Yazar Bahadır Yenişehirlioğlu'nun, Kerime, Son Hasat, Aşk Cephesi, Aşk Gölü, Beyaz Usta Siyah Çırak, Kanaviçe, Kara Güneş'in ardından sekizinci romanı olan Tahta At raflardaki yerini aldı. Timaş Yayınları'ndan çıkan Tahta At'ta iyilik ve kötülük ekseninde gelişen olaylarda aşk ana temayı oluşturuyor. İstanbul Boğazı'na nazır bir villada yaşayan, birbirine âşık olup evlenen Ekrem ve Zerrin karakteri üzerinden olay örgüsü gelişiyor. İki karakter üzerinden yan karakterlerle birlikte aşkın dönüşümü ve sonrasında gelişen duygu yoğunluğu ve gelişmeler sonucu insanda meydana gelen değişimi okuyucuya sunuyor Yenişehirlioğlu. Güç ve ihtirasın insanı nasıl değiştirdiği de var romanda, intikam duygusu, yalan ve kıskançlığın savurduğu dünyalar da!
AŞK, TUTKU VE EVLİLİK!
Ekrem karakteri güçlü, cesur, ezip yok edici bir güce sahip olursa el üstünde tutulacağına inanmış. Öfkeli, gücün her şey olduğunu düşünen bir kişi! Âşık olduğu kadın Zerrin, orta halli bir ailenin kızı, zeki bir öğrenci, burs kazanıp yurt dışında eğitim görmüş güzel bir kadın. Aralarındaki aşk ise dillere destan! Çırağan Sarayı'nda yapılan düğünlerinin ardından İstanbul Boğazı'na nazır villalarında zengin bir hayat sürmeleri ekseninde ikilinin duygu yoğunluğu yansıyor romanın sayfalarına. Karanlık ilişkiler ağının adamı Ekrem sarpa saran durumlarda birçok işini cinayetle halletmiş biri. Adeta kötülüğün sembolü! İstanbul'un Boğaz'a nazır tepelerden birindeki villanın bahçe kapısı görevliler tarafından telaşla açıldığında ise Meral karakteri karşınıza çıkıyor romanda. 20 yaşlarında, çaresiz mi çaresiz bir genç. Ve hamile! Kapının önünde tedirgin bir şekilde ürkerek "Hamileyim" diyebilen bir kadın. Ekrem ise bir deste para uzatıp "Şimdi bu parayı al, geldiğin gibi git!" diyerek kükreyen bir adam. Çaresizliği yaşayan genç kız... Sonrası romanda saklı! İş hayatında yaptıkları ayyuka çıktığında avukatının uyarısıyla tutuklanma korkusu taşıdığı için yurt dışına kaçma planları yapıp İsviçre'ye kaçan Ekrem'in kaybetmek istemediği son kişi ise eşi Zerrin! Onu yanına alamamanın huzursuzluğu hep yanında! Hayatın içinden bir roman olan Tahta At için yazar Bahadır Yenişehirlioğlu, bir zaman perspektifine dayanmaksızın, bir döneme bağlı kalmaksızın bütün zamanları kucaklayacak bir roman yazmayı epeydir düşündüğünü söylüyor. Kötülüğün sınır tanımayan insafsızlığı karşısında aşkın nasıl etkileneceğini ve nasıl başka duygulara savrulacağını romanında görmek istediğini belirtiyor. İnsani bir eylem olan iyilik ve kötülüğün derinliklerinde dolaşmak istediğini söyleyen yazar, "İyilik ve kötülüğe dair bildiğimiz ve şartlandığımız ne varsa buna dair yeni sorular eklemek istedim ve eklediğim sorulara kendi cevaplarım oldu. Merak ettim, okurlarım bu konuda ne tepki verecekler. Kim iyidir ve kim kötü? İnsani bir eylem olan iyilik ve kötülüğün derinliklerinde dolaşmak istedim. Zamana dair bir yolculuk değil içe doğru bir yolculuk ama zamansız. Çarpıcı bir biçimde, hiç planlanmayan bir anda başlayan aşkla aşkın içine yeni keşiflerle dalmak istedim. Bu aşkta şok edici bir şekilde yol almak. Yalanlarla zedelenmiş ama vazgeçilmezliğe dönüşmüş bir aşk yazmak heyecan verici" diyor. Yazar Yenişehirlioğlu roman kahramanları için şunları söylüyor: "Kahramanlarım gerçekten içimizde yaşayan ve asla kurgulanmış gibi durmayan kahramanlar olsun istedim. Okurlarımın hayatlarında bildikleri, duydukları, temas ettikleri ya da hayatlarını izleme durumunda kaldıkları gerçek kişilerle kelimeler yoluyla buluşsunlar ama bu buluşmada dönüp kendilerini sorgulamak zorunda kalsınlar ve asla başladıkları andaki ruh dünyalarında olmasınlar istedim!"