Geçenlerde bir bulusma için Londra'daki Baker Street'de beklerken dünyada bunun gibi kaç sokak daha oldugunu sordum kendime. Iç dekorasyonu ve logosu bir Sherlock Holmes silueti barındıran Baker Street metro istasyonundan sokaga çıktıgınızda karsınızda beliren görevli, bir sola bir saga merakla bakısınızdan halinizi anlayıp aradıgınız yerin müze olup olmadıgını soruyordu. "Müze" derken kastettigi, herhalde Londra'nın en çirkin müzesi olan, her odası ayrı bir kitsch gösterisini barındıran Sherlock Holmes Müzesi. Holmes, Watson ve Bayan Hudson'ın oturdukları 221B numaralı kurmaca evmis gibi davranan bu binanın tarihi yalnızca 27 yıllık. Içeri giris ücreti ise, küratörlerin her sergi için aylarca çalıstıkları Victoria and Albert veya Royal Academy'dekilerle aynı. Yalnızca kurmaca karakterlere degil, kurmaca mekanlara da duydugumuz merakı paraya çeviren Holmes müzesine o gün hem sasırarak baktım, hem de mantıgını anlamayı isteyerek.
YENİ ŞEYLER OKUYACAĞIZ
Pek azımız yapaylıgın cazibelerine karsı koyma gücüne sahibiz. Victoria çagında yasayanlar bizim bu yapaylık sevgimizi önceden haber verdiler, biz onların yapaylık sevgisini büyütüp gelistirdik, bu sevgiyi kendimizin kıldık. Bundan 125 yıl önce yayımlandıgında Sherlock Holmes'un Maceraları'nın Victoria çagı okurları arasında çok satacak bir kitap olacagı belliydi çünkü Strand dergisi onları tefrika ederken bu hikayelerin yazarı Arthur Conan Doyle bir yıldıza dönüsmüstü bile. Holmes'un ilk defa belirdigi bu derginin sayfalarında Doyle ve esinin fotograflarını, bugünün yıldız yazarları Jonathan Franzen veya Zadie Smith'inki gibi okurların zihnine kazıyacak biçimde kullanan editörler, bir mit yaratmakta olduklarının farkındaydı. Edinburgh dogumlu bu yazar, yerinde duramayan, hafif nevrotik, dünyaya ve onun gizemlerine olan merakı hiç dinmeyen biriydi ve bu özellikleriyle yarattıgı kurmaca karakteri de andırıyordu. Kutlamaların yapılacagı bu yıl onun karakterine dair pek çok yeni sey okuyacagız. Bugünlerde Doyle ve çagdası Oscar Wilde gibi yazarlara olan bakısımız büyük hızla degisiyor. Simdilerde bu yazarların kendi çevrelerinde yarattıkları mitlerden çok onların kökenlerine, aile hikayelerine, ilham kaynaklarına bakan kitaplar ilgi görüyor. Wilde'ın annesinin hikayesine, oglunun hayatını yapaylıga adamasındaki nedenlere odaklanan Emer O'Sullivan'ın The Fall of the House of Wilde'ı (Bloomsbury) gibi kitaplar yeni perspektifler sunuyor. Yine Bloomsbury'den çıkan Arthur & Sherlock: Conan Doyle and the Creation of Holmes'da Michael Sims, Holmes'un hangi gerçek karakterden ilhamla yazılmıs olabileceginin izini sürüyor. Doktor Joseph Bell, Sims'in kitabına göre olaganüstü gözlem gücü ve yöntemleriyle Edinburgh Üniversitesi'nde tıp egitimi alan Doyle'un hayatını degistirmisti. Doktor Watson'ı akla getiren biçimde onu merakla izleyip yardımcılıgını yaptıgı doktorun Edinburgh Royal Infirmary'de verdigi dersler, izleyenleri büyülüyordu. Hastaların anlattıklarından ziyade doktorlara kendi gözlem güçlerine güvenmelerini ögütlüyor, yakınlarının Joe Bell olarak hitap ettikleri bu efsanevi doktor onlardan en ufak ipucunu degerlendirmelerini istiyordu. Iskoç Aydınlanması'nın, Adam Smith'in, Britannica ansiklopedisinin, ekonomi politigin ve tıp ve eczacılık alanında büyük devrimlerin ana yurdu Edinburgh'da dünyanın en ünlü dedektif kahramanının temelleri atılıyordu böylece. Kısa boylu, dar omuzlu Bell'in
yanında çalısmak, yapılı bir vücuda sahip olan atletik Doyle'a hayattaki heyecan verici seylerin fiziksel faaliyet kadar düsüncenin aldıgı sekiller de olabilecegini düsündürmüstü.
Doyle hep yeni seyler deneyimlemek isteyen bir doktor olarak isim yapıyordu. Eczacılık alanındaki merakı onu farklı ilaç ve maddeleri kullanmaya, tehlikeli görünen ama sonuçlarını ancak yasayarak görebilecegi deneyler yapmaya itiyordu.
Holmes gibi onun karakteri de akılcılık ve deneyimciligin çok degisik bir karısımından olusuyor. Sims'in kitabında bir yandan ressamlıga meraklı alkolik babasıyla olan iliskisini okuyoruz: Holmes hikayeleri ilk yayımlandıgında ona destek olmak için editörlerden hikayelerin illüstrasyonlarını babasına siparis etmelerini istiyor ama agresif, basarısız ve sürekli kendini suçlayan bu huzursuz adamı kurtarmayı basaramıyor.
KAYNAK GERÇEK HAYAT
BBC'deki Benedict Cumberbatch'li modern uyarlamasının her yeni bölümü bir internet fenomenine dönüsen ve yılda tek bir bölüm de çıksa herkesi konusturan Sherlock Holmes'un bir adamın bir masada bos bir kagıda bakarak yarattıgı bir sey olmadıgını anlamıs oluyoruz.
Dünyanın en yapay sehrinin üzerine en çok kitap yayımlanmıs kahramanının kaynagının gerçek hayat olması çok da sasırtıcı degil belki. Sasırtıcı olan, bu kurmaca karakterin günümüzde gerçek hayatlarımız üzerindeki süregiden etkisi. Holmes'un Maceraları'nın 125. yılında "Hayat sanatı, sanatın hayatı taklit etmesinden çok daha fazla taklit eder"diyen Wilde'ın sözlerini bu yüzden düsünmeden edemiyor insan.