Her mevsimini bilirim bu caddenin; ayazını, karını, yağmurunu, güneşini... Kokularını, ışıklarını, görkemli tarihi binalarını, iş yerlerini ve hiç dinmeyen iki taraflı yürüyen kalabalığını... Adım başı, tuhaf, karışık, birbirine benzemeyen görüntüler sıralanır. Aralarına karışırım, ruhuma iyi gelir. Ve her seferinde ilk kez görüyormuşçasına şaşar kalırım. Sanki bir filmin sahnesi gibi gelir. İstanbul bu filmin konusuysa başrolü de hiç kuşkusuz Beyoğlu'dur... Şairin "Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer" dediği yer burası olsa gerek... Bizans döneminde karşı yer anlamına Pera demişler. Konstantinapolis'in 13. mahallesi olan bölgenin ilk sakinleri ise ticaretle uğraşan İtalyanların ataları Cenevizliler... Surlarla çevrili Galata ve ünlü kulesinin üst tarafı bağlar ve mezarlıklarla dolu yeşillik alanın gelişmesiyle Beyoğlu ortaya çıkmış. Adının nereden geldiği konusunda rivayet muhtelif. Fetihten sonra Fransızlar, Hollandalılar, Venedikliler, Ruslar, İngilizler elçilik binaları inşa etmesi ve Müslüman ahalinin de yerleşmesiyle bugünlere kadar gelen çok kültürlü yapısını korumuş. Ve o günden beri Beyoğlu çok kimlikli, çok dilli, çok dinli değerleriyle hoşgörünün ve birlikte yaşamanın örneğiyle dünyanın en muhteşem semti... 6-7 Eylül olayları ve Varlık Vergisi gibi acı zamanları da yaşamış Beyoğlu yine de enternasyonal kimliğiyle dimdik ayakta.
TARİHİ BİNALARA SELAM
Taksim'deki Atatürk Anıtı'na sırtınızı verin, tam karşı köşede Fransız Konsolosluğu binasını göreceksiniz. Artık, Grand Rue de Péra, Cadde-i Kebir sonra da İstiklal Caddesi adını alan yerdesiniz. Sağlı sollu birbirini kesen sokaklar; hanlar, lüks mağazalar, sergiler, müzeler, kütüphaneler, sinemalar, çeşitli mezheplerin kiliseleri, cami, ticarethaneler, tiyatrolar, eğlence yerleri, kitapçılar, kafeler, restoranlar, pastaneler, lokantalar, tatlıcılar, ocakbaşılar, meyhaneler, oteller, elçilikler ve ünlü okullarıyla birbiri ardına sıralanır. Adım başı farklı kokular sizi karşılar, simitçi, kestaneci, mısırcı, midye dolmacısının sesleri sokak müzisyenlerinin ezgilerine karışır. Halaylar çekilir, horona durulur, ya da billur bir sesin içinde kaybolursunuz... Zamana meydan okuyan tarihi binaların mimarisine selam durup Çiçek Pasajı'na ulaşırsınız. Akordiyon, keman, darbuka seslerine dünyanın bütün dilleri eşlik eder. Hemen yanındaki pazarda, balıkçılar, kokoreççiler, manavlar, turşucular... Tezgahlarında ışıl ışıl sallanan lambaların eşlik ettiği İstanbul'un en güzel lezzetleri... Galatasaray Lisesi'nin tarihi kapısı ve duvarlarını geçip devasa banka binaları, ticaret merkezleri, kilise, sefaretlerin arasına serpiştirilmiş yemek içecek mekanları... Ve nihayet İstanbul'un ilk ve en eski metrosu 1873'te yaptırılan Tünel binası... Turan Akıncı'nın Remzi Kitabevi'nden çıkan Cumhuriyet'te Beyoğlu/ Kültür, sanat, yaşam (1923-2003) kitabı kendi hayatımdan yola çıkarak yazdığım girişten çok daha fazlasını ve ayrıntıyı ele alıyor. Yazar, tarihçeden yola çıkarak sanat ve kültüre odaklanıyor. Ama bundan da önemlisi edebiyatımızın ünlü kalemlerinden yaptığı alıntılarla kitabı tam bir okuma şölenine çeviriyor. Sabahattin Kudret Aksal, Mithat Cemal, Abdülhak Hamid Tarhan, Süleyman Nazif, Abdülhak Şinasi Hisar, Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Attila İlhan, Necip Fazıl, Salah Birsel gibi onlarca yazar kitaba konuk oluyor. Yeşilçam ise bir başka alem... Beyoğlu, Türk sinemasının doğduğu ve yaşadığı yer.. Kitapta sinemalarda gösterilen o zamanın vizyon filmlerinin adları bile yer alıyor. Lokantaların menüleri, sahiplerinin hayat hikayeleriyle lezzetleniyor. Ya gazinolu yıllar. Zeki Müren'den Behiye Aksoy'a, Bülent Ersoy'dan Müzeyyen Senar'a, İbrahim Tatlıses'ten Zehra Bilir'e, Ajda Pekkan'dan Erol Evgin'e, Orhan Boran'dan Sadri Alışık'a assolist, halk, pop müziği sanatçısı, komedyenin yanısıra saz üstadlarının yer aldığı onlarca ünlü ismin sahne aldığı dönemler. Halk ve kadınlar matineleri, devlet adamlarının ziyaretleriyle renklenen anılar denizi... Ünlü apartmanlar, semtin ünlü aileleri, bankalar ve sonunda yıl yıl önemli olaylarla zenginleşen tarihçe... Turan Akıncı'nın belgesel film tadındaki kitabı titiz ve değerli bir çalışma. İstanbul'un gözbebeği Beyoğlu'na bir selam ve saygı niteliğinde...