Konfüçyüs "Ritüeller, kalabalıkları bir arada tutan bağlardır" der. Ama biliriz ki her toplum, medeniyet, inanç sistemi kendi ritüelini de oluşturur.
Anadolu'nun en eski ev sahiplerinden Hititler için ritüeller kutsalla, ebedi olanla bütünleşmenin yoludur. Gündelik yaşamın sıradanlığı içinde kutsalın dünyasına açılan, onunla iletişim kurmayı sağlayan anlam kapılarıdır. Hitit insanı ölümlü olduğunun farkındadır ve içine doğduğu hayatı anlamlandırmak, yaşadığı güçlüklere çözüm bulmak, tanrılarla iletişim kurmak için ritüelleri kullanır.
Akademisyen Sevgül Çilingir Cesur, VakıfBank Kültür Yayınları'ndan çıkan Hititlerde Ritüel ve Büyü kitabında, yaklaşık 3 bin 600 yıl önce Anadolu'da büyük bir medeniyet inşa eden Hititlerin dünyasına götürüyor bizleri. Ritüel ve büyülerin izinde Hitit medeniyetinde anlamlı bir yolculuğa çıkarıyor. Sevgül Çilingir Cesur ile bir araya geldik ve zorlu bir araştırma sonucu ortaya çıkan kitabını konuştuk.
- Siz ritüel için "Bir dinin ve toplumun dinamiklerini içinde barındıran sembollerle örülmüş bir dildir" diyorsunuz. Hitit ritüelleri incelendiğinde karşımıza nasıl bir medeniyet ya da toplum çıkıyor?
- Ritüellerin araladığı pencereden baktığımızda Hitit toplumunda dinin yalnızca gündelik yaşamda değil ülkenin yönetilmesinde de belirleyici bir rolü olduğunu söyleyebiliriz. Hitit kralı aynı zamanda Baş Rahip ve tanrıların yeryüzündeki temsilcisidir.
Kral, bayram ritüellerini yönetir, tapınakların bakımıyla ilgili talimatlar gönderir ve yaşadığı sıkıntılar için büyü ritüellerine başvurur. Hitit toplumunun çok kültürlü ve politeist yapısını da ritüellerde görmek mümkündür. Gökyüzünde ve yeraltında yaşayan ya da farklı panteonlardan Hitit panteonuna giren yüzlerce ilaha ritüellerde çeşitli sunular yapılır ki bu, Hititlerin kendilerini neden 'Bin Tanrılı Halk' olarak tanımladıklarına da bir cevaptır.
- Hitit ritüelleri zaman içerisinde bu topraklarda değişikliğe uğrasa da varlığını sürdürebilmiş mi? Bugün Hititlerden bize miras kalan ritüel var mı?
- Tarıma bağlı bir yaşam süren Hitit toplumunda mevsim değişimleri oldukça önemlidir. İlkbaharın gelişi yeni bir tarım yılının başlangıcı ve doğanın canlanmasını temsil eder. Bu mevsimde adını çiğdem bitkisinden alan AN.TAH.SUM Bayramı kutlanır. Benzer bir gelenek günümüzde Nevruz ile devam etmektedir. Öte yandan büyü ritüellerinde karşımıza çıkan metallerin veya değerli taşların arındırma özelliğine dair inancın, kurban davranışı, kötülüklerin suya aktarılması gibi uygulamaların bugün de sürdüğünü söyleyebiliriz. Ancak ritüellerin kültürel davranışlar olduğunu ve sosyal yapının süreçselliği içinde nesilden nesile aktarılırken değişen şartlara göre şekil aldığını da unutmamak gerekir.
- Hititlerde ritüellerde kullanılan malzeme farklılaşmasının sebepleri nelerdir?
- Hitit ritüellerinde malzemelerin farklılaşmasının temel sebebi ritüelin yapılış amacıdır. Örneğin altın, gümüş gibi değerli metaller ile değerli taşlar kraliyet ailesi için yapılan ritüellerde, kil ve hamur gibi tedariği kolay malzemeler ise daha çok arındırma ve karşı büyü ritüellerinde tercih edilir. Ayrıca ritüelin geldiği coğrafi bölge de malzeme seçiminde etkilidir.
Arındırma suyu ve tütsü Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden gelen ritüellerde daha yoğun kullanılır. Kişinin maddi durumuna göre malzeme değişikliği yapıldığını da söylemek mümkündür. Salgına karşı bir ritüelde, ritüel sahibinin fakir olması durumunda canlı eşek yerine kilden eşek figürünün kullanılacağı belirtilir. Ritüel malzemeleri, ritüel sahibinin cinsiyetine göre de seçilebilir. Öreke, kirman, başörtüsü, değirmen taşı kadın dünyasına; ok, yay, çeşitli silahlar ve orak eril dünyaya ait malzemeler olarak kullanılır.
