Safran, halk arasında zerdeçalla karıştırılmaktadır. Oysa safran, tamamen farklı bir bitki türevi olup tarihsel bir geçmişe sahiptir. Safran birçok rahatsızlığa iyi gelen, Güneybatı Asya'da yetişen Crocus Sativus bitkisinden elde edilen bir baharattır. Bu nedenle dünyanın en pahalı baharatı olarak bilinir. Her safran bitkisinde maksimum dört çiçek bulunur ve her çiçek üç koyu kırmızı tepeciğe sahiptir. Hasatta elle toplanan safranın yaprakları kurutulur. Safran elde etmek için bitki yumruları kullanılır.
İLAÇLARIN KRALİÇESİ
Safran, yiyeceklere parlak sarı bir renk katar. Sıradışı tadı ve yemeklere kattığı sarı renk nedeniyle safran; Arap, Orta Asya, Avrupa, Hint, İran ve Fas mutfaklarında yaygın olarak kullanılır. Safran, Hititler döneminden beri Anadolu'da da ilaç olarak kullanılmaktadır. Prof. Dr. Turhan Baytok yazılarında safranın; Greek döneminde İzmir bölgesinde elde edilen ve ticareti yapılan bir mal olduğunu belirtir. Baytok'a göre; botanik biliminin babası olarak kabul edilen Theophraste, safranı ilaçların kraliçesi olarak isimlendirmiştir. Safran, Osmanlı döneminde de önemini korumuştur, bir zamanlar İngiltere'ye bile ihracatı yapılmıştır. 20'nci yüzyıldan itibaren ekonomideki güçlükler nedeniyle, Anadolu'da safran ekimi ve üretimi çok gerilemiştir. 1913 yılında Safranbolu ve Urfa illerinde ekim yapılabiliyordu, ancak bunlar ülkenin gereksinimini karşılayamıyordu. Bu nedenle Fransa'dan ithalat yapılmaya başlandı. Türkiye şu an ihtiyacını İspanya ve İran'dan karşılıyor. Safran; halk arasında sinir sistemi uyarıcısı, iştah açıcı, âdet söktürücü, koku ve renk verici olarak kullanılır.
OBEZİTEYİ ÖNLÜYOR
ABD'de safran üzerine bilimsel çalışmalar yoğunlaşmıştır. Amerika'da yapılan plasebo kontrollü yeni bir çalışmada, günde 176.5 mg safran tüketen kişilerin; yüzde 55 oranında sağlıksız atıştırmalardan vazgeçtiği, dolayısıyla kilo kaybettiği görülmüştür. Bu sayede de safran tüketimiyle obezitenin önlenebileceği öngörülmüştür. Safran geleneksel halk hekimliğinde tıbbi kullanımı ile uzun bir geçmişe sahiptir. Yapılan çalışmalarda safranın; depresyon ile mücadelede, anksiyete ve duygusal kontrol yönetiminde etkili olduğu görülmüştür. Bazı araştırmalarda da; safran özü bileşenlerinin antikanserojen (kanser bastırıcı) olduğu ve antioksidan özelliklere sahip olabileceği sonucuna varılmıştır.
İŞTAH VE STRESİ DÜZELTİR
İnsanlar üzerinde yapılan bir çalışma; son yıllarda krosin ve safran içeren tescilli bir ekstrenin, iştah düzensizliğini önlediği ve yeme isteğini azaltarak, moral yükselttiğini göstermiştir. Diyet ve stres, genellikle belirli hormon ve nörotransmitter seviyelerini bozabilir. Sonuç olarak; anormal beslenme ve diyet, stresi teşvik eder. Safran özünün ise iştahı ve stresi düzenlediği, ayrıca beyindeki seratonin artışını sağladığı gösterilmiştir. Uzmanlar, safranın kokusunu; 'otsu ya da samansı bir etkiyle karışık metalik balı andırır' diye tarif eder. Tadı da biraz keskin ve samansıdır.
KARACİĞER YAĞLANMASINI TEDAVİ EDİYOR
Safran baharatının terapötik özellikleri özellikle karaciğer tümörü, karaciğer toksisitesi, karaciğer yağlanması, hiperlipidemi, mide ülseri, mide ve kolon tümörleri, kolitis ulcerosa, diyabetik ve pankreatik tümör'e karşı belirtilmiştir.
KANSERLİ TÜMÖRÜ KÜÇÜLTÜYOR
Her yıl dünyada 7.5 milyon insan hayatını kanserden kaybediyor. Bitkisel özler, kanserden korunma ajanlarının gelişimi için temel kaynaklardan biri olmuştur. Bilimsel araştırmalar; safran özü ve ana aktif bileşenlerinin, anti-kanser ilacı Cisplatin'in yan etkilerini azalttığını, tümörü küçülttüğünü ve tümör yayılmasını bastırdığını göstermiştir.
SARI NOKTAYLA SAVAŞTA DA ETKİLİ
Safranın bir başka yararı da, göz hastalıklarının ilerleyişini yavaşlatabilmesidir. Geleneksel halk hekimliğinde safran kullanmak; ağrı, kötü sindirim, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, solunum sistemi hastalıkları ve Alzheimer gibi birçok rahatsızlıklarda çare olabilecek bitkisel bir yaklaşım olarak gösterilmiştir.
KALBE KUVET VERİR KABIZLIĞI GİDERİR
17'nci yüzyılda Osmanlı hekimlerinden Salih bin Nasrullah, bir eserinde safranın; tıkanmaları açtığı, karındaki gazları dağıttığı, kabızlığı giderdiği, kalbe kuvvet verdiği ve iştah açtığından söz etmiştir. Yani, Osmanlılarda ve eski Türk mutfağında çok önem verilen safranın değerinin daha o zamanlarda keşfedildiği ve pek çok hastalıkta yüzyıllarca evvel kullanıldığı anlaşılmaktadır.