Aşk Adında Bir Yer ve Sühefa adlı romanlarından sonra bu kez İçimdeki Mucize adlı bir kitaba imza attı yazar Nalan Şahin... İçimdeki Mucize bir kişisel gelişim kitabı... Ama tarzı bilindik anlamıyla, Batı tandanslı "Ne istersen evrenden iste, hep daha fazlasını iste" şiarında değil, bizim topraklarımızın geleneğinden, sufi temelli bir eser... Kâinatın en kıymetli mücevheri olan insana odaklanıyor. İnsanın içindeki mucizevi enerjiyle önce kendisini, sonra dünyayı ve nihayetinde de Rabbini tanıma yolcuğunda elinden tutan bir dost oluyor Nalan Şahin'in cümleleri. Tefekkürü, ruhumuzun farkında olmayı ve Yaradan'ı hissetmeyi öğütleyen kitabın yazarı Şahin sorularımızı yanıtladı...
- İçimdeki Mucize nasıl bir sürecin, hangi araştırmaların, tefekkürlerin, yolculukların meyvesi sizin için?
- İçimdeki Mucize benim kitap yazma niyetimin, kitabın içeriğindeki akışı talep eden okuyucuların niyetiyle buluşmasından doğan bir kitaptır. Her kitap, her oluş bir akış üzerinden içinde bulunduğumuz fiziki evrende tezahür eder. Tezahür etmeden önce kuantum alanda dalgalanan niyetlerin olasılıklar halinde yayılması gerekir ve tüm olasılıkları, bütünün hayrına birleyen ve onlara "Ol" diyen Allah'tır. Bu doğrultuda, yaradılıştaki olağanüstü, harikulade mucizenin bu alemde seyrimize sunulduğunu görebiliriz.
- Siz de gazetecisiniz. Halkla ilişkiler konusunda yüksek lisans yapmış, beden dili üzerine yoğunlaşmışsınız. İnsanı tanımaya ve anlamaya hep merakınız olmuş... Bundan bahseder misiniz?
- Hepimiz dünyaya inerken, belli amaçlarla geliriz. Anne karnı bir geçiş koridorudur. Adeta ruhun dünyaya hazırlandığı sıcak ve rahmani bir bahçedir. Ruh dünyaya geldiği zaman içsel olarak hedefine çekilir. Ruh bilgedir ve neden geldiğini bilir. Bu bilgeliği taçlandıran ve kendisini destekleyen bir anlayış çerçevesinde büyütülürse, deneyerek ve arayarak mutlu olduğu yere ulaşır. Dünya yolculuğunda ilerlerken insanda "Henüz olmadı" hissiyatı varsa yürümeye devam etmek zorundadır. Ruhsal tatmin ve huzur hissi, geliş amacınızı destekleyen bir yaşantıya ulaştığınızın en önemli göstergesidir. Zihinsel vesveselerden uzaklaşıp, ruhsal bilgeliği takip ederseniz aradıklarınızın da sizi aradığını görürsünüz. Ben de önceleri böyle olduğunu bilmesem de ruhsal bilgeliği takip ettiğimi görüyorum. Dünya matriksinden, labirentinden çıkış yolunu ararken topladıklarımı dağıtıyorum ve bunları da kainatın göz bebeği olan insanı merkez alarak ilerliyorum.
- Kitapta altı çizilecek sayısız cümle var. Ama birisi beni çok etkiledi. "Yaşadığın her şeyin ucunda bir not asılıdır, tıpkı tavşanın çektiği niyet kâğıtları gibi" diyorsunuz. O not aslında hikmet dediğimiz kavram mı? Bu sözü biraz açar mısınız?
- Yaşayış tesadüfe zerre kadar yer bırakmayacak bir dehanın eseridir. Allah her zaman bizi duyar ve kader planımızı tekamülümüze en uygun şekilde dizayn eder. Sebep sonuç dairesinde işleyen bu hayatta ruhsal olarak talep edince yaşadıklarınızın sebeplerini ve de sonuçlarını seyredebilirsiniz. Matruşka bebekler gibi her şey göründüğünden farklıdır. Bizler dünyasal düşünme kapanına takılı kalınca zihinden işleriz. Zihin insanın cehennemidir ve cennet tüm yargılardan arındığımız birlik alanındadır. Bu alana yükselmek ise ancak nefsin zincirlerinden kurtularak, mertebeleri aşarak, yaratılan her zerre için sevip, onlarla birlikte yükselerek olabilir. Hz. Ebubekir'in duası buna en güzel örnektir; "Cehennemde vücudum büyüsün ta ehli imana yer kalmasın."
ALLAH'I YOK SAYARSAK HER ŞEY DAĞILIR, İNSAN BOĞULUR
- Kişisel gelişim deyince, son yıllarda özelikle Batı tandanslı, "Hep daha fazlasını iste" ekolünden, sürekli başarıyı kutsayan kitaplar gördük. Örneğin artık bu tarz kişisel gelişim ekolleri yüzünden "Allah" diyemiyor insan. "Evren"den istiyorlar. Neredeyse bir evren dini söz konusu... Neler söylersiniz bu konuda?
- Zan, en büyük handikaptır. Zan, toplumun kendi uydurduğu dayatmaları toplumsal bilinç vasıtası ile insana dayatmasıdır. Dayatılan öğelerin büyük çoğunluğu korku ve korkutma esaslıdır. Dolayısıyla insan korku nedeniyle, Allah'tan, yaratıcısından kaçar. Bu dayatmayı yapanların kendi kandırmacasıdır. Kendisi korkarak tutunabilen insanlar, herkesin böyle olduğunu zanneder. Dediğimiz gibi zan, insanın cehennemidir. İçimizdeki kara delik sadece sonsuz ve sınırsız olan Allah ile ve onu sevmek ile dolabilir. Çünkü içimizde, fiziki bedenimizin alt birimlerinde, ötelerde sonsuz bir kuantsal akış mevcuttur. Allah'ın evreni bizim hizmetimize sunduğunu bilerek ve onu bir yol arkadaşımız olarak görerek, adeta hazırda bulunan yolluğunu bizimle paylaşmasını evrenden talep edebiliriz ancak okyanustaki damlaları birleyen, "Ol" diyen Allah'ı yok sayarsak her şey dağılır ya da insan boğulur.