Son dönemde Türk toplumu iki soruya yanıt arıyor.
1- Ne olacak bu dövizin hali?
2- Bizim çocuk hangi liseye gidecek?
Biri eğitim, biri ekonomi.
Yani dünümüzü, bugünümüzü ve yarınımızı şekillendiren iki temel konu… "Kaliteli bir eğitim için güçlü ekonomi
mi gerek
yoksa güçlü bir
ekonomi yaratabilmek
için
kaliteli bir eğitim
sistemi mi
gerek?"
Bana kalırsa
asıl yanıtının
bulunması
gereken,
'tavuk mu
yumurtadan,
yumurta
mı tavuktan'
kıvamındaki
bu soru ya da sorunsal.
Benim bu soruya net cevabım; güçlü bir ekonomi için kaliteli bir eğitim sisteminin gerekli olduğudur.
Ekonomiyi güçlendirecek olan bireylerdir. Bir toplumda bireyler ne kadar kaliteli eğitim alırsa, gelecek nesiller ne kadar kaliteli eğitim almış ebeveynler tarafından yetiştirilirse ekonomik ve sosyal refah o kadar artar.
O nedenle her şeyden önce yatırımımızı Nobel ödülü alacak bilim insanları, otomobil üretecek mühendisleri, Oscar alacak yönetmenleri, oyuncuları, dünya markası yaratacak girişimcileri, vizyoner siyasetçileri yetiştirecek öğretmenlerimize ve eğitim sistemimize yapmalıyız.
İstikbalimiz için istikrarlı bir eğitim sistemi şart.
İstikbali donanımlı eğitmenlerle inşa edebiliriz.
Dün bütün haberlerde Eğitim-İş'in 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle öğretmenlerin ekonomik, mesleki ve sosyal durumlarını inceleyen araştırması vardı.
Öğretmen temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra sinemaya, tiyatroya, kitap almaya dahi bütçe ayıramıyorsa nasıl ufkunu genişletecek de aydınlık nesiller yetiştirecek?
Donanım kazandırdığımız eğitmenleri kredi kartını nasıl ödeyeceği kaygısı ile baş başa bırakmayacak bir gelir sağlamalıyız ki ruhuyla, vicdanıyla, beyniyle mesleğine sarılabilsin.