Yazar, bir fikir ve eylem adamı, kendi ve sevenlerinin tabiriyle de bir 'put kırıcı'… Elbette ki 'Yedi Güzel Adam'ın ağabeyi Nuri Pakdil'den bahsediyoruz. Yakın dönemde Hakk'a uğurladığımız büyük ustadan geriye anlamamız ve derin derin okumamız gereken o kadar çok şey kaldı ki. Kendisi vaktiyle bakın yazdıkları için ne demişti: "Bugünkü tarih itibariyle yayımlanmış olan 43 kitabımın hepsi, 'zulümsüz', 'sömürüsüz', 'putsuz', 'kimlikli', 'erdemli', 'erekli', 'ışıklı', 'aşkınlıkla dopdolu' bir yeryüzü oluşturma çabasına katkıdır. Puta tapıcılık sapkınlığına bir karşı koyuştur. Tüm kitaplarım bu bağlamda okunmalıdır." Bize bir okuma kılavuzu sunmuştu aslında bu sözleriyle. İşte yazar Arif Ay da büyük ustayı anlamak için edebiyatımızda önemli bir yeri olan şerh geleneğinden istifade ediyor, Nuri Pakdil'i anlamak ve anlatmak için Bir Yürüyüş Senfonisi'nde… Yoğun bir emek mahsulü kitap, Pakdil'in Osmanlı Simitçiler Kasîdesi'ndeki şiirlerinin getirdiği ilhamın bir sonucu. Bu yazılar aynı zamanda Nuri Pakdil'e uzun süre yoldaşlık yapmış olan Arif Ay'ın güzel şahitliğinin tecellisi olarak da ayrı bir anlama ve öneme sahip.
SİMGELER, KODLAR
Ay, Bir Yürüyüş Senfonisi ile Osmanlı Simitçiler Kasîdesi'nin her beytini, Pakdil'in sanat ve düşünce dünyasına girmek isteyecek nitelikli okura rehber olacak bir şekilde açıyor, açıklıyor. Eliot'tan Sümbülzade Vehbî'ye, Dede Korkut'tan Kierkegaard'a, putkırıcı Hz. İbrahim'den ezeli ve ebedi biricik önderimiz Hz. Muhammed'e; Kudüs'ten Paris'e, minareleriyle uyanan İstanbul'dan balı sabra dönüştüren Bitlis'e, simidin tarihinden köy çocuklarının ayran tasına, dua ve methiyeden putperestlere karşı buğza, yeryüzü ağıdından Mekke marşına Pakdil'in simgelerle dolu dünyasının kodlarını veriyor okura. Örneğin Pakdil şiirlerinde geçen emek ve mülkiyet kavramlarını açıklamak için şu dizeleri veriyor önce Arif Ay: "Alınteri kitabımın ilk cümlesi / Burjuva ayağa kalk / Güneyde kuzeyde doğuda batıda / Yargılıyorum seni"… Sonra da dizelere şöyle açıklık getiriyor: "Ona göre yeryüzünde bir damla alınterinden daha güçlü bir silah yoktur. Bu, Kur'an'a ödünsüz inanmanın bir gereğidir. 'Kutsal kitapta övülen alınteridir, emektir. İnsan emeğinin karşılığından daha güzel bir şey yememiştir' der. Buradan hareketle o, 'militan'ı da şöyle betimler: 'Mülkiyeti yakan / Kökleri kalbe takan.' Nuri Pakdil, 'emek' kavramı kadar 'mülkiyet' kavramı üzerinde de çok durur: 'Mülkiyet'in, özellikle 'kirli mülkiyet'in eşitsizliğin temeli olduğu gerçeğinden hareketle bu kavramın insanı Tanrı'dan uzaklaştırdığına vurgu yapar: 'Ademoğlu! Gereksinim duyduğun bütün güç, bütün kuvvet, bütün kudret, ancak emeğin asil cevherindedir' der." Kısacası bu kitap Pakdil'in anlam dünyasına derinden sızmak isteyenler için bir giriş vizesi niteliğine sahip…