Üye sayısı 3 bini aşan 27 sektörel derneğin çatı kuruluşu olan Türkiye Makine Federasyonu (MAKFED), "Yeşil Makineler, Yeşil Dünya" mottosuyla 16 Haziran'da İstanbul'da gerçekleştirdiği Makine Zirvesi'nde, iş dünyasını bir araya getirdi. Zirvede yaptığı konuşmada Türkiye'nin 2053 yılı Nötr Karbon hedefine, çekirdeğinde makine sektörünün olduğu bir stratejiyle ilerleyebileceğine vurgu yapan MAKFED Başkanı Adnan Dalgakıran, "Makine hakkında konuşurken sadece bir sektörü konuşmuyoruz. Bir ülkenin üretim kabiliyetini, yani rekabet gücünü konuşuyoruz" dedi. Pandemi etkisinde geçen iki yıllık dönemin sonunda yatırımını yüzde 49, üretimini yüzde 42 artırmayı başaran ve 23 milyar dolar ihracatla Türkiye'nin en büyük 3 sektörü arasına giren makine imalat sektörü, 16 Haziran'da İstanbul'da düzenlenen Makine Zirvesi'nde bir araya geldi. MAKFED ve üye derneklerin yönetim kurulları ile sektörün ve tedarikçilerinin üst düzey yöneticilerinin iştirak ettiği zirvenin açılış oturumunda konuklar arasında yer alan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut ve TİM Başkanı Mus Makine hakkında konuşurken sadece bir sektörü değil, bir ülkenin üretim kabiliyetini, yani rekabet gücünü konuştuklarını ifade eden MAKFED Başkanı Adnan Dalgakıran şunları söyledi: "Türkiye'nin büyümesini katma değer ve üretim üzerinden gerçekleştirmesi, büyümede sürdürülebilirliğin öne çıkması gerekir. Dünyada artık, bir işin tamamını yapabilmek değil, yapılırken ortaya çıkan değer zincirinden en büyük payı almak marifet kabul ediliyor. Bunun da bilgi ya da teknoloji üretimi ve markalaşmayla sağlandığını biliyoruz. Eğer elektronik ve yazılım sektörleriyle iş birliğimiz gelişirse, makinelerimizin rekabetçiliği ve pazardaki değeri de artacaktır. Yeşil Dönüşüm'ün asıl konusu standartlardır ve standartları belirlemek, belirleyen mekanizmalar içinde yer almak ülkemize önemli ve stratejik avantajlar sağlayacaktır. Türkiye'nin bunu kendi başına yapabilmesi elbette mümkün değil ama ihtisas derneklerimiz, üye oldukları AB örgütleri aracılığıyla bu hazırlıklarda görev alarak süreçlere büyük katkı sağlayacaktır. Ürün ve teknoloji çeşitliliği ile fark yaratarak uluslararası rekabette hızlı güçleniyoruz, ekonomiye yön veren bir sektör olmakta kararlıyız. Türkiye'yi makine büyütecek". Zirve'nin açılışında konuklara hitap eden Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ise, makine sektörünün imalat sanayiinde kilit rolde olduğunu vurgulayarak "18 bin 300 firma ile faaliyet gösteren sektör, 23 milyar doları aşan performansıyla 2021 yılında en fazla ihracat yapan sektörlerden biri oldu" dedi. Bakan Varank, konuşmasında "Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı: Üretimde Yapısal Dönüşüm Çağrısı"nın değerlendirme sonuçlarının açıklanacağı müjdesini de verdi. Avrupa Yeşil Mutabakatı'na uyumla ilgili gerekli tüm hazırlıkları yapmakta olduklarından da söz eden Varank, konuşmasını "yatırım, üretim ve istihdam politikalarımızda köklü değişikliklere yol açacak dönüşümü, ekonomik kalkınmamıza uygun şekilde hayata geçireceğiz" şeklinde sürdürdü. Makine sektörünün büyümede kritik konumda olduğundan, ayrıca, ana ve yan sanayinin, geliştikçe peşi sıra pek çok sektörü de besleyen bir yapıda olduğundan bahseden Varank, "Sektöre yapılan bir birim yatırım, ekonomiye misliyle katma değer olarak geri dönüyor" dedi. Yeşil ve dijital dönüşüme yönelik çalışmaların, sektöre büyük katkılar sağlayacağına ve yakın dönemde rekabetçiliği çok daha ileri bir noktaya taşıyacağına vurgu yapan Varank, konuşmasını "Tüm işletmelerimizi Bakanlığımızla sıkı dirsek teması içinde olmaya ve Bakanlığımızın desteklerinden faydalanmaya davet ediyorum" diyerek sonlandırdı. Zirvede AB'nin iklim değişikliği ve ikiz dönüşüm politikaları üzerine bir konuşma yapan Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut ise üretim ve tüketim kalıplarının makinelerin yeşilliğinin de irdelendiği güncel yönelime uygun hale getirilmesi gerektiğini söyledi
VERİMLİLİK İÇİN DOĞRU SU DEPOSU SEÇIMİ
Yaşam alanlarında musluktan akan su sağlık açısından risk teşkil edebiliyor. Çünkü apartmanlar, okullar, hastaneler, işyerleri ve daha birçok alanda yaygın olarak kullanılan betonarme ve plastik su depoları, suyun kimyasal yapısını bozuyor. Peki yaşam alanlarında suyu güvenli bir şekilde depolamak için nelere dikkat etmek gerekiyor? İşte su depolama sistemleriyle ilgili bilinmesi gerekenler. Evlerde, işyerlerinde ve daha birçok yaşam alanında musluktan akan su rahatlıkla tüketiliyor. Ancak musluktan akan her şehir şebeke suyu sandığınız kadar temiz olmayabiliyor. Çünkü suyun kalitesinin korunması için güvenli bir şekilde depolanması gerekiyor. Peki yaşam alanlarında suyu güvenli bir şekilde depolamak için hangi sistemler tercih edilmeli? Suyun kalitesinde süreklilik sağlayan sistemlerin donanımsal özelliklerine vurgu yapan Ekomaxi uzmanları, su deposunun güvenli kullanım imkânı sunabilmesi için uzman personeller tarafından seçim yapılması gerektiğine de dikkat çekiyor. Ülkemizde yaygın olarak kullanılan betonarme ve plastik su depoları, aşırı sıcak ve aşırı soğuk dış ortam şartlarından ve UV ışınlarından etkileniyor ve bu durum zaman içerisinde depoda; pas, yosun ve bakteri oluşmasına neden olarak, suyun kimyasal yapısını bozuyor. Depremler ve sarsıntılar ile beraber zamanla statik taşıyıcılığını kaybeden betonarme su depoları; çatlama, sızdırma problemlerinin oluşmasına da neden oluyor. Bu istenmeyen durumlar, insan sağlığı için tehdit oluşturmasının yanı sıra istenmeyen kayıp ve kaçak oranları oluşmasına da neden oluyor. Ekomaxi uzmanları, suyun güvenli bir şekilde depolanması için gelişmiş toplumlarda oldukça yaygın olarak kullanılan "GRP Su Deposu Sistemleri"nin tercih edilmesi gerektiğini vurguluyor.