"Bir kahkahada kaç ah saklıdır?" diye sorarak başlıyor Kübra Aktaş Ahkaha isimli kitabına. Duygudan uzaklaşıp istemsizce, kelimenin anatomisine bakıyorum. Kitabı elimize ilk aldığımızda, kuklacının elinde, K'sı düşürülmüş bir Ahkaha karşılıyor bizi ilk önce. Sonra, 'bir harfin, sesiyle manası arasında kadim bir ilişki' olduğuna kalıbını basan Rus yazar Velimir Khlebnikov, arka kapakta beliriyor: "Hah, gülün sizi gülücüler / Hah, katılarak gülün sizi gülücüler!"
Neyse, Didem'in Ah'lar Ağacı'na da yatay geçiş yapmadan harfler, kelimeler ve manalar bahsini burada kapamak isterim. Biraz gülelim mi? Ben kitabı okurken çok güldüm zira... Ahkaha için her ne kadar, mizah ve dram bir arada diyenler olsa da, mizahi yönü daha ağır basıyor; çünkü işin içinde coğrafi koşullar var. Kısaca Karadeniz.
FIKRA AİLESİ
Çocukluğunun yazları yaylalarda ineklerle geçen, kışları köyüne göçen bir Kuzey kadını için şüphesiz birbirinden komik ve ilginç anılar biriktirmek çok mümkün. Daha dört günlükken, bahçelerine fare girdiğinde yakalasın diye kasabın önünden aldığı kedi, fare yakalamaya başladığında, "uuu pirak oni, o pis şeyi yemeyecesun" diyen bir anne var ortada çünkü. Söz konusu anneye aşık olma hikayesini, daha yüzünü görmeden "arkasi dönük yürümeğine vuruldum" şeklinde anlatan bir babayı, kendisine çayır sinörleri (sınır) ve ineklerden örnekler verilerek yapılan ofsayt açıklamasından sonra, izledikleri maçta "Hau öküz girdi bizim sahaya, hau çoban niye flistopunu (düdük) çalmayi" diyen babaanneyi, eski mezarlıklarda define avına çıkan abileri saymıyorum bile...
Ahkaha ara ara, yaşarken zorlayan ama geçmişi düşündüğümüzde gülüp geçtiğimiz şeyleri hatırlatır gibi dokunup geçiyor; çünkü bazen komiktir ama, her gün de güldürmez "Ne o, ağzını bir kuzeye, bir güneye yayarak sakız çiğniyorsun" diyen öğretmen. (Rizeli olduğumdan mütevellit, konuşmak istemediğimde, "Ağzın Askoroz'a dönük konuşma" diye baskılayan annemden biliyorum.) Sis içinde lastikleriyle suların içinden bata çıka kilometreleri aşarak vardığın okul yolu pek sevimli değildir; ancak köy okulunda futbol maçı yaparken ulaşılamayan erkek kadrosu kızlarla tamamlanırken yaşadığın münakaşalar bile güldürür. İşte öylece dokunup geçerken 'ah' dedirtecek bir şey söyleyiveriyor yazar: Şimdi siz, ruhları çoktan gitmiş ölü bedenlerinizle karşıma geçip, yalnızlığımı yargılıyorsunuz!