Ona "metin yoğurma ustası" diyorlar. 1955 doğumlu Selahattin Özpalabıyıklar, çevirmenliği kendi aralıksız gayret ve merakıyla sürdüren, kelime işçiliğiyle dikkat çeken, üzerine sayfalarca düşündüğü kendi yazarları ve bunun dışında ele aldığı eserleri etraflıca kuşanan bir isim. Özpalabıyıklar yolculuğa Anna Kavan'ın bir kitabını keşfederek başlıyor. Kavan'dan iki hikâyeyi tercüme ederek Varlık Yayınları'na iletiyor. Çevirmenlik yolculuğu da işte böyle başlamış oluyor aynı zamanda. Bir süre sonra "Bu kitabın tamamını çevirsem ilgilenir misiniz" diye sormak için Yapı Kredi Yayınları'na uğradığında Enis Batur'la karşılaşıyor, Kavan'dan bahsediyor ve Enis Batur kendisine Anna Kavan'ın Ice kitabını çevirmesini teklif ediyor. Böylece Yapı Kredi Yayınları'nda çalışmaya başlıyor Selahattin Özpalabıyıklar. Çevirmenlik sonra da editörlük tüm hayatını kuşatıyor sonrasında. Kitapların yayına hazırlanma hikâyesi okuyucunun eserin son muhatabı dışında uzun bir serüveni oluşturuyor. Bu hikâyenin dışında kalan okur için Göndermeler'den sonra bir eserle daha yazı mutfağının kapısını araladı Özpalabıyıklar. Yazı, yanıt, söyleşi ve anıdan oluşan İtalik Benim Everest Yayınları'ndan okuyucuyla buluştu. Editörlük Türkiye'de yeni dikkat çeken bir uğraşı oldukça okur buna göre pozisyon almaya başladı. Elinize aldığınız bir eserin editörü, çevirmeni sıkı bir okur için önem kazandı. Selahattin Özpalabıyıklar'ın son kitabı bu okuma ve yazma işçiliğinin tezgâhını okuyucuya gösteriyor. Kitabın satırlarında, yazıya, kitaplara, çeviriye, editörlüğe dair onlarca düşünce, anı, deneyim var.
EDİTÖRLÜK NEDİR, NE DEĞİLDİR?
Editörlük nedir ya da ne değildir anlamak için güzel bir pasaj var kitapta:"Bir okur editöre sormuş: Siz ne iş yaparsınız? Kitabı yazar mısınız? Cevap: Onu yazar yapar. Çevirir misiniz? Onu çevirmen yapar. Düzeltir misiniz? Onu düzeltmen yapar. Basar mısınız? Onu da matbaacı yapar. Cilt? Dağıtım? Tanıtım. Vesaire. Hepsini yapan biri var. Peki, siz ne yapıyorsunuz? İste tüm bunların dışında kalan işleri yapıyoruz. Çoğu zaman lektör (ya da okutman ) ve redaktörün iş tanımlarıyla ve çalışma alanlarıyla karışsa da editörün asıl işi yazar veya çevirmenden gelen 'ham' metni adam etmek." Bu zincirin basit göründüğünü ama bayağı emek istediğini söyleyerek tüm zanaatlar gibi editörlüğün de yapa boza deneye yanıla öğrenildiğini belirtiyor Selahattin Özpalabıyıklar. Mutfakta arka kapak yazarken atladığı detayları, bazı teknik hataları da saklamayarak editörlüğün olmazsa olmazı hata payını da göstererek genç editörlere nefes aldırıyor. Özpalabıyıklar kitabının adından ve daha arka kapağından başlayarak Borges'ten yaptığı Altın ve Gölge alıntısıyla, Wiliam Blake, Emile Dickinson gibi şairlerden çevirdiği kitaplara vurgu yapmasıyla keyif aldığı ve kendisini en rahat hissettiği alanın şiir çevirisi olduğunu hissettiriyor. Editör, Türkçe için bir kazanç olmaya devam ediyor.
TUBA KAPLAN