'Gönül cenneti sever ama günah hale koymaz' diye bir söz vardır. Savcının, polisin, MİT'in, istihbaratın işini zorlaştırma veya çalışmalarını olumsuz etkilememe adına Maraş'ın FETÖ'cülerine yazacaklarımı ertelediğimi duyurmuştum. Ne var ki o yazımın ardından başlayan tebrik/ tenkit, mail bombardımanı bu hafta bir hatırlatma yapmamı zorunlu kıldı. Dinleyin aklı evveller. Adım gibi emin olduğum şudur ki, Kandil PKK için, Leon kampı DHKPC için ne kadar önem arz ediyorsa, Kahramanmaraş da FETÖ için o kadar önemli bir yer. Kahramanmaraş'ta aldığı maddi ve manevi desteği buradan sıralamaya kalksam bırakın bu sütunları, sayfalar bile yetmez. Amma velâkin öyle bazı zavallı yaratıkların anladığı gibi geçen haftaki yazımda kimseyi hedef göstermedim. Ben insanlık onuru için yazdım. İnsanlık onuru kendine yapılanı değil başkasına yapılanlar karşısında gösterdiği duruş ve tavırdır. Üstelik ben görevimi yani mesleğimin gereğini yerine getirdim. Çünkü ben ne polisim ne savcı ne de hakim. Demokrasiden, insan haklarından, özgürlükten yana taraf olan gazeteciyim. Ammaa… Bu memlekette son 5-10 yıl içine Milli Emlak'tan alınan paha biçilmez arazileri kimlerin, nasıl, neyi kullanarak aldıklarını bilmeyecek kadar aptal değilim. Ben bu şehirden ihanet çetesi mensuplarının organize ettiği, grup grup yurt dışı gezilerine giderken, Atatürk Havalimanı'nda valize doldurmuş dolarları son dakikada kafile başkanının emriyle kimlerin nerelerine saklayarak yurt dışına kaçırdığını duymayacak kadar da sağır değilim. HSYK seçimlerinde Paralel Yapı'dan oldukları ortaya çıkanların seçilmesinde yurt genelindeki oy kullanacakların Ankara'ya gitmesi için binlerce uçak bilet alım işini kimin organize ettiğini duymayacak kadar duyma özürlü değilim. FETÖ'nün talimatı ve buradaki ahtapotun ayaklarınca ABD'den getirilen bir grup çocuğa aylarca bakan işyerinde sözde teravih kıldıranları hatırlamayacak kadar aklımı yitirmedim. Paraler İhanet Çetesi'nin finansmanlarından Whatsapp'larına ulaşan köşe yazımı okuyup şimdi 'Ben böyle değilim' diyerek mart kedisi gibi miyavlayanlar belki balık akıllı olabilir ama benimkisi asla öyle değil. Türkiye'nin dört bir yanını örümcek ağı gibi sarmış yapının Kahramanmaraş'ı es geçtiğini düşünen ya da o ahtapotun buradaki uzantıları niye hala ellerini kollarını sallayarak geziyor diye hayıflananlara da tavsiyem o dur ki sabır, sabır, sabır… Haa, bu arada bir de dip not düşeyim. Maraş'ta hacı hoca, İstanbul'da telli boca olup Kastamonu'nun muhteşem evleri kadar alımlı sevgiliyi kucağına alıp yatanları da bu köşemde konuk edeceğim. Dedim ya azıcık sabır, sabır, sabır…