Tanburi Cemil Bey ile adeta derin bir muhabette dalmak ister misiniz? O zaman müjde Yüzyıllık Metinlerle Tanburi Cemil Bey kitabı Kubbealtı Neşriyat tarafından yayımlandı. Hüseyin Kıyak'ın hazırladığı çalışma, Tanburi Cemil Bey hakkında pek çok bilgi, dökuman ve eserlerinin notalarını içeriyor. Cemil Bey, 43 yıllık kısacık hayatına önce baba, sonra da baba yarısı amcasını kaybederek çifte yetim olarak başlıyor. Bu zorluklarla baş etmek için olsa gerek kendini müziğe veriyor. İyi bir eğitim görmemesine karşın şair olabilecek Türkçesi ve Fransızca okur yazarlığı dikkat çekiyor. Musikiyi kendi kendine öğreniyor. Kemençe çalışında talebe yetiştirecek seviyeye gelse de gönlünü tanbura kaptırıyor. Öyle kaptırıyor ki, tanburda yenilikler, metotlar ve yüz yıl sonrasına ufuklar açacak noktaya kadar ilerliyor. Günümüzün ünlü müzisyenlerinden kemençeci Derya Türkan, "İlk dinleyişte kolay anlaşılan bir müzisyen değil" diyerek Cemil Bey ile olan kişisel yolculuğunu ve kendi müziğindeki yerini anlatıyor. Kitabın ilk bölümünde Tanburi Cemil Bey'in müzik, müzik aletlerinin çalınışı ve makamlara dair fikirlerini anlattığı makaleleri var. Bu yazılar, o dönemde öylesine gündeme oturuyor ki, Cemil Bey ile Türk bestekâr, müzikolog ve neyzen Rauf Yekta Bey ile aralarında tartışmalar yaşanıyor. Dönemin iki büyük müzik insanının zaman zaman tatlı sert atışmaları, metotlara dair tartışmalarına dönemin gazetelerinde geniş yer ayrılıyor. İlerleyen bölümlerde Cemil Bey'in vefatı üzerine çıkan yazılar ve şiirler; Alman İmparatoru Wilhelm'in ziyareti sırasında Cemil Bey ile yaşadığı ilginç olay, Cemil Bey'in oğlu Mesud Cemil'le yapılan mülakat da kitapta yer alıyor. Ayrıca Laleli'de bir sazcı dükkanında bozuk bir sazı çalması sonrası dükkan sahibinin "Bu Hızır Peygamber olmasın" diyerek peşine düşmesi de eğlenceli hatıralar arasında mevcut. Kitaba ek olarak konulan Cemil Bey'in taş plak defteri de ayrıca görülmeye değer. Kitap, verem olunca tedavi için İsviçre'ye gitmeyi -Hasan Ali Yücel'in yorumuyla- yoksulluğu ve sanatkar ruhunun etkisiyle reddeden Cemil Bey'in çağını aşan etkisini anlatıyor. Bu eser; müzikseverler, tarihseverler, biyografiden hoşlananlar kadar her daldan müzisyenler için de ufuk açıcı olacaktır. Yazar Hüseyin Kıyak'ın da önsözde altını çizdiği "Elbette bu kitap tamamlanmış değildir" ifadesi de Kubbealtı Neşriyat'ın Cemil Bey ve Türk musikisiyle ilgili yayımlarının süreceğinin müjdesi gibi...
NAZIM HİKMET'İN CEMİL BEY'E VEDASINDAN...
"Gökler geri alıyor yeryüzündeki sesini Şimdi geniş alnında ebedin gölgesi var! Başında ağlayanlar sonuncu bestesini Ağır ağır kapanan gözlerinden duydular"
Yahya Kemal, Polonya'da büyükelçiyken, soğuk ve karlı bir Varşova gecesinde kendine döner... "Gönlüm bu şehirden bu diyardan uzakta/Tanburi Cemil Bey çalıyor eski plakta" dizelerinde bir zaman yolculuğu yapar?
ONA OLAN HASRETİMİZ ASLA BİTMEZ
Mehmet Barlas (SABAH Başyazarı)
"Tanburi Cemil Bey sade yenilikçiliği ya da yalnızca tanburdaki virtüözlüğü ile hatırlanmıyor. O bizim ruhumuzu ve duygularımızı yansıtan bir simge de olmuştur. Mesela Yahya Kemal, Polonya'da büyükelçiyken, soğuk ve karlı bir Varşova gecesinde kendine döner... "Gönlüm bu şehirden bu diyardan uzakta/Tanburi Cemil Bey çalıyor eski plakta" dizelerinde bir zaman yolculuğu yapar. Tanbur sazının bizim kültürümüz ve musikimiz için ne ifade ettiğini Necdet Yaşar'ı toprağa verirken bir daha anladık. Tanburun tellerine bir gitarın temposunu solda bırakacak tempo ile vuranların atasıdır Tanburi Cemil... Ve bu da yetmemiştir ona... Yaylı tanburu da musikimizin sazları arasına katmıştır. Onu isterseniz Şehnazdan "Feryad ki feryadıma imdad edecek yok" şarkısını, isterseniz Şedd-i Araban Saz Semaisini mırıldanarak analım, Tanburi Cemil Bey'e olan hasretimiz bitmez ki!