ALLEBEN: 1937'de doğan Ülkü Tamer'in babası Kurtuluş Savaşı'nda Antep'in savunmasında görev alan, İstiklal Madalyası sahibi İpekçi Tahsin Bey'di. İpekçi denilmesinin sebebi de Gaziantep'e ipekçiliği getirmesiydi. Yani Ülkü Tamer has Anteplilerlerdendi... Çocukluğu Antep'te geçen Tamer için şehrin simgesi ise Alleben Deresi'ydi. Bunun için yıllar sonra çocukluk yıllarından ilham alarak yazdığı öykülerine Alleben Öyküleri adını verdi.
BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR: İlkokuldan sonra İstanbul'da yatılı olarak Robert Kolej'de okumaya başlayan Ülkü Tamer'in sanat ve yazın hayatı biraz da burada şekillendi. Genco Erkal, Cevat Çapan, Anıl Meriçelli okul arkadaşlarıydı. Edebiyat öğretmeniyse Behçet Kemal Çağlar'dı. Onunla ilgili olarak Tamer "İnsanın içini ısıtan içtenliği, yakınlığı, hepimizin dünyasını renklendiriyordu" diyecekti yıllar sonra.
CAFER: Ülkü Tamer'in pek bilinmese de bir tiyatro geçmişi var. Robert Kolej'deyken tiyatroyla iştigal eden Tamer, profesyonel olarak beş yıllık oyunculuk serüveninde Haldun Taner'in Keşanlı Ali Destanı'nda Manyak Cafer'i canlandırır. Daha sonraları da Direkler Arası, Teneke, Kurban ve Palto gibi oyunlarda oynar. Yıllar sonra oyunculuğu bırakma sebebini "Kötü bir oyuncuydum" diyerek açıklar.
ÇEVİRMEN: Ülkü Tamer şairliğinin yanında iyi bir çevirmendi. Yazıyla ilişkisinde çevirmenliği önemli yer tuttu. İlk gençlik yıllarında başlayan çevirmenlik serüveninde hızlı ve hatasız çevirileriyle tanındı. Silahlara Veda, İhtiyar Balıkçı, Mavi Bozkır, Hiroşima'nın Tohumları, Mitologya, Toprak Ana, Cemile, Pinokyo, Kibritçi Kız, İslam Tarihi, Harry Potter (İlk kitap) gibi 70'in üzerinde kitap çevirdi ki, çevirdiği kitaplar kitaplıklarımızın vazgeçilmezi olan eserlerdir. Ayrıca 30'un üzerinde tiyatro oyunu çevirdi.
DÜNYANIN BİR KÖŞESİNDEN LUCIA: 17 yaşında, 1954'te Kaynak dergisinde yayımlanan Dünyanın Bir Köşesinden Lucia şiiriyle şairliğe adım atan Ülkü Tamer, İkinci Yeni'nin önemli şairlerinden biri oldu. Dillerden düşmeyen şiirler, anonimleşen dizeler yazdı. Cemal Süreya "En soyut anlatımı bile çok yalın bir dille anlatan bir şairdir o. Konuşma dilini merkeze alır kendine. Çok kere bir türkü rahatlığına ulaşır" diyecekti.
EDEBİYATÇILAR TAKIMI: Haldun Taner'in yazdığı Keşanlı Ali Destanı sahnelendikten sonra edebiyatçılarla tiyatrocular arasında yapılan o efsanevi maçta Ülkü Tamer de vardı. Orhan Kemal kaptanlığındaki Edebiyatçılar Takımı'nda santrfor olarak oynadığı maçta iki gol attı.
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA: Fazıl Hüsnü Dağlarca, Tamer'in hayatında önemli yer tutan şairlerden biridir. "Onu okumaya başladığımda 15 yaşındaydım. Tanıştığımızda, Dağlarca 40'ındaydı" diye yazacaktır. Dağlarca'nın Çocuk ve Allah başucu kitapları arasındadır. İki şair arasındaki dostluk ömür boyu sürer.
GÜNEŞ TOPLA BENİM İÇİN: Sözleri Ülkü Tamer'e ait olan dillere pelesenk olan ünlü şarkı, Memik'e Ağıt (şarkının adı Memik Oğlan), Atlının Türküsü gibi şairin şiirinden yola çıkarak yapılan bir şarkı değildir. Zülfü Livaneli'nin bir bestesine Ülkü Tamer'in söz yazdığı bir çalışmadır. Tamer bu sözleri yazarken Karacaoğlan'ın 'çiçek topla' dizesinden ilham alır. Sonra da Güneş Topla Benim İçin'i Karacaoğlan'a ithaf ederek Antep Neresi adlı kitabında yayımlar.
