Kavala kadısı, 'başıbozuk' biri olarak gördüğü yeğeni Mehmed Ali'den kurtulmak adına, Fransızların işgal ettiği Mısır'ı geri almak için toplanan askerler listesine onun adını yazdırmasa acaba Mısır'ın tarihsel gelişimi nasıl olurdu? Okuma ve yazma bilmeyen, krizler karşısında pek de makbul olmayan kendince 'kurnaz' çözümler ürettiği için dayısının hedefi haline gelen Mehmed Ali, 1801'de Mısır'a ayak bastığında küçük bir birliğin başındaydı. Fakat bu birlik Fransız işgaline son veren Osmanlı ordusunda önemli rol oynadı. Ve Mehmed Ali bu andan itibaren tarih sahnesine çıkmaya başladı.
Biz onu Kavalalı Mehmed Ali Paşa olarak tanıyoruz... Mısırlı değil, Ailesi Kavalalı olsa da kökeni Konya'ya dayanıyor, hatta Khaled Fahmy tarafından yazılan, Vakfıbank Kültür Yayınları'ndan çıkan Kavalalı Mehmed Ali kitabında Kürt olma ihtimalinden bile söz ediliyor. Ama o Mısır'ın tarihini değiştiren adam olarak biliniyor.
PISIRIK OLMAYACAĞIM
Anne ve babasının onu 'bir beyefendi' gibi yetiştirme arzusunun, kendisini çıtkırıldım ve pısırık biri yaptığını ve arkadaşları tarafından küçümsendiğini düşünmesi, belki de hayatının en önemli kırılma noktası. Çünkü böyle düşündüğü için kendi hayatının iplerini eline almaya karar veriyor ve dayısının onu 'başıbozuk' adam olarak görmesine neden olacak davranışlar sergiliyor. Bu başıbozukluk onun fevri hareketlerinden kaynaklanmıyor. Olaylar karşısında pragmatik çözümler üretirken kural tanımamazlığından ya da ezber bozan yöntemlerinden dolayı... Sonuca giden yolda her şey onun için mübah...
Tarihe geçen pek çok lider gibi hırslı değil, idealist olduğunu da söylenemez. Ama zeki. Kriz yönetme konusunda pek bir mahir. Her daim içinde bulunduğu şartları iyi okuyabilme özelliğine sahip. Dolayısıyla yaşadığı krizlerden güçlenerek çıkabilmeyi başarıyor.
Zaten kitabı okuyunca anlıyoruz ki, onun hayatı hep krizleri yönetmekle geçmiş. Fransız işgaline son vermek için Mısır'a giden, mütevazı bir aileden gelen, sıradan bir Osmanlı askerinin dört yıl gibi kısa zamanda Mısır Valisi olması da zaten bunu gösteriyor bize. Şunu öğreniyor bu süreçte Mehmed Ali, silahlı güç kimin kontrolündeyse güç de onun elindedir. Ama o silahlı gücü idare etmenin kolay olmadığını da çabuk kavrıyor.
MODERN MISIR ONUN ESERİ
O dönem bile karışık olan Ortadoğu'nun güç dengesini çabuk çözüyor. İktidar kavgasında onun çıkar gruplarını hatta düşmanlarını hafife almayan bir yanı var. İktidarını sarsacak etkili bir düşmanla karşı karşıya gelmemeye çalışıyor. Eğer gelecekse de bunu başka güç gruplarını yanına alarak yapmayı iyi beceriyor.
Aslında modern Mısır'ın temellerini atan, kimilerine göre Müslüman Napoleon olarak görülse de hatta Avrupa'daki devrimlerin, sanayileşmenin ve modernleşmenin Yakındoğu coğrafyasındaki öncü takipçilerinden biri olarak kabul edilse de Mehmed Ali Paşa biraz da bunları kelle koltukta ele geçirdiği Mısır Valiliği'ninde kalabilmek için yapıyor. Yani zorunluluktan. Yoksa Fahmy'ye göre valilikten azledildiği gün bitecek biri.
Her hamlesi iktidarını korumak ve güçlendirmeye yönelik. Güçlenen iktidarı karşısında, iktidarına tehdit olarak yeni grup ve düşmanlar belirliyor. Mesela iktidarının ilk yıllarında Memlük Beyleri onun düşmanları. Onları dize getirmek için verdiği mücadeleyi kazandığında daha güçlü bir vali olarak ortaya çıkıyor fakat bu sefer de Osmanlı sultanları ile karşı karşıya gelme süreci başlıyor.
Bu süreçte iktidarını kurumsallaştırmak için yaptığı hamleler belki onu diğer gücü ele geçiren liderlerden farklı kılan bir özelliği. İşte bu kurumsallaşma hamlesi Mısır'ın seyrini değiştiriyor ve onun tarihsel olarak farklı bir şahsiyet olarak ele alınmasının kapılarını açıyor. Kurumsallaşmış iktidarını koruyacak güçlü bir ordu ihtiyacı ve bu ordunun maliyetini karşılama noktasındaki ekonomik hamleleri Mısır'da yapısal reformların önünü açıyor. Ki bu reformlar sırasındaki acımasız tavırları ve Mısırlılar üzerinde kurduğu baskı onu tartışmalı bir kişilik haline getiriyor.
OSMANLI İÇİN TEHDİT OLDU
Ama bu ordu sayesinde Osmanlı içerisinde güçlü bir konuma geliyor... Osmanlı sultanı 2. Mahmud ile daha doğrusu merkezi yönetimle karşı karşıya gelmesi de bu gücü yüzünden zaten. Hatta iktidarını korumak için oluşturduğu ordu sayesinde Osmanlı hanedanlığı ele geçirme noktasına bile geliyor. Ama o Mısır'da kendi hanedanlığının hüküm sürmesinin merkezi otorite tarafından kabul görmesi karşılığında bu seçenekten vazgeçiyor.
Çünkü Fahmy'e göre dönemin büyük güçleri buna müsaade etmeyecektir ve Paşa da bunu kavrıyor... Nihayetinde hem Mısır hem de Osmanlı tarihi açısından tartışmalı bir kişilik Kavalalı Mehmed Ali Paşa. 1849'de vefat etse de hanedanlığının iktidarı 1952'de Nasır'ın darbe ile iktidarı ele geçirmesine kadar sürer. Khaled Fahmy dönemin şartlarını da ortaya koyarak bu tarihsel kişiliğin farklı bir porterisi ortaya koyuyor ve bu tartışmalı liderin mirası üzerine düşünmemizi sağlıyor. Ama kitabın son cümlesi aslında Mehmed Ali Paşa'nın kaderini de özetliyor: "Cenazesine Mısırlı tebaasından çok az insanın cenaze törenine katılmaya tenezzül etmiş olması hiç de şaşırtıcı değil." Belki siyasi ve tarihi başarıları olan bir şahsiyet ama bir lider için en önemli şey olan kalpleri fethetme konusunda hiç de başarılı biri olamamış Kalavalı Mehmed Ali Paşa...