Ana muhalefet partisi CHP'de, 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde alınan yenilgilerin ardından sular durulmuyor. Başlayan değişim tartışmaları, Ekrem İmamoğlu'nun düzenlediği ortaya çıkan gizli toplantı skandalıyla başka bir boyuta taşındı.
Toplantı skandalının ardından geçtiğimiz günlerde toplanan Parti Meclisi'nde sesler yükseldi. Adeta değişimi savunanlarla Kemal Kılıçdaroğlu'nun devam etmesini savunan partililer arasında soğuk savaş yaşandı.
Gazeteci İsmail Saymaz, 12 saat süren Parti Meclisi ile ilgili izlenimlerini şu cümlelerle aktardı: PM'de salt çoğunluğun değişimcilere geçmesi Kılıçdaroğlu'nu sinirlendirdi. CHP lideri Ağrı ve Mardin il başkanlarının yolsuzluktan ötürü görevden alındığını savunarak, şöyle dedi: "Kılıçdaroğlu'na tavır koyacağım diye hırsızlıkları desteklediniz. İki tane daha böyle vaka var. Onları PM'ye getirmeyeceğim. 'Devam edin, PM'deki arkadaşlar çalmanızı istiyor' diyeceğim.
Seçim yenilgilerinin ardından kazanların kaynadığı parti içinde bir bombayı da Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ patlattı demek yanlış olmaz. Özdağ'ın "Millet İttifakı seçimi kazansaydı, Kılıçdaroğlu ile imzaladığımız protokol gereği üç bakanlık ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanlığını partimiz alacaktı" açıklaması ortalığı hepten içinden çıkılamaz bir hale getirdi. Daha önce parti sözcüsü Faik Öztrak'ın yalanladığı protokolü doğrulayan Kılıçdaroğlu'nun kullandığı ifadeler büyük tepki çekmişti. Kılıçdaroğlu'nun kullandığı ifadeler şöyleydi: O protokolle ilgili konuşmam doğru değil. İki kişi arasında yapılan ve iki kişinin namusuna teslim edilen bir protokoldür. Benim bu konuda konuşmam en azından ahlaki olarak doğru değil. Protokol evet var, ikimizin arasında imzalandı. Bu protokol kamuoyuna açık bir protokol değil. Dolayısıyla ikimizin namusuna teslim edilmiş bir protokoldür. Nokta. Bu açıklamalara Deva, Gelecek ve İyi Parti'den art arda tepkiler geldi.
2023 seçimlerindeki yenilginin CHP içinde meydana getirdiği bu ağır travmanın ve partideki tartışmaların ne zaman sona ereceği, ana muhalefet partisi CHP'nin 2024 Mart ayında yapılması planlanan yerel seçimlere nasıl hazırlanacağı, muhalif seçmenin en çok merak ettiği sorular. Türkiye'de sol siyaseti yakından bilen İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Ufuk Uras, sabah.com.tr'ye yaptığı açıklamada, "Problem şu; gitmekte olan belli gelmekte olan belirsiz. Değişim tartışmalarının fikri desteği yok. Narsist kişilikler var. Daha en baştan seçimi kaybetmek üzere pozisyon aldılar" dedi.
