Şair, yazar, performans sanatçısı, öğretmen ve yönetmen... Maya Angelou aynı zamanda ateşli bir sivil haklar aktivisti olarak yaşadığı döneme damgasını vuran bir isimdi. 2014 yılında 86 yaşında hayata veda edene kadar öncü kimliğiyle takdir gördü, ilham verdi. İlginç ve zorlu bir hayatı vardı, bu hayatı komik ve bilgece kaleme aldığı yedi otobiyografi kitabında tüm gerçekliğiyle anlattı.
Her ne kadar bu yazı dördüncü kitap Bir Kadının Yüreği ile ilgili olsa da serinin milyonlarca kişiye ulaşan ilk kitabı Kafesteki Kuş Neden Şakır, Bilirim'den bahsetmemek olmaz. 4 Nisan 1928'de St. Louis, Missouri'de doğan, çocukluğu büyükannesiyle birlikte Stamps, Arkansas'ta geçen Angelou, 14 yaşında abisiyle birlikte annesiyle yaşamak üzere önce Kaliforniya'ya taşındı, sonra da San Francisco'ya... Hayatı ırkçılık ve fakirlikle mücadele içinde geçse de o yılların en büyük travmasını annesinin erkek arkadaşı tarafından tecavüze uğramasıyla yaşadı.
Tecavüzcü, kimliğinin açığa çıkmasının ardından öldürüldüğünde ise Angelou altı yıl sürecek bir sessizliğe büründü. Çünkü konuşursa ölümü çağıracağını düşünüyordu. O dönemden kitaplara olan tutkusunu ve kendi iç sesini keşfederek çıktı. Kafesteki Kuş Neden Şakır, Bilirim işte bu dönemi de kapsıyor. Yazarın üç yaşından 17 yaşına kadar yaşadıklarını anlattığı kitap 1970'te ABD Ulusal Kitap Ödülü'ne aday gösterildi ve çok satanlar rafında yer aldı.
Serinin Everest Yayınları tarafından Doğacan Dilcun Doğan çevirisiyle yayımlanan dördüncü kitabı Bir Kadının Yüreği ise yazarın 1957- 1962 yılları arasında yaşadıklarına odaklanıyor. Irkçılık gerçeğinin tüm çıplaklığı ile yaşandığı yıllarda Angelou yavaş yavaş Amerika'daki siyahi hareketinin öncüsü haline geliyor. Dünyayı dolaşıyor, dönemin öne çıkan siyahi figürleri Billie Holiday, Malcolm X ve Martin Luther King ile arkadaş oluyor. Kitabında Martin Luther King'in ofisinde kendisine yaptığı sürprizi, Billie Holiday'in evine yaptığı ziyareti anlatırken bizi bu efsanevi isimlerin insani yönleriyle buluşturuyor. Billie Holiday, evde geçirdikleri saatlerin ardından Angelou'ya "Ünlü olacaksın" dedikten sonra devam ediyor: "Ama şarkı söyleyerek değil. Şunu kabul et, o kadar da iyi şarkı söyleyemiyorsun. Ama gerçekten çok ünlü olacaksın. O yüzden de şimdiden kendi kendine 'Ünlü olduğum zaman kime güveneceğim?' diye sormaya başlasan iyi edersin."
Angelou, Martin Luther King'in bir vaazını dinledikten sonra hissettiği duyguları ise kitapta şu sözlerle dile getiriyor: "Biz siyahilere, en çok iftira atılmış, en fakir, en fazla cezalandırılmış insanlar olarak bizlere, ruhlarımızı temizlemek ve ülkenin şerefini kurtarmak gibi yüce bir görev verilmişti. En nefret edilen ırk olarak bizler, bu nefreti avuçlarımızın arasına alıp sevginin mucizesiyle onu sevgiye dönüştürmeliydik. En çok korkulan ve endişe edilen bizler, o korkuyu almalı, sevgiyle harmanlayıp umuda çevirmeliydik..."
Tüm bu adanmışlığın yanında Angelou için bir de evde süregelen bir mücadele vardı. O da yalnız bir anne olarak oğlunu yetiştirmek için verdiği savaş. Okur kitap boyunca bu özel ilişkiye de tanıklık ediyor.
RENKLİ BİR HAYAT YAŞADI
* Vatmanlıktan garsonluğa, şarkıcılıktan aşçılığa kadar çeşitli işler yaptı.
* Yemek yapmayı ve sağlıklı beslenmeyi seven Maya Angelou, iki yemek kitabı yazdı.
* Ilk ve tek çocuğu Guy'ı 16 yaşındayken dünyaya getirdi.
* Martin Luther King'in ölümünün ardından uzun yıllar yas tuttu ve kendi doğum gününü kutlamayı bıraktı.
* 2010 yılında Amerikan Başkanı Barack Obama tarafından ülkenin en yüksek sivil ödülü olan Özgürlük Madalyası ile onurlandırıldı.
* 28 Mayıs 2014'te 86 yaşında yaşamını yitirdi.