1934'te İstanbul'da doğdu Millas, üç aylıkken ana kucağında geldiği Büyükada'da yaşadı. İstanbul Tıp Fakültesi'nde okudu. Çocuk cerrahisi, ortopedi ve spor sağlığında uzmanlaştı. Futbol kulüplerinde menisküs uzmanı olarak çalıştı. Dağcılık ve atletizmle uğraştı. Türkiye çapında ödüller aldı. Ve sonra 1980'de "Buraya bir daha dönmem" dediği İstanbul'dan Atina'ya göç etti. Geride Varlık Vergisi, 6-7 Eylül olayları, Ege ve Kıbrıs olayları ile darbe(ler) yorgunluğunu bırakıp gitti.
UZAK HATIRALARA SIĞINDI
Tabii Marmara'nın büyüleyici denizkızı Büyükada'yı ve çiçeği Heybeliada'yı unutmak o kadar kolay değildi. İstanbul hasretine sadece yedi yıl dayanabildi. Bu sürede en çok yaz aylarında zamanını geçirdiği Adalar'ı özlemişti. Yahya Kemal Beyatlı'nın Geçmiş Yaz şiirinde dediği gibi "Rüya gibi yazdı" onunkiler de, ve o hep uzak hatıralarına sığındı. Küçüklüğünden beri ilgi duyduğu koleksiyonculuğu sayesinde çok sevdiği Adalar'la ilgili oluşturduğu zengin arşivi yetişti imdadına. Adalar'ın yok olan evlerinin, sokaklarının krokilerini çizdi. Eski fotoğrafları, kartpostalları gün yüzüne çıkardı ve anılarını kitaplarıyla ölümsüzleştirdi.
EN GÜZEL HEYBELİ'DEN GÖRÜNÜR
İşte o kitaplardan biri olan, Heybeliada, Halki, Dimonisos şimdi ilk yayımından 35 yıl sonra yenilenmiş içeriğiyle Türkçeye kazandırıldı. Adalı Yayınları'ndan çıkan ve Yunanistan'da Akademi Ödülü kazanmış eser, Heybeliada için temel kaynak niteliği taşıyor. Millas, eserin önsözünde şöyle diyor: Sene 1972... Kriton Dinçmen'in babası Anastas Efendi düşmüş, kalça kemiğini kırmıştı. Ameliyat sonrasında çabuk toparlanıp ayağa kalktı. Ne de olsa Ada Rumlarının "eski toprak" dedikleri gruptandı... Ziyaretine gittiğimde evlerinin manzarasına hayran kalmıştım: Karşıda Büyükada boydan boya, devamında Heybeli'nin tepelere tırmanan mahalleleri, sağda Burgaz'ın Kumbaros kayası ile dik batı uçurumları. Ev Ümit Tepesi'nin eteklerinde, arkası orman, çamlar, en tepede ise manastır... Kriton "Seni bilirim" demişti, "Sen Büyükada'ya âşıksın amma sevdiğin adanın en güzel görünümü Heybeli'dendir"... 1972 yazı adada geçirmiş olduğum ilk yazdı. Benim doğrudan Heybeliada ve onun "Halki'nin eski insanları" diyeceğim yerli ada halkıyla yakinen tanışmamın başlangıcı oldu. Heybeli'de İstanbul'daki yaşamımın son 8 yazını geçirecektim.
EN YEŞİL PRENS ADASI
Adı, eskiden mavi bakır madeninden gelen Halki, Antik Çağ'da ise Dimonisos olan Heybeliada, o kadar güzeldi ki, Avusturya sefaretinden senyör Momars'a göre olsa olsa kargaya benzeyen Burgazada'nın karşısında duran bir kumru olabilirdi. Ancak o kumru, 1930'larda insanları sırtında taşıyarak birbirine kavuşturan, kuyulardan evlere su çeken eşekler gibi, gün geçtikçe azalan meşhur servi ağaçlarını da kaybetti. Hayvanlar ve bitkiler gibi zamanla insanlar da değişti ama "En yeşil Prens adası" Heybeliada hep güzel kaldı.
Bugün İsmet İnönü'nün Mavromatis Köşkü, Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın yaşadığı Abbas Halim Paşa Konağı, Mehmet Akif Ersoy'un okuduğu/ yaşadığı Abbas Hilmi Paşa Köşkü, Deniz Lisesi, Aya Yorgi Manastırı, Aya Nikola Kilisesi, Bet Yaakov Sinagogu ve sanatoryum gibi nice kültür mirasına sahip adadan tarihi izler taşıyan eser, bine yakın görselle 'adanın eski güzel insanları'nı geleceğe armağan ediyor. Geçmişte yolu Heybeliada'dan geçenlere ışık tutuyor. O ışıkla aydınlanmak iyi gelecektir.