HEM DERSİNİ BİLMİYOR HEM DE ŞİŞMAN HERKESTEN: Ülkü Tamer'in Konuşma şiirinin bir dizesidir. Şair hayatımın en büyük 'iltifatı' diye şöyle bir olay anlatır: "Bodrum'da arkadaşlarla oturuyoruz. Hurşit'in bir tanıdığı geldi, oturdu masaya. Bir politikacıyı eleştiriyorum. Adam 'Beyefendi' dedi 'Siz bilmezsiniz ünlü bir söz vardır: Hem dersini bilmiyor hem de şişman herkesten'. Hurşit gülmeye başladı, 'Sen o sözü nereden duydun' dedi adama. 'Gazetede okudum' dedi adam. 'Allah iyiliğini versin' dedi Hurşit. 'Tereciye tere satıyorsun. Yahu o sözün yaratıcısı Ülkü'nün kendisi."
İSTİKLAL İLKOKULU: Askerliğini Yedek Subay Öğretmen olarak Okmeydanı'ndaki İstiklal İlkokulu'nda yapar. Yoksuldur öğretmenliğini yaptığı çocuklar. Öğrencileriyle güven ilişkisi kurmak için bir gün "Söyleyin bakalım en sevdiğiniz sinema oyuncusu kim?" diye sorar. Cüneyt Arkın ve Yılmaz Güney cevabı gelir. İkisi de arkadaşıdır ve okula çağırır. İkisi de gelir. O çocuklar öğretmenlerini asla unutmaz.
JIMMY CARTER: Ülkü Tamer, Milliyet Yayınları Genel Yönetmeni olunca ilk ziyaretçilerinden biri ABD Konsolosluğu Basın Ateşesi'dir. Çantasından bir kitap çıkarır "Bunu yayımlayacaksınız" der. Kitap, ABD Başkanı Jimmy Carter'ın biyografisidir. Tamer reddeder. Bir hafta sonra SSCB Basın Ateşesi ziyaretine gelir. Tamer'i Moskova'ya götürmek ister. Ülkü Tamer onu da reddeder ve böylece adı antikomüniste çıkar.
KARE AS: Radikal gazetesindeki köşesinde yıllarca, sanatçılara, yazarlara sinemadaki en sevdiği dört filmden oluşan kare asını sorup yayımlamıştı. Peki Ülkü Tamer'in kare asında hangi filmler vardı? Amarcord, Cinema Paradiso, Casablanca ve Arabulucu/The Go-Between.
LAUREL-HARDY: Gary Cooper onun favori oyuncusuydu. Ama iş komediye gelince "Laurel-Hardy çiftinin üzerine yoktur" derdi. Sinemasever ninesi de Tamer gibi düşünürmüş. Küçükken Antep'te "Nine bil bakalım Baydar'da ne oynuyor?" deyince, gözleri parlayan ninesi "Loler Hardi mi" diye sorarmış.
MİLLİYET ÇOCUK: 1970'lerde Milliyet gazetesinin eki olan, sonra bağımsız bir dergi olarak yayın hayatını sürdüren dergi portre portre bir süre sonra kapanır. Abdi İpekçi de Tamer'den Milliyet Çocuk'u yeniden çıkarmasını ister. İşte o bilinen ve pek sevilen, bugün birçok insan için önemli bir okul kabul edilen Milliyet Çocuk, Ülkü Tamer'in eseridir.
NAKIP ALİ: Antep'e sinemayı getiren adam olarak bilinen Nakıp Ali, Ülkü Tamer'in hayatında önemli yer tutar. Ailecek tanışırlar Nakıp Ali ile. Nakıp Ali de Tamer'i çocukken ona özel gösterim yapacak kadar sever. Ülkü Tamer'in sinemaseverliği biraz da onun sinemasında kök salar. Yıllar geçer Tamer büyür, Nakıp Ali'nin sinemasında oynayan filmlere afiş de tasarlar, sinemada programlar da düzenler.
ONAT KUTLAR: Antep'ten arkadaşıdır Onat Kutlar. PKK'nın terör saldırısında yaşamını yitirene kadar Kutlar ile dostlukları sürer. Ülkü Tamer için Onat Kutlar şiirlerini ilk okuttuğu insanlardan biridir.
ÖDÜL: Mitologya çevirisiyle 1965'te TDK Çeviri Ödülü alan Ülkü Tamer Alleben Öyküleri ile 1991'de Yunus Nadi Öykü Armağanı'na değer görülür. Şiir alanındaysa İçime Çektiğim Hava Değil Gökyüzüdür kitabıyla Yeditepe Şiir Armağanı'nı kazanır. Ama en değer verdiği ödül çocuk kitabı Tele Yunus'a verilen ödüldür: "Küçücük bir plaket. Neden mi değer veriyorum bu ödüle? Çünkü Seçiciler Kurulu çocuklardan oluşmuştu. O yıl yayımlanan kitapları okumuşlar, oylarını yazdığım kitap için kullanmışlardı. Bunu yaparken ne önyargıları, ne birtakım beklentileri vardı."
