Gönülçelen ya da başka bir adıyla Çavdar Tarlasındaki Çocuklar kitabının yazarı S. D. Salinger, belki yazar olarak ismini gizlemedi ama hep meşhur kitabının gölgesinde kalmayı tercih etti. Bir tavırdı bu "Mahremiyet istiyorum" diyordu. Ama o geri planda durdukça daha da merak edilen biri oldu. Kitabına ilgi daha da arttı. Hem kitabı hem de kendisi kültleşti. Şu aralar dünyanın en popüler yazarlarından olan İtalyan Elena Ferrante onun kadar kapalı olmasa da o da yazar olarak epey geri planda durmayı tercih eden kalemlerden biri. Lakin Salinger'dan farkı Ferrante gerçek kimliğini gizliyor. Bugüne kadar kim olduğuyla ilgili birtakım iddialar ortaya atılsa da halen gerçek kimliği konusundaki sır perdesi aralanmış değil. Lakin Salinger gibi herkese, her şeye kapalı biri değil. Yazılı da olsa söyleşi yaparak okuruna ulaşıyor. Eserlerinin sinema ya da dizilere uyarlanmasına izin veriyor.
Yazar personasının çok güçlü, hatta 'marka yazarlar' olgusunun dünyadaki yayın endüstrisinde geçer akçe olduğu bir dönemde Ferrante'nin bu tavrı bir karşı duruş gibi algılanabilir. Sanki Ferrante önemli olan yazarın kimliği değil, yazdığı eserlerdir diyerek dönemin ruhuna başkaldırıyor. Ama hal böyle olsa da o yine popüler olmayı başarıyor. Kitapları 49 dile çevrilen, eserlerinden dizi ve film uyarlaması yapılan, milyonlarca okuru olan Ferrante'yi konu etmemizin sebebi bizde Everest Yayınları'ndan (daha önceki kitapları da aynı yayınevi tarafından basıldı) çıkan son kitabı Yetişkinlerin Yalan Hayatı. Yani Ferrante yine bir kitabıyla gündemde.
Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım, Yeni Soyadının Hikayesi, Terk Edenler ve Kalanlar, Kayıp Kızın Hikayesi'nden oluşan Napoli Romanları ile popüler bir yazar olsa da 1992'deki ilk romanı Belalı Aşk ile başlıyor onun macerası. Sonra Sen Gittin Gideli, Karanlık Kız gibi kitaplarını yazıyor.
Mektuplaşmalarının ve az sayıdaki söyleşilerinin yer aldığı Bir Yazarın Yolculuğu Frantumaglia kitabıyla okurlarına bir anlamda kendini açan yazar bu kitapta neden kimliğini gizlediği de anlatıyor: "Nevrotik haldeki dokunulmama arzumdan. Yazma zahmeti bedenin her noktasına dokunuyor. Kitap bittiğinde kendimi sanki saygısızca üzerim aranmış gibi hissediyorum ve bütünlüğümü yeniden kazanmak, meşguliyetlerimde, düşüncelerimde, dilimde, ilişkilerimde her zaman olduğum insan olmaya dönmek istiyorum. Zaten kamuya açık olan kitabımdır. Söyleyecek her şeyimiz oradadır. Bugün onu kimin yazdığı gerçekten kimin umurunda. Önemli olan, ortaya çıkan iştir." Yani aslında Ferrante de Salinger gibi mahremiyet istiyor temelinde.
Ama yayın endüstrisinde yazar personasının baskın olmasını da eleştiriyor: "Gerçek kitaplar okunmak için yazılmıştır. Yazarların promosyon etkinlikleri, giderek yapıtlarını ve onları okuma gereksinmesini siliyor. Pek çok durumda kitabın yazarının adı, imgesi, görüşleri, metinlerinden daha fazla biliniyor ve bu sadece çağdaşlarımız için değil, ne yazık ki artık klasikler için de geçerli oluyor" demesi de bu yüzden.
