Vakti zamanında "Hepimiz Gogol'un Palto'sundan çıktık" diye buyurmuş olan Dostoyevski'nin belki de bu sözün en fazla hakkını verdiği eserlerinden birisidir Beyaz Geceler. Burada tekrar tekrar Dostoyevski'nin dünya ve Rus edebiyatı için ne denli büyük bir yazar olduğunu, hangi ölümsüz eserleri kaleme aldığını anlatmaya lüzum yok. Ama dilerseniz gelin baştaki tespiti ve yazarın bu kısa öyküsünü biraz daha derinine girerek inceleyim.
Önce kısaca öykünün konusuna değinecek olursak, St. Petersburg sokaklarında adını bilmediğimiz genç ve yalnız başkarakterimiz kendisi gibi yalnız bir kadınla karşılaşır. Nastenka adındaki bu kadından etkilenen ve onunla birlikte dört gece geçiren bu hayalperest adam bir anda geçirdiği tüm yalnız günlerin ardından birçok şeyin anlamını ve bir bakıma aşkı bu ilişkide bulduğunu düşünür. Gel gelelim Nastenka'nın beklediği bir başkası vardır ve bu aşk o kadar da uzun sürmeyecektir.
Beyaz Geceler bir öykü olmakla birlikte hem 'Bir Hayalperestin Hatıralarından' hem de 'Duygusal Bir Roman' alt başlıkları ile sunulmuş bir eser. Öykü, Dostoyevski'nin diğer tüm yapıtlarında olan karakteristik temaları yine barındırıyor, insan doğası ve varoluşçuluk gibi... Hiç arkadaşı olmayan, yalnız gel gelelim insanlar ve kalabalık olmadan da hayatını sürdüremeyeceğini düşünen, en büyük meşgalesi hayaller kurmak olan bir adamın dört güncük iç dünya sorgulaması tipik Dostoyevski karakterlerinin nüvelerini barındırmakta. Buna karşın Rus yazarın eserlerini gözümüzün önüne getirdiğimizde ise aşk temasının en yoğun hissedildiği ve bunun saf bir biçimde işlendiği yegane kitaplardan birinin Beyaz Geceler olduğunu söylemek de yanlış olmayacaktır.
Peki, Gogol'un Palto'sundan mı çıkmış mıdır bu hayalperest adamın hatıratları, pekala öyle olduğu söylenebilir. Rus edebiyatının yapıtaşlarından kabul edilen Palto'daki, değişen kent yaşamı, toplumsal normlar ve alışkanlıklar karşısında gündelik hayatın içinde varolan bir adamın yaşadığı durum aslında Beyaz Geceler'de de karşımıza çıkıyor. Keza Gogol'un temel enstrümanı olan gerçekçiliğin burada da gayet hakkının verildiği açık
Klasikler hiçbir zaman eskimiyor. Beyaz Geceler de keza öyle ve vakit hiçbir zaman Dostoyevski'yi keşfetmek için geç değil.