Özellikle Kurban Bayramı'nın ve pikniklerin vazgeçilmezi olan mangal keyfinin ana malzemesi kömürün yapımı, insanüstü bir gayret gerektiriyor. Lezzetli kebap ve köfteleri pişiren mangal kömürü, tam 1 ay süren zahmetli bir çalışmayla yapılıyor. Adana'nın 40 derece sıcağında çalışan kömür ustaları, üst üste dizdikleri odun yığınlarına 'kömür ocağı' adını veriyor. Adeta bir Kırgız çadırını anımsatan bu kömür ocaklarını ateş çıkarmadan dumanla yavaş yavaş yakan ustalar, emeklerinin boşa gitmemesi için ocakların başında 30 gün geceli gündüzlü nöbet tutuyor. Zor şartlarda çalışan kömür ustalarının bin bir emekle ürettiği kömürler, marketlerde kilosu 4 liradan satılıyor. Asıl işi elektrik tesisatçılığı olan ancak son 8 yıldır kömür ustalığını kendisine meslek seçen Savaş Arttıran, kömür yapmak için sezonluk kiraladığı 4 dönümlük arazinin bir kenarına kurduğu çadırında eşi ve çocuklarıyla birlikte yaşıyor. Toplam 7 ailenin yaşadığı arazide; her aileye bir kömür ocağı düşüyor. Savaş Arttıran, mangal kömürü yapmanın inceliklerini anlatmaya başlamadan önce elektriği bile olmayan çadırında ikram etmek için yaktığı ateşin üzerinde çay demliyor. Röportajı yaptığımız anda saat öğlenden sonra 4'ü gösteriyor. Arttıran uykudan yeni kalkmasını, "Kusura bakmayın, dün gece ocak başında nöbetçi bendim. O yüzden yeni uyandım" diyerek açıklıyor ve anlatmaya başlıyor.
PORTAKAL, ŞEFTALİ VE ERİK AĞACI
Önceleri ağaçları odunculardan aldıklarını anlatan Arttıran, "Maliyetimizi ve müşteriye giden kömürün fiyatını düşürmek için artık ağaçları bahçe sahibinden kendimiz alıyoruz. Kış aylarında bahçe sahipleriyle görüşerek yaşlanmış ve verimden düşmüş meyve ağaçlarını (portakal, şeftali ve erik) kilo işi satın alıyoruz. Yaza yapacağımız kömürün hazırlığına böyle başlıyoruz. Anlaştığımız bahçeye kesimci ekipleri göndererek ağaçların üst kesimini yaptırıyoruz. Daha sonra paletli kepçelerle ağaçları köklerinden söküyoruz. Ağaç ve köklerini metrelik şekilde keserek kiraladığımız araziye getiriyoruz" dedi.
ODUN, SAMAN VE TOPRAK
Odun haline getirilmiş olan meyve ağaçlarını nizami olarak üst üste dizdiklerini söyleyen Savaş Arttıran, "İstiflediğimiz odunların üzerini daha sonra samanla kaplıyoruz. Samanı hafif nemlendiriyoruz çünkü; üzerine atacağımız toprağı tutması için. Sonra ocak dediğimiz odun yığınının üzerine toprak atarak sağlamlaştırıyoruz. En son olarak ocağın üzerini yağmur veya rüzgârdan korumak için naylonla kapatıyoruz. Ocağın tepesinde bulunan ve zemine kadar uzanan odunu alıyoruz. 10 santimetre genişliği olan delikten içeri ateş közünü atıyor sonra üzerini odun parçacıklarıyla dolduruyoruz. Ocak, duman sayesinde içten içe yanmaya başlıyor" diye konuştu. Bundan sonra dikkat edilmesi gerekilen en önemli noktanın kömür ocağının ateş çıkmadan yanması olduğunun vurgulayan Savaş Arttıran, "Ocak ateş almaması için bir ay boyunca geceli gündüzlü nöbet tutuyoruz. Dikkat etmen gerekiyor. Asla uyumayacaksın. Nöbetçi adam ocağının başında duracak ve en ufak hava almasını engelleyecek. Bir gece uyursak sermayemiz de emeğimiz de boşa gider. Ocağın ateş çıkmadan dumanla yavaş yavaş yanması gerekiyor. Çünkü; ocağın içinde ateş olursa odun kömürleşmez yanar kül olur. Ateşin bir diğer zararıysa ocağı deler, ocak delinirse hem istediğin tonajda kömür alamazsın hem de dayanıksız yani kalitesiz bir kömür olur" dedi.
GÖZÜNÜ ASLA AYIRMAYACAKSIN
30 gün dumanla yanan odunlar kömür olduktan sonra ocağı açtıklarını belirten Savaş Arttıran sözlerini şöyle tamamladı: "Çıkan kömürü poşetleyerek tonunu 3 bin liradan toptancıya satıyoruz. Kış aylarında gelir gideri karşılamadığı için pek yapmıyoruz. Sadece müşterilerimiz kömürsüz kalmaması için bir veya iki ocak yapıyoruz. Adana sıcak, yanan kömür sıcak, ama yapacak bir şey yok. Ateşin içinde çalıştığımız için ayakkabı dayanmıyor. Ayaklarımız yanıyor ama dayanmak zorundayız. Günün 24 saati başındayız. Yeni doğmuş bebekten annesi nasıl gözünü ayırmıyorsa bizde kömür ocaklarımızdan gözümüzü ayırmıyoruz. Bir anlık dalgınlık 1 aylık emeğine mal olur."