COVID 19 salgını sebebi ile, Dünya'da ve eş zamanlı olarak Türkiye'de farklı sektörlerde hizmet , üretim ve iş akışlarının durması veya çok yavaşlamasına bağlı olarak, Şirketlerin nakit akışlarında bozulmalar ortaya çıktı. Kamuoyunda en çok konuşulan konu mücbir sebebin sözleşmelere etkisi olsa da, bu konu sadece mücbir sebep maddesinin tek başına ele alınmasından çok daha detaylı kapsamda ele alınması gereken bir sözleşme süreç yönetim danışmanlığı konusu. Bir diğer deyişle, Sözleşmelerin her birinin kendi özellikleri kapsamında ele alınması, Şirketin genel yapısı ve faaliyet konularıyla bir bütün olarak sürecin değerlendirilmesi gerekmekte. Bu kapsamda Karaduman Hukuk Bürosu Kurucu Avukatı Selma Karaduman yeni döneme ilişkin açıklamlar yaptı: "Koronavirüs nedeniyle duran adli işlemler nedeniyle yaşanan sürecin etkileri şüphesiz yeni dava ve icra takiplerinde çok sayıda artış olarak karşımıza çıkacaktır" diyen Karaduman'ın uyarıları şu şekilde: "Bu noktada, ihtilafların temelinin Sözleşmeye Aykırılıktan kaynaklanacağı, bu nedenle dava ve sözleşme danışmanlığı süreç yönetimlerinin iç içe geçmesi gerektiğinin altını çizmek isterim" diyen Karaduman süreci şu sözlerle değerlendirdi: "Post- Corona Hukuki Süreci adını verdiğim bu süreçte, her şirkete, Due Dilligence adı verilen ve yatırım ve işbirliği yapılması planlanan şirketin mali ve hukuki evrakının incelenerek durum tespitinin yapılması manasına gelen çalışmayı hukukçulara yaptırmalarını tavsiye etmekteyiz. Pandeminin üzücü sağlık boyutunu dışında tutarsak, Pandeminin sosyo-ekonomik anlamda tüm hayatı ve de hukuki düzenlemeleri büyük bir hızla değiştireceğine inanıyorum. Bu sebeple, tüm iş yapma şekilleri, tedarik zincir yönetimi, finansal (nakit) akışın aksamasına bağlı olarak sözleşme revizyonları, ikili anlaşmalar, ağ ekonomisi, finansal yapılandırmalar, insan kaynağı yönetimi, iş yeri yönetmelikleri, yönetim şemalarına ilişkin tüm akışlar büyük bir hızla değişirken, mevcut sözleşmelerin hayatın hızına yetişemeyeceğini ve imza edilen sözleşmelerin bütünsel anlamda bir revizyona ihtiyaç duyacağını öngörmekteyim. Tüm sözleşmeleriniz baştan sona iyi bir hukukçu liderliğinde yeniden okunmalı ve yeni döneme ilişkin ticari ilişkinin nasıl tasarlanacağı hususunda hukukçu ve yönetim ekibi istişare ederek ortak bir tasarım yapmalıdırlar. Mücbir sebebin sözleşme konusu ifaya engel teşkil edip etmediği hukuki bir değerlendirme olup, her somut olayda farklı değerlendirileceği unutulmamalıdır. pandemi ile sözleşmenin yükümlülüklerinin ifa edilmemesi arasındaki illiyet bağının ispat edilmesi, dürüstlük kuralına uygun hareket edildiğinin ispat edilmesi son derece önem arz etmektedir. Sözleşmede yazsın ya da yazmasın mücbir sebebin somut olayda uygulanabilmesi imkanı halinde, alternatif bir ifa yöntemi var mı, diye sözleşme gözden geçirilmelidir. Bu bakımdan sözleşmelerin bütünsel olarak değerlendirilmesi önem arz etmektedir. Mücbir sebep dolayısıyla yapılacak hukuki değerlendirmelerde, kanunun tüm şirket sahibi iş insanlarından basiretli tacir gibi davranma ve iyiniyet ve dürüstlük kurallarına uygun hareket etmelerini beklediğini ve bunu ispat etmenin de bizatihi tacirin kendisine ait olduğu unutulmamalıdır.
YAZIŞMA HUKUKU NASIL OLACAK
Pandemi mecburiyeti sebebi ile uzaktan çalışmanın etkin hale geldiği bu dönemde, yazışmalar, Şirketler için çok daha önemli bir hale gelmiştir.İş hayatının çok önemli bir kısmının elektronik postalar ve cep telefonları mesajları ile yönetildiği dikkate alındığında, Yazışma Hukuku adını verdiğimiz bu hukuki çerçevenin, insan kaynakları departmanları ile işbirliği ile şirket içi eğitimlerle çalışanlara verilmesinin yanısıra, üniversitelerde ayrı bir ders olarak verilmesi gerekecek kadar önemli bir konu olduğunun altını çizmek isterim. Nitekim, 2019 yılında başlatmış olduğum ve sektör paydaşlarının yazışma kasını güçlendirmeyi hedefleyerek özgün ve çok yönlü bir içerikle tasarlamış olduğum Yazışma Hukuku Seminerlerime Pandemi sonrası özel sektör yoğun bir ilgi göstermeye başlamıştır.2019 Haziran ayında ülkemizin en köklü kurumsal yazı hafızasına sahip şirketlerinden biri olan değerli Limak Uludağ Elektrik A.Ş. yönetici kadrosuna sunarak ilk kez sektör paydaşlarına takdim ettiğim Yazışma Hukuku Seminerlerimi IMMIB, Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul Barosu gibi Türkiye'nin saygın kurumlarında geniş dinleyici kitleleri ile paylaşmış bulunmaktayız. Birbirinin kopyası formatlarla, yeterli zaman ayrılmadan yazılan yahut da yetkin olmayan bir kalemin yazdığı e-postalarda, dilekçelerde, tutanaklarda, ihtarnamelerde, sözleşmelerde, hukukçu olsun ya da olmasın, eğer yazıyı yazan bir strateji kuramıyorsa, oyun kurucu değilse, hukuk ve hayat gibi asla tekrarı olmayan özgün vakıalarda, sözkonusu yazının tam olarak ihtiyaca cevap vermesi asla mümkün olmamaktadır. Nitekim, mücbir sebebe bağlı olarak edimlerini yerine getirmek istemeyen Şirketlerin nedensellik bağını ispat edebilmeleri, Mahkemeyi ikna etmelerinde de, kelimelerin gücü önem arz etmektedir. Doğru kelimeler, doğru tanımları, doğru tanımlar, doğru hikayeleri, doğru hikayeler, güçlü algıları oluşturur daima.Kelimelerin gücünün gerek, hak arama sürecinde gerek yargı aşamasında, gerekse de anlaşma, uzlaşma, arabuluculuk ve tahkim süreçlerinde vatandaş ve şirketler için eskiden olduğundan çok daha etkin bir araç olarak karşımıza çıkacağına inanıyorum. Yazışma Hukuku adını verdiğim ve hukuk literatürüne kalıcı bir yeni tanım kazandırmayı misyon edindiğim bu eğitim seminerlerinde bir nevi Hukuki Yazı Koçluğu yaptığımı söyleyebilirim."