İkinci Dünya Savaşı'ndan çıkan Amerika, dünyayı yönetme iddiasındadır. Zengin, erdemli ve mutlu bir aile yaşamını hedefleyen bireyleri ise Amerikan rüyasının ateşli birer savunucuları... Ülkede 'Amerikan tarihindeki en büyük ortak sarhoşluk anı' yaşanmaktadır... Amerikalı yazar Philip Roth, Pulitzer ödüllü romanı Pastoral Amerika'da söz konusu dönemden başlayarak 90'lı yıllara kadara uzanan zaman diliminde, hayatları altüst olan bireylerin yaşadıkları üzerinden bir ülkenin zaaflarını tartışmaya açıyor. Romanın anlatıcısı, yazarın başka eserlerinde de karşımıza çıkan alter egosu Nathan Zuckerman. Zuckerman'ın hayat hikayesini anlattığı kişi ise yaşamını yitirdiğini öğrendiği, çocukluk kahramanı Seymour Levov. İçine düştüğü rüyanın gıpta edilen bireylerinden biri olan Seymour Levov, lisede Amerikan futbolu, basketbol ve beyzbol takımlarının yıldızıdır. 'Sarıkafa' lakabıyla adeta bir efsaneye dönüşmüştür. Varlıklı bir ailenin çocuğudur. Babasının eldiven fabrikasının yönetimini üstlenir, New Jersey güzeli ile evlenir. Mutluluğunu gölgeleyen tek şey, kızları Merry'nin kekemeliğidir. Psikiyatrına göre Merry'nin sorununun kökeninde güzel ve başarılı bir ebeveyne sahip olması yatıyordur. 1960'lı yıllara gelindiğinde ABD, politize olmuş gençlerin öfkesi ile karşı karşıya kalır. Vietnam'daki savaşı protesto eden gençler sokakları istila eder. 16 yaşındaki Merry de ateşli bir savaş karşıtıdır. New York'a gidip protesto gösterilerine katılmak ister. Seymour izin vermez: "Burada insanları savaşa karşı örgütleyebilirsin." Bu konuşmadan kısa bir süre sonra bölgedeki postane bombalanır. Bir kişi yaşamını yitirmiştir. Merry kayıplara karışır. Bu olayla birlikte Seymour için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır...