İç hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zekeriya Ülger ve Radyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Adnan Özdemir'in konuşmacı olarak yer aldığı toplantıya Tıp Fakültesi öğretim üyeleri ve hastane personeli katıldı. Ozon tedavisinin tarihçesi, güvenilirliği, etkileri ve ülkemizde kullanımı hakkında bilgi veren İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zekeriya Ülger, "Tıp camiası çoğunlukla modern tıp ve geleneksel-tamamlayıcı tıbbı bir köprü üzerinde karşılaşmış iki keçi gibi görmektedir. Modern tıpçılar bütün uygulamaların bir bilimsel çalışma dayanağının olması gerektiğini savunurken, geleneksel tıpçılar modern tıbbın çoğunlukla kimyasal ilaç tedavisi ağırlıklı olup hastalara zarar verdiğini, yüzlerce, binlerce yıldır uygulanan birçok yöntemin her ne kadar fizyopatolojisi belli olmasa bile hastalara faydalı olduğunu söylemektedir"
COVİD'DEN KORUNMADA UYGULANMAKTADIR
"Halbuki hastanın tedavisinde faydalı olan şey ne ise, onları ortak olarak birlikte tamamlayıcı olarak nasıl kullanabileceğimizi değerlendirmemiz gerekiyor. Bu zıtlaşmanın altındaki temel faktörün bilgi eksikliği olduğunu düşünüyorum. Oldukça faydalı sonuçları olan, 100 yıldır uygulanan ozon tedavisinin en önemli tarafı ise hemen hemen hiçbir yan etkisinin olmamasıdır. Bilimsel dayanak ise bugün Pubmed'e girip "ozon" yazıldığında 28.400 sonuç çıkıyor. Sonuna kadar da bilimsel dayanağı var. Mesela Covid salgını ile ilgili 388 adet Covid'de ozon tedavisi konulu yayın bulunmaktadır ve birçok ülkede Covid tedavisi ve Covid'den korunmada uygulanmaktadır"
KURSLAR DÜZENLENEREK EĞİTİMLER VERİLMEKTEDİR
"Dolayısıyla elimizde böyle bir seçenek varsa Tıp Fakültesi müfredatında bize öğretilen modern tıp uygulamalarının yanında bunun nasıl tedavimize ek olarak katabileceğimizi değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. 2014 yılında geleneksel ve tamamlayıcı tıp yönetmeliği yayınlandı ve bu yönetmelikten sonra hastanelerde GETAT üniteleri kurularak uygulamalara başlandı. Sağlık Bakanlığına bağlı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünde Geleneksel ve Tamamlayıcı Uygulamalar Daire Başkanlığı izniyle kurslar düzenlenerek eğitimler verilmektedir. Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültemiz de şu anda GETAT Ünitesi bulunan 33 tıp fakültesinden birisidir" dedi.
ALMANYA BU İŞİN ÖNCÜLÜĞÜNÜ YAPIYOR
Prof. Dr. Zekeriya Ülger ozonun tıbbi kullanımının Birinci Dünya Savaşı ile başladığını belirterek, "Almanya bu işin öncülüğünü yapıyor. Uygun olan düşük miktarlarda ozon gibi kuvvetli bir oksidanı vücuda verdiğimizde tam tersine antioksidan sistemi harekete geçirerek vücutta uyarıcı bir etki oluşturuyor. Ozon tedavisi, verdiğimiz doza göre vücutta farklı etkiler elde edebildiğimiz bir tedavi yaklaşımıdır. Düşük doz verilince uyarıcı bir etki elde ediliyor. Bu uyarıcı etkiyi de oksidan özelliğinden dolayı vücutta oluşan başta hidrojen peroksit olmak üzere serbest oksijen radikalleri ile yapmaktadır. Bu aktive edici etkisi ile bağışıklık sistemini uyararak enfeksiyonlara karşı koruyuculuk sağlıyor. Metabolizmayı uyararak enerji yakımının artırılmasını sağlıyor" şeklinde konuştu.
AĞRI KESİCİ VE ANTİSEPTİK ÖZELLİĞİ VAR
Ozon gazının belirgin özellikleri ve tedaviye katkıları hakkında bilgi veren Doç. Dr. Adnan Özdemir, "Üç oksijen atomundan oluşan, renksiz olan ozon gazının dört belirgin özelliği vardır. Bağışıklık sistemini destekleyici immünomodülatör özelliği sayesinde doz ayarlaması yaparak bağışıklık sistemini aktif edebiliriz ya da yüksek dozlar vererek baskılayabiliriz. Bunun dışında ozon gazının analjezik, yani ağrı kesici etkisi ile antiinflamatuar ve antiseptik özelliği de bulunmaktadır. Yaşlanma dediğimiz olay kabaca hücre zedelenmesidir. Hücre zedelenmesini önlemek içinde antioksidanlara ihtiyaç duyarız. Ozon gazı antioksidan sistemi aktive ederek hücre zedelenmesini önler. Bu dengeyi normalde vücudumuz sağlıyor. Sağlamadığı her aşamada hücre zedelenmesi gerçekleşiyor" dedi.
AMELİYATSIZ BEL FITIĞI TEDAVİSİ
Kas-iskelet sistemi hastalıklarında, eklem ve fıtık rahatsızlıklarında hastanın yaşadığı rahatsızlığa göre, doktorlar tarafından gerekli değerlendirmenin yapılmasının ardından ozon tedavisine başvurabildiğini belirten Doç. Dr. Adnan Özdemir, "Ozonun en büyük etkilerinden biri fıtık boyutunu küçültmesidir. Belli bir hacme sahip fıtık dokusunun içinde sıvı var. Ozon tedavisi bu sıvı kısmın azalmasını sağlıyor ve bu da fıtık dokusunun hacmini küçültüyor. Böylelikle sinire olan baskı ortadan kalkıyor. Ayrıca ozon antiinflamatuar ve analjezik özelliği sayesinde sinir çevresindeki ödemi ve ağrıyı azaltmaktadır. Bunlara ek olarak fıtıklaşma disk ve çevresindeki dokuların mikrovasküler (küçük damar) yapısını bozuyor. Bu da oksijen yetmezliğine sebep oluyor. Ozon, dokuların oksijenlenmesini, onlara daha kolay oksijen geçmesini sağlar ve tamir sürecini hızlandırır. Bu tedavi yöntemi ameliyatsız bel fıtığı tedavisi olarak da biliniyor" dedi. Bilgilendirme toplantısı Prof. Dr. Zekeriya Ülger ve Doç. Dr. Adnan Özdemir'in katılımcıların sorularını cevaplaması ile sona erdi.