Dünya Çocuk ve Aile Koruma Platformu tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen Dünya ÇAKOP III Sempozyumu Üsküdar Bağlarbaşı Kongre Merkezi'nde başladı. Bu yıl çocuk ve gençlerde digital bağımlığın kimlik gelişimine etkisi başlığını kendisine konu olarak belirleyen sempozyumun ilk gününde bir birinden değerli isimler konuşma gerçekleştirdi. Sempozyumun açılışına Dünya Çocuk ve Aile Koruma Platformu Zuhal Öztürk, sempozyuma destek veren İbni Haldun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Atilla Arkan, Medeniyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gülfettin Çelik ile çok sayıda davetli katıldı.
TEK AMAÇ AİLEYİ KORUMAK
Sempozyumun açılışında konuşan Dünya Çocuk ve Aile Koruma Platformu Başkanı Zuhal Öztürk, "Dünya Çocuk ve Aile Koruma Platformu, 62 tane sivil toplum kuruluşundan oluşmaktadır. Bizlerin tek amacı çocuk ve aile korumak, mutlu nesiller yetişmesine katkıda bulunmaktır. Özellikle son yıllarda medya ve digitalleşme çocuk ve gençlerde feda edilen benlik, kimlik bozuklukları, cinsel kimlik kargaşasına yol açmaktadır. Dünya ÇAKOP, bu gelişmeleri bir çok boyutuyla ele alıp, değerlendirmesini yapmaktadır. Aile kurumunun ve ahlaki değerlerin irşadı bağlamımdaki küresel sosyolojik durum bu meselenin iki ayrı şekilde değerlendirilmesiyle ortaya çıkan kargaşanın anlaşılabileceğini umuyoruz" dedi.
"ORTADA BİR ELİ ÇOCVUKLARIN ÜZERİNDE OLAN CANAVAR VAR"
Sempozyum söz alan konuşmacı Dr. Mustafa Merter, "Art arda meydana gelen değişimler hakkında tefekkür ettiğimde hedefin aile kurumu ve aile ötesinde insanlık olduğunu gördüm. Dertlerinin insanlığı yeniden yaratmak olduğunu saklamadan söylüyorlar. Bu açıdan baktığımızda projenin ne kadar geniş kapsamlı olduğunu anlıyoruz. Bunları açıklamaya çalıştığımızda hemen komple teorisi olduğunu söylüyorlar. Ama her şey açık ortada. Ortada bir eli çocuklarımın başında olan bir eli digital medya platformları üzerinden içerikler yapan bir eli hukuk ve politikada olan bir canavar var" dedi.
"CİNSEL KİMLİKTEN YAKINMA SON 10 YILDA YÜKSELİŞE GEÇTİ"
Digitalleşmenin çocuklar ve gençler üzerindeki etkisi üzerine konuşan Uzman Doktor Lütfiye Söğütlü, "Cinsel kimliğinden yakınma cinsiyet disforisi dediğimiz kavram bireyin biyolojik cinsiyetinden şiddetli ve süreklilik arz eden düzeyde rahatsızlık duyması olarak karakterize ediliyor.Tipik olarak, erken çocukluk döneminde başlayıp, ergenlik döneminde daha da şiddetlenen bu bozukluğun yaklaşık %70 düzeliyor. Tarihte, nüfusun küçük bölümünde görülen bu durum, daha çok erkek çocuklarını etkilemiş. 2012 yılından önceki bilimsel literatürde, yaşları 11-20 arasındaki kızların cinsiyet disforisi geliştirdiğine dair herhangi bir veri yok. Cinsiyet disforisi son 10 yılda yükselişe geçmiş durumda. Batı dünyası da kendini "transgender" olarak tanımlayan ve cinsiyet disforisi olduğunu iddia eden ergenlerin artışının farkında. Tip tarihinde ilk kez trans-kimlikle özdeşleşen, biyolojik cinsiyeti kız olanlar çoğunluğu oluşturuyor" dedi.
CİNSEL DİSFORİ GÖSTERGELERİ
Cinsiyet disforisinin göstergeleri konusunda bilgi veren Lütfiye Söğütlü, "Karşı cinsten olmaya yönelik güçlü bir istek veya kendinin diğer cinsiyetten olduğu konusunda ısrar etmek, Kılık değiştirme veya diğer cinsiyetin kıyafetlerini taklit etme konusunda güçlü bir tercih söz konusudur. Oyunlarında ve hayallerinde cinsiyetler arası geçiş yapmaya karşı güçlü bir tercih, karşı cins için yapılmış olan bilindik oyuncaklara, oyunlara ya da etkinliklere karşı güçlü bir ilgi meydana gelmektedir. Karşı cinsten oyun arkadaşları seçme konusunda güçlü bir tercih. Doğum cinsiyetiyle ilgili oyuncakları, oyunları ve etkinlikleri güçlü şekilde reddetme. Kendi cinsel anatomisine karşı güçlü bir hoşlanmama. Bu çocukların çoğu, tamamıyla uyumlu, arkadaş canlısı ve isyankarlıktan uzak olarak biliniyorlar. İçki ve sigara içmemişler, çoğu hiç cinsel ilişkiye girmemiş hatta hiç fiziksel temasta bulunmamışlar. Fakat çoğunluğunda ek bir psikiyatrik tanı mevcut, çok kaygılı ve depresifler. Onları umutsuz eden şey, uçurumun arasındaki boşluğu dolduramamak" ifadelerini kullandı.