- "Hitit toplumunda din ile büyü arasındaki yakın ilişki büyü ile tıp arasında da vardır" diyorsunuz. Hatta büyücü ile doktorun eşit öneme sahip olduğunu yazmışsınız. Bugünden bakınca çarpıcı gelen bir durum bu. Hitit toplumunda doktor ve büyücülerin şifa verme konusunda nasıl bir işlevi vardı?
- Hitit toplumunda ritüel uygulayıcısı ile doktor arasında keskin bir ayrım yapmak mümkün değildir. Doktorlar kimi zaman doğrudan bir ritüel uygulayabilirken kimi zaman da başta yaşlı kadınlar olmak üzere diğer ritüel uygulayıcılarına eşlik ederler. Bu nedenle onların büyü bilgisine de hakim olduklarını söyleyebiliriz.
Ayrıca doğum ritüellerinde görev yapan ebeler de vardır. Özellikle sağaltma ve arındırma ritüellerinde kimi zaman doktorlar ve yaşlı kadınlar tarafından çeşitli bitkisel ilaçlar hazırlanır. Bu ilaçlar büyü uygulamaları eşliğinde hastaya verilir.
Bunları günümüzdeki kocakarı ilaçları gibi düşünebiliriz. Ayrıca tabletlerde hastanın yaşadığı sıkıntı belirtildikten sonra tedaviyle ilgili bir reçetenin sunulduğu tıbbi metinler de mevcuttur.
- Kitabınızda Hititlerin salgınlara karşı geliştirdikleri ritüeller olduğunu anlatıyorsunuz. Ne tür ritüellerle salgınla mücadele edilmeye çalışılmış?
- Hititlerin hem ülkede hem de orduda yaşanan salgının ortadan kaldırılması için pek çok ritüel uyguladığını söyleyebiliriz.
Bu ritüellerde genellikle bir vekil aracılığıyla hastalığın ülkeden uzaklaştırılması ya da düşman ülkesine götürülmesi istenir. Örneğin ordudaki salgın için Aşhella ritüelinde süslenen koçlar geceyi çadırların önünde geçirdikten sonra sabahleyin bozkıra götürülürler. Süslenmiş bir kadın ise kralın çadırının önünde oturur.
Komutanlar ellerini koçların üzerine koyarak salgını gönderen tanrının insan etinden nefret etmesini ister. Ardından koçlar ve kadın, düşman ülkesi sınırında terk edilerek "Bak! Bu ordunun insanları, sığırları, koyunları, atları, katırları ve eşekleri içinde her ne kötülük varsa, şimdi bak, onları ordugâhtan bu koçlar ve bu kadın götürdüler. Onları kim bulursa, bu kötü salgını da o ülke alsın!" denir.
- Kitapta "İlk etapta karmaşık ve kontrol edilmesi güç gibi görünen çok kültürlülüğü Hitit krallarının akılcı politikaları sayesinde avantaja çevirdiğini" yazmışsınız. Bu çok kültürlülüğü avantaja çevirme sürecinde bugün nasıl bir çıkarım yapabiliriz? Bu anlamda Hititler bize 3 bin 600 yıl öncesinden ne söylüyor?
- Hititler, M.Ö. 17. yüzyıl ortalarında Hattuşa'yı başkent yaparak merkezi bir devlet kurduklarında Anadolu'da pek çok farklı etnik kimlik yaşıyordu. Dolayısıyla Hitit kimliğini inşa etmenin yolu bu çok kültürlülüğü özümsemekten geçmiştir.
Kuruluşundan itibaren genişleme politikası izleyen Hitit kralları fethettikleri yerleri yalnızca coğrafi olarak sınırlarına dahil etmemiş, aynı zamanda bu bölgelerdeki yerel kültlere de Hitit kültürü ve dini içerisinde alan açmışlardır. Bu bakımdan Hititlerin kapsayıcı ve birleştirici bir politik yaklaşımı vardır. Zaten bunca farklı etnik kimliğin olduğu bir coğrafyada yaklaşık 450 yıl boyunca merkezi bir devlet olarak kalabilmenin en temel nedeni Hitit kimliğinin iyi kontrol edilen fakat farklılıklara da alan açan heterojen yapısıdır.