15, 16 yaşlarında liselilerdik. Okumaya, anlamaya çalışıyorduk. Biri mi söyledi, bir dergide ya da gazetede mi okuyup haberim oldu, şimdi anımsamıyorum. O/Hakkari'de Bir Mevsim kitabını okumaya başladığımda vurgun yemiş gibi oldum.
O gündür bugündür portakal görünce romandaki o bölüm aklıma gelir:
"Alaaddin geliyor. Gece
Hoca, benim kardeş hasta, diyor.
Nesi var? diyorum.
Ateşi var çok, diyor. Ölecek.
İlaç vereyim mi? diyorum.
Hayır, portakal ver, diyor.
Portakal yememiştir hiç."
Her aklıma geldiğinde hüzünlendiren satırlar Ferit Edgü'nündür. Askerliğini öğretmen olarak yaptığı Hakkari'nin Pirkanis köyünde yaşadıklarını yazdığı romanı, kısa, vurucu, ama her bir satırı içimize işlemiştir. 1963 yılında bir dağ köyünde tanık olduğu fukaralığın, kimsesizliğin, çaresizliğin ve o büyük insanlığın romanını yazmıştır Ferit Edgü.
(Onat Kutlar'ın senaryosu ve Erden Kıral'ın çektiği filmle Hakkari'de Bir Mevsim dünyada ve Türkiye'de büyük ödüller aldı. Başroldeki Genco Erkal'ın oyunculuğu da unutulmazdır.)
ÇARPICI VE SARSICI
Sonra Kimse'yi keşfettik. O da Hakkari'deki günlerden süzülüp gelen bir kitaptı.
Bir kitap standında "Kimse var mı?" diye sorduğumda "Ben varım" diyen görevliye derdimi anlatıp karşılıklı gülümseyerek kitaba ulaşmıştım. Kimse de O gibi; dili, anlatımı ve içeriğiyle bir o kadar çarpıcı ve sarsıcıydı. Yeni bir pencere daha açılmıştı önümüzde.
Roman kahramanı soğuk bir odada, yalnızlığın hissiyle kendini ötekileştirerek konuşuyordu. İki ses birbiriyle konuşuyor, bir iç monolog yaşanıyordu:
"Sözü, bence arada bir kesmek gerek, diyor İkinci Ses. Bölmek, parçalamak, dağıtmak gerek.
Doğru, diyor Birinci Ses. Kendimizi, kendi sesimize, kendi coşkuluğumuza, kendi anılarımıza, kendi anlarımıza pek fazla kaptırmamak için.
Özellikle zamanın akışına, diyor İkinci Ses.
Zamanın, yani bizi çevreleyen olayların, diyor Birinci Ses.
Sözcüklerin sürükleyişine karşı koymak için de, diyor İkinci Ses.
Kendi kendimize kalmak için, diyor Birinci Ses.
Elimizden geldiğince, diyor İkinci Ses.
Bütünlüğümüzü korumak için, diyor Birinci Ses.
Elimizden geldiğince, diyor İkinci Ses.
Ve gerçekliğimizi, diyor Birinci Ses.
Susuyorlar."
YENİLİK TOHUMLARI
Ferit Edgü o gün bugündür hayatımdadır. Türkçenin ustalarının arasında gözünü açmış, 1950'li yılların önemli yazar, şairleriyle iç içe olmuştur: Bir söyleşisinde edebiyat yolculuğunu tarif eder:
"Biz 1950 kuşağının, özellikle öykücülerinin, Sait Faik'ten geldiğimize inanırım. Dostoyevski'nin o ünlü sözü: "Hepimiz Gogol'un Palto'sundan geliyoruz." Biz de kanımca, Sait Faik'ten geliyoruz. Neden? Çünkü biz genç yazarlar yazmaya başlarken gereksinimini duyduğumuz yenilik tohumlarını Sait Faik'te bulduk. Neydi bu yenilik tohumları? O estetikle etiği birbirinden ayırmayan bir sanat anlayışı. Ne toplumu, toplumsalı; ne bireyi ve bireyseli göz ardı etti öykülerinde. Böylece ilk kez, toplum ve birey, düş ve gerçek, onun öykülerinde bir araya geldi. Ama Sait Faik'in dışında okuduğum yazarların yerli-yabancı, birçoğundan etkilenmiş olmalıyım." (Mutlu Deveci, Ada Dergisi söyleşi) Ferit Edgü şimdi tüm eserleriyle Alfa Kitap yazarları arasına katıldı. Eylülün Gölgesinde Bir Yazdı, Doğu Öyküleri, O/Hakkâri'de Bir Mevsim, Kimse, Yaralı Zaman, Bir Gemide, Çığlık, Şimdi Saat Kaç, Yazmak Eylemi ve Tüm Ders Notları ardı ardına yeniden basıldı.
Öykü, roman, şiir ve denemeleriyle edebiyatımıza yenilikler getirmiş büyük yazarı keşfetmek için geç kalmayın. Ferit Edgü, İnsanlık Halleri/Aforizmalar kitabıyla sesleniyor hepimize:
"Yaşam, ne tek yönlüdür, ne çift yönlü.
Yaşam çok, pek çok yönlüdür.
Bu nedenle yolunu şaşırır insanlar."