"KENDİMİ NASIL KESERİM DİYE İÇERİKLER VAR"
Sorunun klasik anlamda tanımlanan cinsiyet disforisinden farklı olduğunu ve digital bağımlılık kaynaklı olduğunu söyleyen Söğütlü, "Genç kızları kasıp kavuran bu akım, bildiğimiz tıbbi cinsiyet disforisinden çok farklı, sorun dijital bağımlılık ve dijital içerikler.Kuşaklar ve kuşak farklılıkları üzerinde araştırmaları olan uzman psikolog Jean Twenge'ye göre, 2000 yılından sonra doğan Z Nesli ya da Internet Nesli diye geçen gençlerin yıllar içinde görülen en şiddetli akıl sağlığı sorununun eşiğinde olduklarını belirtiyor. 2018 yılında, yani 10 yıl sonra, ergenlik çağındaki gençlerin %95'i akıllı telefon kullanıyordu ve bunların %45'inin "neredeyse sürekli çevrimiçi olduğu bildirilmiştir. 2009-2017 yılları arasında lise öğrencileri arasında intihar vakaları %25 arttı. 2005-2014 yılları arasında ergenlik çağındaki gençler arasında teşhis edilmiş klinik depresyon oranı %37 arttı, üstelik bu olumsuz artışın üç katını ergen kızlar oluşturuyor. Gençlerin kendilerine zarar verme oranlarında da ciddi bir artış söz konusu, 10 ila 14 yaşlarındaki kız çocuklarında, kendilerine zarar verme oranı 2010 yılından beri %189 oranında arttı ki bu oran, 6 yıl öncesinin neredeyse üç katına tekabül ediyor. Ergenler arasındaki en popüler uygulamalar, Tumblr, Instagram, Tik Tok ve YouTube. Bu platformlar, gençlerin kendine zarar verme varyantlarını öğreten geniş bir görsel yelpazeye ve ilham verici videolara ev sahipliği yapıyor.Bunların arasında nasıl anoreksiya olunur, kendi kendini nasıl kesersin ve nasıl intihar edilir videoları da var. Bu acılardan herhangi birini deneyimleyenlerin çektiği yüzlerce videonun binlerce de takipçisi var. Akıllı telefonların gelişinden bu yana anoreksiya, kendine zarar verme ve intihar vakalarının trajik seviyede artışına tanıklık ediyoruz" diye konuştu.
ERİŞİLMEZ BİR GÜZELLİK STANDARTI
Sosyal medya aracılığıyla çocuk ve gençlere ulaşamayacakları güzellik standartı yüklediğini belirten Söğütlü, "Sosyal medya karakterleri, yani bugünün ergenlik çağındaki gençlerinin en çok ilgi duyduğu ve izleyerek zaman geçirdikleri "sanal arkadaşlar" güzellik kusurunu kabul etmiyor çünkü fotoğraflar büyük özenle düzenlenip "rötuşlanıyor.". "Hiçbir gerçek kızın ulaşamayacağı bir güzellik standardı belirleyen o erişilmezlik, yetersizlik korkularını besliyor, algılanan kusurlara saplanıp kalınıyor ve ne yazık ki her söyledikleri yapılan fenomenlerin abartılı fikirleri fazla önemseniyor. Artık genç kızlar dev bir sosyal medya mikroskobu altında ve sosyal medya tüm algoritmayı şekillendirmektedir. Sosyal medyanın ne kadar huzursuz edici olduğunu ve en çok da ergen kızları olumsuz etkilediğini zaten hepimiz biliyoruz. Fakat dahası var: Eskiden hayatın zorluklarıyla çiftler ve gruplar halinde baş eden ergen çocuklar, şimdi tak başlarına tüm bu baskının üstesinden gelmek zorundalar. Z neslinin büyük çoğunluğu bir önceki kuşağa kıyasla, arkadaşlarıyla takılma, birlikte spor etkinliklerinde bulunma, alışveriş merkezlerine ve sinemaya gitme, yüz yüze flört gibi aktiviteleri yapmıyor. 2015 yılında lise son sınıflar, sadece 6 yıl önceki 8. sınıflara göre arkadaşlarıyla daha az dışarı çıkıyor. Bugünün 18 yaş gençleri, X neslinin 15 yaş duygusal olgunluğuna sahip.13 yaşındakiler da Twenge'nin belirttiğine göre bugün, X neslinin 10 yaşındaki çocukları ergen gençler, fiziksel olarak eskilerden daha yapılı olsalar da zihnen bir o kadar savunmasızlar. Ebeveynler ise çaresiz, bilim insanları ile kendi inandıkları doğrular arasında sıkışıp kalıyorlar" dedi.