Caner Cindoruk oyuncu olarak bilinir. İşinin ehli bir oyuncu olduğu da bir gerçek. Sahnedeki, sinemadaki performansları ortada. Meğer onda iyi bir yazar kumaşı da varmış. Aslında bunda şaşılacak bir şey yok. Herkes yazar olabilir. Ama gelin görün ki, günümüz dünyasında mış gibi yapmak geçer akçe olduğu için oyuncu cenahından da kimi yazar(mış) gibi hamlelerle karşılaşıyoruz. Şaşırmamız bunun için.
Bu şaşkınlığı bir tarafa atınca Cindoruk'un, Alfa Yayınları'ndan çıkan Sessiz Şarkıcı öykü kitabında edebiyatın koridorlarında iyi bir yazar olarak dolaştığını görüyoruz. Hem de romanın karşısında hep bir yüzü hüzünlü olan öykü türünde yapıyor bunu.
Kısa öykülerden oluşan Sessiz Şarkıcı'da Cindoruk bize 'kaybedenlerin mutluluğu' olarak adlandırılabileceğimiz insan hikayeleri anlatıyor. Ve aslında kim kazanıyor kim kaybediyor bunu sorgulamamızı istiyor. Genel öğreti içinde düşününce kaybeden nasıl mutlu olabilir ki diye sorabilirsiniz. Belki de o öğretide bir şeyler yanlıştır. Altan alta Cindoruk'un öykülerinde böyle bir sorgulama var işte...
Ağırlıklı Çukurova'yı mesken tutan öykülerin odağında bir yanıyla hayata tutunamayan ya da hayatın pek de yüzüne gülmediği insanlar var. Onlar bir şekilde mutlu olmanın yolunu bulabiliyorlar. Sesi kısıldığı için sessizce şarkı söyleyen bir şarkıcı, birinci olacakken arkadaşına yenilen pehlivan, Nejat Uygur'dan imzalı fotoğraf isteyemeyen satıcı çocuk... Hikayeler 'mutlu sonla' bitiyor. Bunun da sebebi öyküdeki karakterlerin büyük ihtirasları olan insanlar olmamaları, küçük şeylerden mutlu olmayı becerebilmeleri.
Gözlemlere dayanan ama yetkin bir yazarı müjdeleyen Sessiz Şarkıcı umarız Cindoruk için tek kitaplık bir macera olmaz ve devamı gelir. Çünkü tam da içinden geçtiğimiz şu zamanda küçük insanın mutluluğunu anlatan hikayelere her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
SESSİZ ŞARKICI
Caner Cindoruk
Öykü
Alfa Yayınları
72 s., 12.50 TL