Amerikalı yazar E. Lockhart'ın Yalancılar adlı romanı, genç yetişkin kategorisinde düşüneceğimiz türden bir kitap değil aslında ama bana sorarsanız, çok çok güzel. Uzun uzun bahsetmek, müthiş etkileyici finalinin bize ne söylediğine dair daha fazla şey anlatmak isterdim ama spoiler vermemem gerektiğinin farkındayım. O yüzden sadece başlangıcın öncesini anlatacağım... Elimizdeki, yaz mevsimlerini sahip oldukları muhteşem Martha's Vineyard adasında geçiren ve "Dünyayı biz yarattık" havasında yaşayan New England'lı çok zengin bir ailenin hikayesi. Sarışın, güzel ve sağlıklı Sinclair'leri Sinclair'ler yapan kişi de ailenin en yaşlısı olan büyükbaba. Kendi gücünden gözleri kamaşan despot bir milyarder. Birbiriyle her fırsatta ince ince didişmeden duramayan ve seçkin zevkleri sebebiyle kendilerini herkesten üstün gören kızları düşünülürse, bir nevi Kral Lear. Tıpkı Shakespeare'in ünlü trajedisinde olduğu gibi, görünürdeki kibir cilası biraz kazındığında, altından sefil hakikatler çıkıyor. Romana adını veren Yalancılar'a gelince; dört kişiden oluşan bu grubun üyeleri ailenin en gençleri, yani torunlar... Johnny, Mirren ve anlatıcımız Cadence. Bir de Gat var... Koyu tenli, başına buyruk Gat, hikayede etnik kökenleri karışık olan üç kişiden biri. (Diğer ikisi, herkesin adları yokmuş gibi davrandığı temizlikçi ve bahçıvan.) Ele avuca gelmeyen karakteri -ve tabii ilerleyen bölümlerde yaşanacaklar- sebebiyle Uğultulu Tepeler'in Heathcliff'ini hatırlatan Gat, bütün o boğucu Sinclair beyazlığının ortasında huzur kaçıran koyu bir leke gibi duruyor. Demokrat Parti'yi destekleyen ve sürekli eşitlikten, adaletten söz eden büyükbaba, "Herkesin özel adası olmayabilir. Bazıları özel adalarda çalışarak kazanır ekmeğini, bazıları fabrikalarda mesai harcayarak. Bazıları için durum daha kötüdür; iş bulamaz hatta eve ekmek bile götüremezler" diyen Gat'ten ilk görüşte nefret ediyor. Öte yandan bu sözler, Cadence'ın Gat'a âşık olma sebebi.
TONU GİTTİKÇE SERTLEŞİYOR
İşte bu genç Yalancılar, aralarına Gat'i de alarak, alkolik anneleri, keyif düşkünü ilgisiz babaları, onları istemedikleri kişiler olmaya zorlayan büyükbabalarının dahil olamadığı sevgi dolu bir aile oluşturmayı başarıyorlar. Eğleniyorlar da. Yazları bütün gün tekneyle geziyor, yüzüyor, konuşuyor, sırlarını paylaşıyorlar. Bizse bir peri masalı okur gibi hissediyoruz kendimizi. Cady'nin aralarda anlattığı ve başta pek anlam veremediğimiz peri masalları da bu hissimizi destekliyor. Fakat bilirsiniz, masallarda kötü kalpli kraliçenin sahne aldığı kritik anlar vardır, her şey kararır... Burada da öyle oluyor. Kötü kalpli kraliçeyi görmüyoruz ama Cadence'ın 15 yaşına bastığı yaz bir deniz kazası geçirdiğini, başından yaralandığı için de olup bitenleri unuttuğunu öğreniyoruz. Hafızası yerine gelmeyen, ağrıları ve migren atakları geçmeyen Cadence iki yıl dönemiyor Martha's Vineyard'a. Doktorlar heyecanlanmaması gerektiğini, ruh halindeki en küçük dalgalanmanın kestirilemez sonuçlara yol açabileceğini söylüyorlar. Aynı sebepten, ne başına gelenleri anlatıyorlar ona, ne de ne kazayı birlikte yaşadığı Yalancılar'ı görmesine izin veriyorlar. İşkence gibi bir bekleyişle geçen iki yıllık tedavinin sonunda izin çıkıyor. Cadence bir aylığına adaya dönüyor, kazayı yaşadığı gün yanında olan Johnny, Mirren ve elbette sevgilisi Gat'le buluşmak, neler olduğunu onlardan öğrenmek için... Roman da zaten tam bu noktada başlıyor ve kısmen günümüzde, kısmen geçmişte ilerliyor... Baştan uyarmam lazım; benzeri çok satanlara kıyasla kolay bir roman sayılmaz Yalancılar. Olay örgüsü bir ileri, iki geri şeklinde geçmişle günümüz arasında gidip geldikçe, okur olarak bir parça başımız dönüyor. Tonu gittikçe sertleşen ve bir süre sonra karanlık bir atmosfere bürünen masalların asıl hikayeyle paralelliğini fark etmemiz de zaman alıyor. Anlatıyı oluşturan kesik kesik cümlelere gelince; fark ediyorsunuz ki onlar şiirsel olmak adına yazılmamışlar, anlatıcı Cadence'ın ruh halinden, kafasındaki karışıklıktan kaynaklanıyorlar daha çok. ("Kızın kafası kadar dağınık ve garip üslup bu. Kitabın yazım tarzı çok garip, çünkü kızın ruh hali çok garip" diyor bir arkadaşım ve ona kesinlikle katılıyorum.) Büyükbabanın inşa ettiği krallığın bedelini kimlerin ne büyük acılarla ödediğini ise finale doğru boğazımızda bir yumruyla öğreniyoruz.
