Yaşadığımız coğrafyanın kültür kodlarına vakıf olmak tarih kitapları okumaktan, tarihi okumaktan geçiyor. Zaten son beş-on yılda bu konuya ilgi o kadar arttı ki, sadece kitap cihetinden değil, TV programları, popüler tarih dergileri de tarihe olan ilgiyi kamçıladıkça kamçılıyor. Bu sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada böyle. Ulus devletler kendi sınırlarını ve kültürlerini hatırladıkça ve hatta Avrupa Birliği bile eski havasını kaybettikçe ulus tarihlerine ilgi yerelde ve genelde ilgiye şayan oluyor.
Tarih, roman kurgusuyla harmanlanınca ise okuması, takip etmesi daha bir zevkli hal alıyor. İşte elimizde öyle bir roman var ki bu hafta, tarihin derinliğine dalarken, okuma zevkimizi de katmerlendiriyor. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, iletişimci Mücahit Küçükyılmaz'ın kaleme aldığı, Turkuvaz Kitap'tan çıkan Adaletin Kılıcı/Yavuz romanı, yarım bin yıldır yaptıklarıyla, başarılarıyla ve hayatının tümüyle hafızalardan silinmeyen hükümdar Yavuz Sultan Selim'i anlatıyor.
Yavuz, Fatih Sultan Mehmet'ten sonra, Osmanlı padişahları içinde en çok merak edilen ve araştırılan isimlerden biri. Sadece sekiz yıl padişahlık yapmasına rağmen, ülke sınırlarını iki buçuk kat genişleterek 2 milyon 375 bin km'den 6 milyon 557 bin km'ye çıkarttığını biliyoruz. Tabii bu genişlemede devrin iki büyük devleti olan Safevilerin Anadolu'dan çıkarılması ve Memluklerin tarihe karışmasının da payı büyük.
KAOSTA BÜYÜYOR
Yavuz, dedesi Fatih'in ihtişamlı devrinden sonra babası Bayezid'in amcası Cem Sultan ile iç savaşı ve sonrasındaki mücadelelerinin gölgesinde ve içinde büyüyen bir çocuk... Şah İsmail'in fedailerinin Anadolu'yu yerle yeksan ettiği bir karışıklık ortamını ve Mısır'dan gelip Kayseri surlarına dayanan Memlukleri Trabzon'da yakından gören bir şehzade... Kitaptan öğreniyoruz ki, Yavuz sayesinde Ortadoğu 1517 ile 1917 arası, yani Ridaniye Savaşı'ndan Balfour Deklarasyonu'na uzanan tam 400 yıl boyunca bir barış ve istikrar dönemi yaşıyor. Kudüs merkezli bir siyasal düzen bu. Ardından bu coğrafyanın I. Cihan harbiyle, yüzyılı aşkın süredir bir kan deryasına dönüştüğünü görünce, insan, doğrusu o huzur devrini inşa eden kişiyi merak ediyor. Peki,
Yavuz bu süreci nasıl inşa ediyor? Onu da kitapta öğreniyoruz. Yazara göre görünüşte savaşarak inşa etti. Ancak gerçekte Müslüman'ın, Hıristiyan'ın, Yahudi'nin; etnik olarak Arap'ın, Çerkes'in, Türk'ün, Kürt'ün, Ermeni'nin, Maruni'nin, Süryani'nin birlikte yaşayabileceği bir vasat oluşturdu. Zaten ideal siyasal düzen mükemmel olan değil, işleyen siyasal düzendir. Mükemmel olan zihindedir, gönüldedir ve ütopiktir. İşleyen ise reeldir, hakikattir, herkesi yüzde yüz memnun etmez ama her kesimin bir şekilde dahil olduğu ve rıza gösterdiği sistemdir. Yavuz bunu içindeki güçlü adalet duygusuyla başarıyor. Yazar, Yavuz'un savaşının asla kendi kişisel çıkarı için olmadığını söylüyor. Her zaman yüce ve aşkın hedeflere yönelerek hareket ettiğinin altını çiziyor. Bu yolda savaşması gerektiği için savaşmaktan kaçınmıyor. Önce kendi babasıyla, ardından yine kendi hanedanının mensuplarıyla, sonra Acem Şahı İsmail, dedesi Dulkadiroğlu Alauddevle Bey ve en son Memlukler ile savaşıyor. Kitaptan ve yazardan öğrendiğimize göre, Yavuz'un zihin dünyasında üç temel kavram var: Devlet-i ebed müddet, nizam-ı âlem ve ila-yı kelimetullah. Evvela sonsuza kadar yaşayacak güçlü bir devlet fikri. Zira güçlü devlet olmadan adaleti sağlayamaz, adaleti sağlamadan da bir nizam inşa edemezsiniz. Adalet ve düzen kitaplarda soyut ve felsefi düşünceler ya da ütopik hedefler olarak kalır. İkincisi, bu güçlü devlet ile bütün cihanı saracak bir nizam kurmak fikri var Yavuz'un. Alemin intizamını adalet üzerine kurduktan sonra da, bütün âlemleri ve mahlukatı yaratan Allah'ın adını cihanın her zerresine yayıp öğretmek...
Bütün bu hedefler aynı zamanda bize iyiliği emredip kötülüğü yasaklayan Allah'ın da iradesi. Yani Yavuz, yaptığı her işi Allah istediği için yapmaya çalışan, bu nedenle her sefer öncesi alimlerin fetvasına müracaat eden biri.
Romanda, bize bolca sinematografik tasvirlerle, içe dokunan şiirsel ifadelerle, tarihsel gerçekliğe halel getirmeden sunulan Yavuz profili bu. Akıcı bir üslupla ve edebi derinliği yüksek altı çizilecek cümleler barındıran roman, şimdiden tarih romanları arasında simge olmaya aday. Ayrıca yazarından öğrendiğimiz kadarıyla, yakın dönemde kitabın sinemaya uyarlanacağının müjdesini de verelim.