Batuhan Kıran bir gazeteci.
Uyku Aralığı ise, Cadde Çocuğu'nun ardından ikinci kitabı... Batuhan ile Hürriyet hafta sonu servisinde çalıştık.
Çok iyi bir fotoğrafçıdır Batuhan. Onunla işe gitmek keyifliydi. Çok sakin görünürdü...
Fakat zihni bir o kadar hareketliydi.
Güzel espriler yapar, şahane hikayeler anlatırdı... Bu arada elbette insanı şaşırtan, çok etkili fotoğraflar çekerdi.
İlk kitabı Cadde Çocuğu'nu yayımlayınca anladık ki tek yeteneği fotoğraf çekmek değilmiş, kalem oynatmakta da çok mahirmiş. İkinci kitap Uyku Aralığı ile hikaye anlatma yeteneğini bir kez daha ortaya koyuyor Batuhan Kıran.
Söylemek gerek ilk kitapta esprili, 'fırlama' yanını ortaya koymuştu Kıran.
İkinci kitabında ise çok farklı bir alana kaymış. Uyku Aralığı okuru şaşırtan, yer yer güldürüp, başka zamanlara götüren bir anlatı...
Hani başımızı yastığa koyduğumuz anla, uykunun kollarına teslim olduğumuz bir zaman dilimi vardır ya bazen uzun bazen kısa... İşte o süreçte geziniyor Batuhan Kıran ve kulağını sokağın, evin, geçmişin seslerine veriyor...
Ve hikayeler anlatıyor... Bir sesin peşine takılıyor, bazen bir horozun, bazen bir martının bazen de uçağın sesine...
Bir bakıyorsunuz distopyanın sınırlarında dolaşıyor bazen de bir masal anlatıyor. Okuru da götürüyor hayal ettiği yerlere...
Neredeyse gözünüzde canlanıyor, hayal ettikleri...
Öyle ki karanlık bir dünyayı anlatırken birden bire tatlı bir 30 saniyelik yaz yağmurunun içinde buluyor okur kendisini. Bazen de 80'lerin huzurunu yaşayan bir sokağın köşesinde... Sonra bir bakıyorsunuz, serin bir yaz sabahı, bir bahçede heybetli bir horozla muhabbettesiniz...
Tam horozla muhabbet ederken, bir martı dalıyor zihninize... Ve hop başka bir hikayenin içine yuvarlanıyorsunuz.
Tam bu hikayeyi toparlarken, bir korna sesi giriyor devreye ve evet şimdi de başka bir hikayedesiniz...
Uyku Aralığı temiz yazılmış, okuru zorlamayan bir kitap. Altını çizmekte fayda var, okuru zorlamaması dilin basitliğinden değil bilakis iyi kullanılmasından.