Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA veya Kırım-Kongo Hemorajik Ateş, KKHA) keneler (özellikle Hyalomma cinsi) yoluyla bulaşan, zoonotik enfeksiyona yol açan bir viral hastalıktır. Evcil ve vahşi hayvanların yanı sıra insanlara da bulaşabilir. Bunyaviridae ailesine bağlı Nairovirus soyundan virüslerin meydana getirdiği bu virüsler, 100 nm (nanometre) büyüklüğünde, Ribonükleik asit (RNA) içeren, heliksel kapsidli ve zarflı virüslerdir.
Kırım-Kongo kanamalı ateşi (KKKA), Nairovirüslerin neden olduğu ateş, cilt içi ve diğer alanlarda kanama gibi bulgular ile seyreden kene kaynaklı bir enfeksiyondur. Son yıllarda tedavide görülen gelişmelere rağmen, bu enfeksiyonlarda ölüm oranları hala yüksektir.
Kırım-Kongo kanamalı ateşi (KKKA) ilk kez 1944 ve 1945 yılı yaz aylarında Batı Kırım steplerinde çoğunlukla ürün toplamaya yardım eden Sovyet askerleri arasında görülmüştür. Hastalığa Kırım hemorajik ateşi adı verilmiştir. 1956 yılında Zaire' de ateşli bir hastadan Kongo virüsü tespit edilmiştir. 1969 ise Kongo virüsü ile Kırım hemorajik ateşi virüslerinin aynı virüs olduğu belirlenmiş ve Kırım-Kongo kanamalı ateşi olarak hastalık yeniden adlandırılmıştır.
KKKA hayvanlardan insanlara keneler ile bulaşan bir enfeksiyondur. Güney Doğu Avrupa ve Güney Afrika arasında göç eden göçmen kuşlar üzerinde bulunabildiği gösterilmiştir. Bu kuşların virüsün iki kıta arasında taşınmasına yol açabildiği düşünülmektedir. Hyalomma soyuna ait keneler, ülkemizin de içinde bulunduğu çok geniş bir coğrafik alanda yaşamaktadırlar.
Hastalık sıklıkla Afrika, batı Asya ile Ortadoğu ve doğu Avrupa'da görülmektedir. Kırım-Kongo hemorajik ateş virüsünün Bulgaristan, Makedonyada, Pakistan, Irak, Afganistan, İran, Kosova, Kazakistan, Sahra altı Afrika ülkeleri, eski Sovyetler Birliği, Yugoslavya, Yunanistan, Arap yarımadası, Dubai, Kuveyt, Çin ve Moritanya'da salgınlar yaptığı bildirilmiştir.
Bu sendromlardan kanamalı ateşler grubunda yer alan Kırım-Kongo kanamalı ateşi (KKKA), 2002 yılında bahar ve yaz aylarında bazı illerimizde görülmüş ve Sağlık Bakanlığı'nın yapmış olduğu çalışmalar neticesinde hastalığın KKKA olduğu doğrulanmıştır.
VİRÜS İNSANLARA NASIL BULAŞIR?
İnsanlar virüsü; Enfekte kenelerin yapışması/kan emmesi sırasında salgıladıkları tükürük salgısı ile, Enfekte kenelerin çıplak elle ezilmesi sırasında temasla, viremik hayvanların kan ve dokuları ile temasla, viremik hastalarla (kan ve diğer vücut sıvıları) temas ile olmaktadır.
KİMLER RİSK ALTINDA?
Hastalık için çiftlik çalışanları, çobanlar, kasaplar, mezbaha çalışanları, hayvancılık ile uğraşanlar, veteriner hekimler, veteriner sağlık teknisyenleri, akut hastalarla temas olasılığı bulunan salgın bölgelerde görev yapan sağlık personeli, askerler, kamp yapanlar risk altındadır.
BELİRTİLERİ NELERDİR?
