mukadderdir. O, şehrin keşmekeşinde yorgun düşmüş çoğu görgüyü göğsünde bir imza gibi taşır. Bu toprakların bağrı, sayısız güzellik timsaliyle hemhâldir ve böylesine engin bir kültürün derinliğini anlatma dertlerinden biri de Mustafa Kutlu'ya düşmüştür. Kendi hikayesinin Erzincan'da başlayıp Erzurum'a, oradan Tunceli'ye kadar uzanması Kutlu'nun bu yaklaşımını besleyen unsurlardan biridir şüphesiz. Bereketli kalemiyle kim bilir kaç kez dönüp durduğu bu dünyanın içinde, yolda olduğu arkadaşları da böylesi derinlik, incelik ve vefa üzerinedir. Fedakarlığa olan tahammülün giderek azaldığı zamanda, Kutlu'nun dostlarıyla olan hikayeleri gönül telini titreten cinsten. Selam Olsun, Yunus Emre'nin manzumesiyle başlarken ilk 'ah' düşüyor bile dilden.
Birbirinden güzel hikayelerinde, duygularını kendi isimlendirdiği kahramanlarının diliyle anlatan Mustafa Kutlu, Selam Olsun kitabında, hayatında iz bırakan gönül dostlarından izler sunuyor. Yaşamı boyunca kendisine yoldaşlık eden edebiyat ve düşünce insanlarıyla ilgili anılarını, yine kendi üslubunca aktaran Kutlu, kah onlara selam gönderiyor, kah onları yad ediyor. Nurettin Albayrak'tan Beşir Ayvazoğlu'na, Nusret Özcan'dan Mustafa Ruhi Şirin'e, Nurettin Topçu'ya kadar birçok isimle hatıralarını anlatan Mustafa Kutlu, Anadolu'nun değişik illeri ve İstanbul'daki fikir insanlarının buluşma mekanlarını da yeniden hatırlatıyor.
Kutlu'nun, dostlarıyla olan anılarını okurken o tanıdık, 'biz'den olan hikayeciliğini de tadıyoruz. Sıtkı Aras'ı anlattığı yazısında Cumhuriyet Caddesi'nden bahsederken "Sokaklarda elleri belinde bezgin, işsiz bir kalabalık dolaşıyordu" derken de, Nurettin Topçu'nun suya olan hürmetini anlatırken de Kutlu'nun içimize işleyen o duru dilini es geçmek ne mümkün, "Akmayan bir çeşme kadar insanı ne hüzünlendirebilir. Çocuksuz bir taze gelin. Çiçeksiz bir dal. Meyvesiz bir ağaç ötmeyen bir kuş..."
Onyıllar süren yaşanmışlığın manevi iklimini yansıtan Selam Olsun, adeta bir hasbihal gibi okuru içinde sürüklüyor; yıllar sonra kubbede kalan hoş sadaları bizlerle buluşturuyor. Ne mutlu irfan ve edebiyat yolcusu Mustafa Kutlu'nun, o güzel yolculuğuna eşlik edenlere...