Aşktan yüzü gülmemiş üç sevda ve bir keder vurgunu dört kahramanı bir taşra kıraathanesinde buluşturan ve oradan merhamet fışkırtan bir hikâye, İyiler Ölmez. İyiliğin ölmediğini ve taşrada yaşadığını da arka planda kulağımıza fısıldayıp duran; okurunu yabancılaşma, hakikat ve varoluş minderi üzerinde hallaç pamuğu gibi atmaya da muktedir bir hikâye üstelik. Aşk dersen alası var, ızdırap-keder beklersen mebzul miktarda, iyilik-merhamet peşindeysen yığınla... Yeşilçam filmi mi bu diyeceksiniz? Değil. Zira yazar kitapta araya girip okurla konuşarak bir Yeşilçam senaryosu bile çiziyor. Lakin beğenmeyip basıyor kalayı: "Siz şimdi bu dizi palavralarına inandınız mı? Doğrusu beni hiç sarmadı. Bu hikâyede bir eskiklik var. Ama ne? Şudur: Hikâyenin dramatik yapısı yetersiz. Oysa bir hikâye, bir film, bir roman iki unsura dayanır. İnandırıcılık ve etkili olmak. Bakalım şu kabiliyet yoksulu yazar Sıtkı'yı nereye götürecek?" Ve olayı tekrar doğal akışına bırakıp kahramanını anlatmaya devam ediyor.
FITRATIN TASFİYESİNE REDDİYE
Her yıl bir hikâye kitabı yayımlamayı adet edinen Türk hikâyeciliğinin en önemli isimlerinden Mustafa Kutlu'nun bildik üslubu ve titizliğiyle insanı sarmalayan eser, hemen hemen tüm hikâyelerinin ana nüvesini oluşturan şehir/taşra karşıtlığını yine gözler önüne seriyor. Omuz silkilen taşraya omuz vererek bu kez onu iyilik burcunda yükselten usta hikâyeci, kelime fazlalıklarından arınmış, sade ve çarpıcı anlatım tarzıyla fıtratın tasfiyesine karşı çıkıyor. Bu da okuru ister istemez yabancısı olduğu modern hayattan alıp aidiyet duyacağı bir mekanın içine itiyor. Artık yazarın betimlediği taşrayı gözünde canlandıran ve içini ısıtan okur, mensubiyet hissettiği bu mekan yoluyla sahih bir düşünce yapısına kavuşuyor. Lafı dolandırmadan söylersek; modernite ile neyi kaybettiğimizi hatırlıyoruz. Dört kahramanın özelliklerinden ortak bir sorunumuza da dikkat çekiyor bu arada. O da 'harcanmış kabiliyetler' meselesi. Derin mevzuu...
İYİLERİN HİKAYESİ
"Kapı açıldı, biri içeri girdi" diyerek İyiler Ölmez hikâyesine başlayan yazar, kıraathane betimlemesiyle okuru olduğu yerden alıp adeta oradaki bir sandalyenin üzerine oturtuyor. Umutsuz bir sevdaya tutulmuş ressam Sıtkı'nın bir gece yarısı kendisini Hacı Kadir'in kahvesinden içeri girerken bulma hikâyesinden marangoz Civan'ın yoksulluk hikayesine eğilen Kutlu, anasız-babasız büyüyen bu garibanın taşranın samimiyeti ve merhametiyle nasıl doğduğunu aktarıyor. Umutsuz aşk da Civan'ın kaderi elbet. Fotoğrafçı Sarhoş Mustafa'nın acıklı öyküsü bambaşka. Anlatacak değiliz şimdi uzun uzun. Ancak burada Kutlu ilginç bir yola başvurarak okuru kendisiyle konuşturuyor ve okuruna bu hikâyenin aynısının Uzun Hikaye kitabında olduğunu söyletiyor. Modern tekniğine halk hikâyesi anlatım özelliklerini de ustalıkla yediren yazar ardından da okura cevap veriyor: "Olur böyle şeyler. Benim kahramanlar laf dinlemiyor. Bazen böyle kılık değiştirip yazdığım kitaba sızıyorlar."
ÖNCE İMAN SONRA SANAT...
Ve işte bu cümleden sonra Kutlu, hakikatin ne olduğunu ve onu nerede arayacağımızın ipuçlarını veriyor. Birçok kitabında bir ayet veya hadisi refererans kabul ettiği zeminden hareketle düşüncesini ortaya koyan yazar "Sanat denilen şeyi fazla ciddiye almayın. Sanat da tıpkı şu yalan dünya gibi bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Uydurma bir şey. Kendinizi fazla kaptırmayın. Eğer inanıyorsak sanat hakikate giden yolda bize yardımcı olur. Felsefe, sanat ve din. Son durak dindir.." diyerek her şeyin öbür dünyaya hazırlanmaktan geçtiğine, diğer bütün şeylerin insana külfet getirmekten başka bir işe yaramayacağı görüşünü bir kere daha dillendiriyor. Ve son ana kahramanımız Doktor Atalay. Bir aşk acısıyla İstanbul'dan bu kahvehaneye savrulan doktorun hikâyesinde de diğer kahramanların hayatında da yeterince ızdırap var. Ancak Kutlu onları köksüz ve yabancı bir birey olarak görmediği için bu kıraathanede bambaşka bir role hazırlıyor.
DÖRT KAHRAMININ DÖRTLER MAKAMI
Dört kahramanın kendi acı ve kederlerini bırakıp insanlara iyilik saçan dört nefere dönüştüren Kutlu, fıtratın vicdanını devreye sokuyor İyiler Ölmez'de. Modern anlatım ve tema çeşitliliği ile süslediği eserinde toplumsal, siyasal meselelere çarpıcı eleştiriler getirmeyi ihmal etmiyor. Ve yapılan iyiliklerin karşılıksız kalmayacağına atıf yaparak bir otomobilde dördü birden vefat eden kahramanlarını 'Dörtler Makamı'na yerleştiriyor. Ve ekliyor: "Böyledir. Bizde iyiler ölmez. Evliya olup aramızda yaşarlar." İşte Anadolu, işte taşra ruhu! Değişen dünyayı takip eden ve bu dünyada galip gelme hevesine kendisini kaptıranlara karşı bir çıkış yolu. Yabancılaşmaktan ve yozlaşmaktan son çıkış!
İYİLER ÖLMEZ
Hikaye Mustafa Kutlu Dergâh Yayınları 152 s, 10 TL