Hikaye kitaplarını uzatarak okumayı sevenlerdenim. İlk hikaye bugün, ikinci hikaye yarın, üçüncü hikaye masanın üzerinde duran kitaba gözüm takıldığında, sonraki günlerden birinde.
Serkan Üstüner'in Hayy Kitap tarafından yayımlanan Hükmen Mağluplar kitabını da bu niyetle açmıştım. Fakat elimden bırakamadım. Sabah kahvemi içmek üzere gazetenin yakınlarındaki bir kafede oturmuştum, bitirmeden kalkamadım. Başladığımda yalnızdım, bitirdiğimde etrafım kuşatılmıştı.
Her hikayede kendimizden, çocukluğumuzdan, ilk gençliğimizden bir şeyler buldum. Kahramanlarını tanıdım, arkadaşlarımı hatırladım, yaşadıklarım gözlerimin önünde geçti.
Serkan Üstüner bir gazeteci. Bu ilk kitabında iyi bir gözlemci olduğunu ispat ediyor.
Kapağında da yazdığı gibi Sağ Gösterip Sol Vuran Hikayeler bunlar. Kötümser mi kötümser, acıklı mı acıklı... Bir o kadar da gerçekçi.
Genellikle şölen havasında başlayıp matemle bitiyor. Bir yönüyle bana Amerikalı hikayeci O'Henry'yi hatırlatıyor. Meselenin ne olduğunu tam olarak anlamak için, son paragrafa, hatta son cümleye kadar okumanız gerekiyor. Sol yumruk işte orada bekliyor sizi.
Bazı hikayeler var ki yufka yüreklilerin dayanamayacağı cinsten. Çocukluk aşkına kavuşamadığı için meczup olan, temizlik hastalığına yakalanan, sevdiği kızın gelin arabasının üzerindeki tozları silen mahallenin delisi Bülent; futbol hayatı trajik bir kaza ile yarım kalan Maradona Emin; tam talihi dönüp mutlu bir yuva kurmuşken elim bir trafik kazasında hayatını kaybeden şoför Sami... Ve daha niceleri...
Komşularımız, okul arkadaşlarımız, aile büyüklerimiz, akrabalarımız bunlar.
Mahalle kültürünün henüz ölmediği zamanlarda, 'kesin yaşanmıştır bu' diyebileceğiniz öyküleri büyük bir sahicilikle anlatmış yazar. Cesaretimi topladım, ortak tanıdıklardan yazarın numarasını aldım ve arayıp kendisini kutladım.
Hükmen Mağluplar, yazarı Bartleby sendromuna tutulmazsa, Türk Edebiyatına yeni bir hikayeci kazandırmış olabilir. Bekleyip göreceğiz.