Yalancılar
E. Lockhart
Pegasus Yayınları
Kıssadan hisse
Ben romanı İngilizcesinden okudum ve Türkçeye çevrilmesinin epey güç olduğunu düşündüm. Yanılmamışım. Yine de enteresan bir okuma deneyimi sunduğunu söyleyebilirim. Kitapla ilgili hikayenin u-dönüşlerini bozmadan söyleyebileceğim son birkaç şeye gelince...
1) Şu ünlü Pamuk Prenses masalının odağında bir ayna olması boşuna değil. Masallar normal hayatta pek de kolay dile getirilemeyecek şeyleri bizim adımıza söylemek için yazılıyorlar çünkü. Bu yüzden Grimm Kardeşler'den Andersen'e bütün masal yazarları bize birer ayna tutuyor aslında. Ve yine bu yüzden, başta sözünü ettiğim kötü kalpli kraliçe bazen kendi kötülüğünden ürkebiliyor.
2) Bir insanın kendini demokrat addetmesi, onu demokrat yapmıyor. Ve kötülük çoğu zaman iyilik kılığında geliyor. Hayatı boyunca ailesinin kibrinden, karanlığından, kötülüğünden kaçan, onlara benzememek için çırpınan bir karakterin sonunu da bu konudaki aşırı inadı getirebiliyor. En azından, Cadence için durum bu. Cadence, "Onlara günlerini göstereceğim" derken tam da onlardan biri olup çıkıyor.
İKİ MASAL UYARLAMASI
Kardan Kız
Eowyn Ivey
Feniks yayınları
Jack ve Mabel çok çalışıp ter akıttıkları günlerin ardından ellerine geçen parayla bir çiftlik satın alır ve 1920'lerin Alaska'sında sakin bir yaşam kurarlar. Birbirlerine hâlâ çok âşık bu tatlı çift artık iyice yaşlanmıştır, yani bir çocuk sahibi olmaları imkânsızdır.
Onlar da mevsimin ilk karı yağdığında avluya çıkar ve eğlence olsun diye kardan bir çocuk yaparlar. Ertesi sabah bakarlar ki kardan çocuk gitmiş. Minik ayak izlerinin kime ait olduğunu ise anlayamazlar. Sonra bir gün kapıları çalınır.
Alaskalı genç yazar Eowyn Ivey'nin ödüllü ilk romanı Kardan Kız, şaşırtıcı güzellikte bir kitap. İlham kaynağı ise eski Rus masalları. Okurken, yaşlı bir çiftin aşkını gösteren sahnelerin tatlılığı gözlerinizi yaşartacak. Vahşi bir hayvanın cazibesini taşıyan Faina'yı da seveceksiniz.
Güzel
Robin McKinley
Epsilon Yayınları
Kitabı kahramanı, lakabı "Güzel" olsa da kendini hiç beğenmeyen, fazlasıyla sıradan olduğunu düşünen bir kız. Fakat yoksul bir avcının kızı olan Güzel'de, yaşıtlarında rastlayamayacağınız müthiş bir yan vardır; çok cesurdur... Ve görüntüsünün sıradanlığını hayatta göstereceği cesaret ve kararlılıkla telafi edecektir. Günün birinde babası, ormanda karşısına çıkan büyülü sarayı ve evine dönebilmek için Çirkin'e verdiği sözü anlatır. Güzel de babası sözünü tutabilsin diye kendini feda ederek Çirkin'le evlenmeyi kabul eder.
Fantastik edebiyatın günümüzdeki temsilcilerinden Robin McKinley'nin Güzel ve Çirkin masalından uyarlanmış etkileyici bir aşk hikayesi.