PAPİRÜS: Adı Cemal Süreya ile özdeşleşen derginin 1966 İstanbul'daki ikinci yayımlanışında Ülkü Tamer'in de katkısı vardır. Yıllar sonra derginin nasıl çıktığını Tamer şöyle anlatacaktır: "Cağaloğlu'nda küçük bir oda tuttuk. Derginin yayımlanabilmesi için 1500 lira gerekmektedir. İkimizin cebinde toplasanız 50-60 lira var. Odaya sermek için de küçük bir halı getirmiştik. Bir gün Edip (Cansever) geldi. O antikacıydı, 'Bu halı iş yapar' dedi. O halıyı 2000 TL'ye satıp dergiyi çıkardık."
RÖTAR: Tren yolculukları Ülkü Tamer'in bir dönem hayatının vazgeçilmeziydi. İstanbul'da okurken, Eskişehir'e Antep'e trenle gelip giderdi. Tren yolculuğunun olmazsa olmazı ise rötardı. "Üç saat rötar varsa iyiydi, ama genellikle sekiz saat, 10 saat rötarla gelirdi trenler" diye anlatacaktı bir söyleşisinde.
SİNEMA: Zülfü Livaneli'nin yönettiği, darbe filmleri arasında özel bir yeri olan Sis'te bir savcıyı oynar Ülkü Tamer. Bunun ötesinde sinemayla ilişkisi oyunculukla sınırlı değildir! İyi bir sinemaseverdir kendisi. Hatta Gaziantep'te Demokrat Ülkü gazetesinde Ayhan Sümer takma adıyla sinema yazarlığı da yapmıştır. Sinema Dedi ki, İhanet Yılları adlı iki sinema kitabı bulunan Tamer'e 1960'ların başında Halit Refiğ asistanı olmasını teklif eder. Şeytanın Sarayı adlı filmde çalışacaktır. Ama o film çekilemez. Tamer'in de sinema macerası başlamadan biter.
TEŞEKKÜRLER: "Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün/ Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün/ Serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim/ Sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata/ Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta./ Sen bana çok güzeldin, senin ayakların da." Aklımıza, vicdanımıza ve yaşamımıza eserlerinizle yaptığınız değerli katkılarınızdan dolayı asıl biz size teşekkür ederiz Ülkü Bey.
U. TAMER: Ülkü Tamer'in bir ara adı at sahibine çıkar. Bunda at yarışlarına olan ilgisinin yanı sıra at yarışı bültenlerindeki bir basım hatasının da payı vardır. Teksir makineleriyle basılan bültenlerin birinde atın sahibi olarak U. Tamer yazar. Sonra U bir şekilde Ü'ye dönüşür. Oyuncu Tansu Gürsu da "Ülkü Tamer'in atları var" diye söylenti çıkarır. İnsanlar da Tamer'in at yarışlarına düşkünlüğünü bildiği için bu söylentiye inanır.
VİRGÜLÜN BAŞINDAN GEÇENLER: Herhalde virgülü bu kadar seven ve onu baş köşeye oturtan başka bir yazar ve şairimiz yoktur. 1965'te yayımlanan şiir kitabına Virgülün Başından Geçenler adını verdiği gibi virgül üzerinedir kitaptaki şiirler. Ona göre virgül "Noktalama işaretlerinin en alçakgönüllüsüdür. Böbürlenmelerden, caka satmalardan hoşlanmayanların simgesi"dir.
YAŞAMAK HATIRLAMAKTIR: Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan, çocukluktan itibaren anılarını yazdığı kitap aslında Ülkü Tamer'in hem hayat hem sanat mücadelesini anlamak için başvuru niteliğindedir. Nasıl yardımsever aynı zamanda her daim sorumluluk alan ve iş bitirici bir kişiliği olduğunu da anlarsınız bu anılarda.
ZAMANIN ÜSTÜ: "Ufacık olaylar var. Başkalarının yaşamlarını bilemem, ama benim yaşamımı böylesine ufacık olaylar belirledi." O ufacık olaylardan koca bir dünya kurdu Ülkü Tamer, içinden şiirlerin, sözcüklerin, tiyatronun, sinemanın geçtiği... Yaşarken zamanın üstüne çıkan şairlerdendi. Eski zamanla aramızdaki önemli bağlardan biriydi.