İnsanlarda; hastalık ateş, üşüme-titreme yaygın kas ağrıları, bulantı-kusma, ishal, yüzde kızarıklık, karaciğerde büyüme ve kanama ile kendini gösterir. Ateş, kırıklık, kas ağrısı, iştahsızlık, baş ağrısı, aşırı duyarlılık, sırt ağrısı, kol ve bacaklarda ağrı, mide bölgesinde ağrı, bel bölgesinde ağrı gibi belirtiler ile ani olarak başlamaktadır. Bazen bu bulgulara kusma, karın ağrısı ve ishal ilave olabilmektedir. Gövde ve kol ve bacaklarda cilt içi kanama görülebilir. Burun kanaması ve değişik alanlarda kanama bulguları bulunabilir.
KKKA, VİRÜS BULAŞTIKTAN NE KADAR SÜRE SONRA ORTAYA ÇIKAR?
Kuluçka süresi; virüsün alınma şekline bağlıdır. Kuluçka süresi kene ısırmasından sonra 2-14 gün arasında değişmekle birlikte genellikle 1-3 gündür. Virüsü içeren kan ve diğer doku ya da atıklar ile temastan sonra genel olarak bu süre 5-6 gündür ve 14 güne kadar uzayabilmektedir.
KENE ISIRDIĞINDA NE YAPILMALI?
Yapışan keneler; kesinlikle öldürülmeden, ezilmeden/patlatılmadan ve kenenin ağız kısmı koparılmadan, bir pensle doğrudan düz olarak, döndürmeden yavaşça çekilip alınmalıdır. Isırılan yere, bol sabunlu suyla yıkanıp temizlendikten sonra iyotlu antiseptik (tendürdiyot) sürülmelidir. (şayet sabunlu su bulunmaz ise alkol içeren mendiller kullanılabilinir).
TEDAVİ SÜRECİ
Spesifik bir tedavisi olmadığı için tedavi çoğunlukla semptomatik ve destek tedavisini içerir. Hastalık sırasında sıklıkla gözlenen trombositopeni gerektiğinde düzeltilmeli, pıhtılaşma faktörleri yerine konmalıdır. Bu amaçla trombosit süspansiyonları kullanılır. Ribavirin adlı bir ilacın ağızdan 10 gün süre ile uygulanmasının, yani oral ribavirin tedavisinin etkinliği kesin değildir. Bir kısım araştırmalar ilacın etkin olduğunu bildirmekte ise de ülkemizden yakın zamanda yayınlanan çok merkezli bir araştırma etkin olmadığı yönündedir. İlacın etkin olup olmadığına karar vermek için ileri klinik araştırmalar gerekmektedir. Hastalığı geçirenlerden elde edilen veya atlardan elde edilen bağışık serum uygulaması etkin olabilir. Bu konuda da araştırmalar devam etmektedir.
Modern tekniklerle hazırlanmış bir aşı mevcut değildir ancak araştırmalar devam etmektedir. Hastalığı geçirenlerin ömür boyu bağışıklık kazanabileceği bilinmektedir.
Gülhane Askerî Tıp Akademisi (GATA) Mikrobiyoloji bölümünden Prof. Dr. Ayhan Kubar'ın başkanlığında 2007 yılından beri yürütülen çalışmalar sonucunda Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi'nin eski Aşı-Serum Merkezi Müdürü Mustafa Hacıömeroğlu tarafından geliştirilen bir serum, yüksek risk grubunda bulunan ve yüzde 90 ölüm riski bulunan 26 hastada kullanılmış ve bu hastalardan 24'ü iyileşmiştir.
YAKLAŞIK 850 KENE TÜRÜ VAR
Keneler zorunlu kan emici artropodlar olup dünyanın her bölgesinde yaşamaktadırlar. Keneler morfolojik olarak diğer artropodlardan farklı olup, vücutları tek bir parçadan oluşmuştur. Vücudun ön tarafında ağız organelleri yer almaktadır. Günümüzde yeryüzünde yaklaşık 850 kene türü bilinmektedir.
Hastalığa sebep olan virüs, 30'a yakın kene türünde tespit edilmesine rağmen, asıl olarak 7 türü aktif taşıyıcıdır.
Hyalomma marginatum marginatum Türkiye
Hyalomma marginatum rufipes
Hyalomma marginatum turanicum
Hyalomma anatolicum anatolicum Türkiye
Dermacentor marginatus Türkiye
Rhipicephalus rossicus (Rus kenesi)
Amblyomma variegatum Türkiye (yalnızca Hatay'da tek vakada görülmüş)