Artık çocuk sahibi olan anne babaların, kendileri için de uzmanlardan destek aldığı, ne sır ne ayıp... Dünyaya yine bir birey kazandıran ebeveynin, geniş aile kültürünün yerini çekirdek aileye bırakmasıyla daha çok güçlük yaşadığı da herkesin malumu. Tanıtacağımız kitabın yazarı Ayşe Bilge Selçuk iki çocuk annesi bir akademisyen. Psikoloji alanında aldığı lisans eğitimini, yurt dışındaki üniversitelerdeki çalışmalarıyla ilerletmiş. Birçok makaleye imza atan psikolog Selçuk, ilk kitabının, sadece çalıştığı alan olan çocuk gelişimi üzerine olmadığını belirtiyor. Gerçekten Selçuk'un eseri özellikle başlarda çocuk eğitimi üzerine gibi algılansa da insan ve onun gelişimini merkez alıyor. Kitap, sadece anne babalar için değil çocuk sahibi olmayanlar için de önemli kılavuz niteliğinde.
Bebeklerin ilk beş yılında kayıt cihazı gibi olduğunu belirten Selçuk, sessiz bir çevrede büyüyen çocukların ileride ketum ve kelime dağarcının kıt olabileceği uyarısını yapıyor. Sokakta rastladığımız pek çok kavgada da insanların pek konuşmadan direkt el kol hareketlerine geçtiğine şahit oluyorsunuz, "Ne diyorsun sen?" diyor sonra da sahalarımızda görmek istemediğimiz olayları izliyoruz. Aslında burada geçen "Ne diyorsun sen' gerçekten samimi bir serzeniş. İnsanlar birbirini anlayamıyor. Çünkü konuşamadan hemen çatışmaya geçiyoruz. Doğru kelimeleri bilmediğimiz için kullanamıyoruz. Kendimizi ifade edemiyoruz.
BÜYÜTMEK Mİ, YETİŞTİRMEK Mİ?
Yazar Selçuk, kelime bilgisi ve kullanımı için bebeklik dönemine dikkat çekerken kitabın tümünde olduğu gibi aslında tüm insanlara sesleniyor. Teknolojik gelişmelerle, emeğin yerini hızın aldığına çeken Selçuk, insanın bile bile yaptığı yanlışlar için beynin devreye girerek bu hatayı mazur gösterecek bahanelerin üretim sürecine odaklanıyor. Hani, "Kendini kandırma" derler ya...
Bu 'kendini kandırma' konularından biri de çocuk büyütürken onun işini kolaylaştıracak hamleleri gönül rahatlığıyla yapabilmemiz. "Bizde anne babalar çocuğu mümkün olduğunca zahmetsiz büyütmek istiyor, yetiştirmek değil" diyerek ebeveynin evlatlarına yaptıkları kötülüğün altı çiziliyor.
Ve tabii ki şiddet... Hayatımızın bir parçası olan şiddet, aslında ve elbette çocukluktan gelen bir dürtü. Ailede şiddete tanık olup seyretmek zorunda kalan, direkt şiddete maruz kalan, şiddet yüklü film veya oyunlarla büyüyen çocukların ilk hedefi sokak hayvanları olabiliyor. Çünkü onlar da kendileri gibi bir nevi intikam alıyor. Tabii bu durumları düzeltilemezse bu çocukların büyüdükleri zaman ilk hedefi de genellikle kadınlar oluyor. Peki çözüm ne? Empati ve vicdan... Çocuklarımıza bunu öğretebilirsek şiddetsiz bir dünyada yaşayabiliriz.
SEZAİ KARAKOÇ SÜRPRİZİ
"Güven duygusuna en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlar en kırılgan hissettiğimiz anlardır, kırılgan iken de birine inanmaya daha çok meyilli oluruz. İşte tam da bu zamanlarda iyi tanımadığımız insanlara inanma konusunda çok dikkatli olmalıyız." Bu sözler bugün için büyük önem taşımıyor mu? Televizyona sayısız uzman çıkıyor. Hepsi koronavirüs ile ilgili farklı şeyler söyleyebiliyor. Oysa uyarıları dikkate alsak, kurallara uysak ve sakin kalmayı denesek her şey daha kolay olmayacak mı?
Zaman kavramı da kitapta irdelenen önemli konulardan biri... "Beklemek, insanın hiçbir şey yapmıyormuş gibi görünürken, çok şey yaptığı nadir bir hareket halidir" denirken sabretmenin insan için ne kadar mühim bir erdem olduğunun altı çiziliyor: "Sabırlı olmak, hayat boyu bize lazım olacak özdenetim becerisinin en önemli işaretlerinden birisidir."
Kitapta çocuk eğitimi, anne babalar ve insanlar üzerine üniversiteler tarafından yapılmış birçok araştırma, sonuçları ve yorumları da bulunuyor. Bunlar kadar dikkat çeken bir husus da yazarın sıkı bir sinemasever olması. Selçuk sık sık anlattığı konuyla ilgili filmlere atıfta bulunuyor. 1900 Efsanesi, Wag The Dog, Yüzüklerin Efendisi, Ölü Ozanlar Derneği, Blackboard Jungle, Freedom Writers ve Dövüş Kulübü kitapta adı geçen filmler... Kitap biterken bir sürpriz yaparak büyük şair Sezai Karakoç'un Ağustos Böceği Bir Meşaledir şiirini paylaşıyor. Üstat, geçtiğimiz günlerde art niyetli şekilde anlamsız tartışmalara konu edilmişti. Prof. Ayşe Bilge Selçuk da, kitabının bitiminde Ağustos Böceği'ne atılan 'tembel' iftirasına değinerek Sezai Karakoç'a da selam durmuş.