Edebiyat alanında vermiş olduğu eserlerle tanıdığımız Halil Cibran'ın ressam kimliği, Cibran'ın sıkı okuyucuları için sürpriz olmayabilir; ancak Ermiş ve Meczup'un Emrah Serdan'ın çevirisiyle Can Yayınları'ndan çıkan yeni basımları, bu bilgiyle taze tanışacaklar için mini bir rehber niteliğinde. Usta kalemin, her iki yeteneğinin de harmanladığı sayfalarda gezinmekse ayrı bir tat. Amerika'da göçmen bir çocukken başlayan eğitim macerasında becerisiyle fark yaratması, Cibran'a sanatın kapılarını açtı. Burs desteğiyle Paris'te öğrenimine devam eden şair, yazar ve ressam, dünya siyasetinin toplum üzerinde estirdiği rüzgara da sessiz kalmadı. Fikirleri eserlerine yön verirken, düşünce adamlığıyla her kesimden insanın takdirini topladı.
SUÇA, CEZAYA DAİR...
Halil Cibran'ın halihazırda dünyanın birçok şehrinde resimleri sergilenmeye devam ederken, 48 yıllık yaşamında yazın alanında verdiği eserler de pek çok dile çevrildi. Haberci, İnsanoğlu İsa, Dünya Tanrıları gibi ses getiren kitaplara imza atan yazarın, şüphesiz en meşhur yapıtlarından biri Ermiş. Edebi hayatını sosyal sorunlarla ilgilendiği, başkaldırdığı, sevgi ve barışın hakim olduğu üç merhalede değerlendirebileceğimiz yazarın Ermiş'i, son basamağa denk gelir. "Ey Orphalese halkı, güzellik kendini aynada seyre dalan ebediyettir. Fakat ebediyet de sizsiniz, ayna da" der El Mustafa işte bu yüzden. Ermiş, Orphaleseli Mustafa'nın bağışlamaya, emeğe, suça, cezaya, akla, tutkuya dair Orphalese halkına 26 başlıkta verdiği öğüt ve onlarla paylaştığı görüşlerle sembolik bir dile sahip. Cibran bu en popüler eserinde, "Emek veren insan, saatlerin fısıltısını musikiye çeviren bir kaval gibidir" derken teşbihteki ustalığını kullandığı gibi, güçlü ve iddialı dinsel motiflerle eserine derin ve düşünsel bir nitelik kazandırıyor: "Tanrı'nın ilminde her birinizin tek başına olduğu gibi, siz de Tanrı'ya dair ilminizde ve dünyayı kavrayışınızda tek başınıza olmalısınız." Genel hatlarıyla didaktik de bulabileceğimiz bu başyapıtın pek çok dünya yazarı tarafından takdire şayan görüldüğünün altını çizmekte fayda var.
HÜRRİYET VE HUZUR
Meczup'ta ise mesel ve şiirlerinden oluşan 34 kısa anlatı var. Yalınlığı ve akıcılığıyla tadımlık, ince, derin bir anlatımdan söz etmek mümkün. "Meczupluğumda hürriyeti ve huzuru buldum, yalnızlığın hürriyetini ve anlaşılmamanın verdiği huzuru" diyen Halil Cibran'ın bu kitabında eleştirel bir dil hüküm sürüyor. Basmakalıp, sistematik ve geleneksel dayatmalara başkaldıran bir delinin, hürriyetin semalarında yalnızlıktan aldığı tatlı bir hazza şahit oluyoruz satırlarda. Sosyal ve metafizik konulara değindiği Meczup'ta karşılaştığımız Tanrı öyküsüne Ermiş'in içindeki Geminin Gelişi'nde de rastlamıştık zaten. Halil Cibran'ın Tanrı'yla olan diyalogları, içindeki hesaplaşmalardan kesit sunar nitelikte. Yazar özellikle Yedi Benlik, Tilki, Yenilgi, Yüzler gibi hikayelerinde kişinin benliğiyle çatışmasını da ön plana çıkarıyor.