Açıkçası Ferrante'nin aslolan kitaptır tavrı okurları tarafından artık olgunlukla karşılanıyor. Everest Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Cem İleri, Ferrante'nin kimliğini gizleme tavrını okurlarının genel olarak desteklediğini söylüyor. "Ama" diyor "Bir yandan da tüm dünyada onun kimliğini merak edenler, galiba kim olduğunu buldum diye ortalığı karıştıranlar, iz sürenler, amatör hafiyecilik oynayan koca koca adamlar, eleştirmenler de var. Merakla gelişmeleri izliyoruz."
BİZ BÜYÜDÜK VE YALAN OLDU DÜNYA
Yetişkinlerin Yalan Hayatı'nda Ferrante yine Napoli'den bir hikaye anlatıyor bize. Napoli tepelerinde ayrıcalıklı bir çocukluk geçiren 12 yaşındaki Giovanna, günün birinde babasının onu kötü şöhrete sahip, yıllardır görüşmediği kardeşine, Vittoria Hala'ya benzettiğini işitiyor. Bu beklenmedik bağlantıdan rahatsızlık hisseden genç kız, ailesinin geçmişini araştırmaya koyuluyor. Şehrin yoksul mahallelerinden birinde yaşayan halasını aramaya çıkıyor ve anne babasına duyduğu güven ve sevgi sarsılıyor. Giovanna şehrin birbirinden korkan ve tiksinen iki zıt bölgesinde avutulduğu görüntüyü değil, gerçeği arıyor: Biri nezaket maskesi takan yukarı Napoli, diğeri aşırılık ve bayağılığın mekânı aşağı Napoli. Bu ikisi arasında gidip gelirken, ikisinin de cevap veremediği veya kaçındığı gerçekle yüzleşiyor.
GÖRÜNMEK KADAR GİZLENMEK DE ZEKİCE BİR STRATEJİ
Peki Ferrante'nin yayıncısı bu duruma nasıl bakıyor? Everest Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Cem İleri "Tersinden, çağımıza uygun bir davranış. Görünmek kadar gizlenmek de zekice bir strateji. Kendi markasını yaratmış oluyor böylece. Ayrıca metni ön plana çıkartmayı sağlayan, olumlu bir davranış olarak da görünebilir" diyor. "Ferrante gibi kimliğini gizleyen bir yazarın kitaplarını yayımlamak bir risk miydi?" diye sorduğumuz zaman da İleri "Ferrante tüm dünyada milyonlar satan bir best-seller. Edebiyat kalitesi de ortada. Dolayısıyla herhangi bir riskten söz edilemez, tüm yayıncılar Ferrante gibi bir yazarın yayıncısı olmak ister. Ayrıca röportaj veriyor, sorularımızı yanıtlıyor, henüz yüz yüze tanışmasak da kendisini çok seviyoruz" diye cevaplıyor.
SON YILLARIN EN BÜYÜK EDEBİYAT OLAYLARINDAN BİRİ
Edebiyat dünyasında yazar personasını eserlerin gerisinde tutmaya çalışan ilk yazar değil Ferrante. Sabitfikir Genel Yayın Yönetmeni ve SABAH Kitap yazarı Mustafa Akar "Pessoa'dan Salinger'a gizli, gizlenen yazarlar hep özel bir ilgiyle izlenmiştir. Bizde de 'gizlenen' yazarlar vardır. Mesela Barış Bıçakçı. Kendi adıyla yazan Bıçakçı röportaj vermez, ekranlara çıkmaz, internette doğru dürüst bir fotoğrafını bile bulamazsınız. Dolayısıyla yazar yazdıklarını, kitaplarında yarattığı 'persona' üzerinden yayınlamayı tercih edebilir" diyor. "Napoli Romanları üst başlığıyla yayınlanan kitaplar edebi değer olarak çok önemli kitaplardır. Ülkemizdeki yayıncısı kitapları bir tür gençlik romanı gibi bassa da, Ferrante benim nazarımda son yılların en büyük edebiyat olaylarından biridir" diyerek Ferrante'nin çok önemli bir yazar olduğunu vurgulayan Akar, bir konuya da dikkat çekiyor: "Ferrante'nin gizlenen bir yazar olduğu gerçeği kitaplarının çok okunmasıyla ortaya çıktı. Yani ne yazar ne de yayınevi böyle bir stratejiyle yola çıkmamıştı."