Türkiye'de polisiye edebiyat denilince akla gelen ilk isimlerden Ahmet Ümit'in yeni romanı Kayıp Tanrılar Ülkesi okuru yine eşsiz bir maceraya çıkarıyor. Romanlarında ülkemizin tarihi ve kültürü yanında diğer toplumların da derin tarih ve mitolojisini anlatmaktan hoşlanan Ümit'in romanları bugüne kadar 30 dilde yayınlandı. "Tanrılar kurban istediğinde seçilecek biri hep vardır..." mottosuyla başlayan roman Berlin Emniyet Müdürlüğü'nün cevval başkomiseri Yıldız Karasu ve yardımcısı Tobias Becker, göçmenlerin, işgal evlerinin ve sokak sanatçılarının renklendirdiği Berlin sokaklarından Bergama sokaklarına uzanan bir macerayı anlatıyor. Kahramanlarımız hayatı ve insanları yok etmeye muktedir sırların peşinde bir dizi cinayeti çözmeye çalışıyor. Soruşturmanın Türkiye ayağında sürpriz bir ismin olaya dahil olmasıyla heyecanın dozu gitgide artıyor. Ümit romanda polisiye ve arkeolojiyi, mitolojiyle müthiş bir üslupla harmanlıyor. Kayıp Tanrılar Ülkesi, Zeus Altarı ve Pergamon Tapınağı'nın gölgesinde mitlere yeniden hayat verirken, suçun çağlar ve kültürler boyu değişmeyen doğasını bir tokat gibi yüzümüze çarpıyor ve diyor ki: "O yüzden unuttuk dediğimiz yerden başlayacağım. Unutmanın bedelini ödeyecek unutulanlar. Cezaların en şiddetlisiyle ödüllendirilecek saygısızlık yapanlar, kalbi yerinden çıkarılacak beni kalbinden çıkaranların, yüzlerinin derisi yüzülecek benden yüz çevirenlerin..."