CHP'de kavgalarla büyüyen değişim sancısını değerlendiren Ufuk Uras, Ekrem İmamoğlu ismiyle öne çıkan değişim hareketinin fikri bir temeli olmadığını savunarak "Bir sancı var da değişim var mı bilemiyorum. Değişimin gelişime dönüşebilmesi için fikri bir destek gerek. Zaten siyasette değişim politik tezlerin değişimidir. Hangi politik tezler değiştirilmek isteniyor, yerine ne konmak isteniyor. Orada bir belirsizlik var. Bunları duyabilmiş değiliz. Bana göre; CHP'deki asıl açmaz şu: Kemal Bey'in bir kariyer planının olduğunu sanmıyorum. Bu kongrede geçici başkanlıkla devam edecek ama bir sonraki kongrede parti başkanını bulacaktır. Problem o ki; Gitmekte olan belli gelmekte olan belirsiz. Gelmekte olan bir dip dalga yok. Siyaset insanları buluşturuyorsa anlamlıdır, ayrıştırıyorsa yanlıştır. CHP'deki değişim tartışmaları verimli bir tartışmaya dönüşmedi. Ayrıştırma dinamiklerini tetikledi. Narsist kişilikler var. Narsizm'den kollektif bir irade çıkmadı ve maalesef yerel seçimlerde benim gibi İstanbul'da yaşayan yurttaşlarımız istenmeyen bir büyükşehir belediye başkanlığı makamıyla karşı karşıya… Ceket veremedik, gömlek verelim gibi bir durum. Seçimi kazanamazsak bundan genel merkez sorumlu diyenler… Genel Merkez'de hayır ben sorumlu değilim diyenler… Yani daha baştan seçimin kaybedileceği varsayımı üzerine pozisyonlar. Seçmen nezdinde ciddi bir olumsuzluk yaratıyor.
Ekrem İmamoğlu'nun partinin ağır toplarıyla yaptığı gizli toplantıyı yorumlayan Uras, "Bu 200'ncü toplantı, anlıyoruz ki 199 toplantı daha olmuş. Yani yılın 200 gününü bu işe ayırmışlar. Ayrıca bir zoom toplantısını bile beceremeyip İstanbul'un, Türkiye'nin, partinin yönetiminin nasıl becerileceği… tuhaf bir durum var" şeklinde konuştu.
Ufuk Uras açıklamasına şöyle devam etti: Bir belediye başkanının Parti Meclisinin, Parti Kongresinin nasıl olacağına ilişkin toplantı yapması ilginç gerçekten. Kemal Bey'de diyor ki; bir daha duyarsam gereğini yapacağım diyor. Nereden bakarsanız burada anlaşılmaz bir durumla karşı karşıyayız. Toplantıya katılan Kemal Bey'in yakın çevresi, eğer değişim istiyorlarsa neden yanındalar. Trabzon'da, Karadeniz'de oylar düştü. En son Maltepe Mitingi'nde Sayın Genel Başkan 10 dakika konuşmuş. Diğer liderler yarım saat konuşmuşlar. Herkes bir sorumlu arıyor. Kemal Bey'in sorumluluğu çok açık, yenilgi ortada. Limana getirdikten sonra buradan kiminle çıkacağı belli değil, hangi tezlerle çıkacağı belli değil. Niye bunlar açık-kapalı zoom toplantılarında konuşulur. Ayrıca bir zoom toplantısını bile beceremeyip İstanbul'un, Türkiye'nin, partinin yönetiminin nasıl becerileceği… tuhaf bir durum.
"İSTANBUL'DA BELEDİYE BAŞKANLIĞINDAN KAÇMA YARIŞI VAR"
Gizli toplantı skandalının neden şimdi deşifre edildiğiyle ilgili dikkat çeken açıklamalar yapan Uras, "Bence olumlu bir gelişme oldu. Baba-kardeş-oğul politik kültür saçmalığından bir önce vazgeçmek gerekiyordu. Burada ciddi bir politik saflaşma var. Bu saflaşma çok kişisel düzeyde. Bunu bir politik saflaşmaya dönüşmesi anlamlı olur. 'Millet İttifakı'nın mutabakat metnini beğenmedik' doğrusu budur şeklinde… 'Kemal Bey helalleşme diyordu' bunlar yanlıştır, doğrusu budur şeklinde bir söylem olursa bu anlamlı olur. Ama çok kişisel düzeyde ilerlediğini görüyoruz. Bence önemli olan; yerel seçimlerde özellikle İstanbul'da belediye başkanlığından bir kaçma yarışı olduğunu görüyorum. Buna çok istekli olmama halini görüyorum. Kerhen bir belediye başkanlığı da seçmen nezdinde sıkıntı yaratıyor. Zaten ittifaklar olmaksızın belediye başkanlığı alınmasının da ne kadar güç olduğunu hepimiz biliyoruz.
"BU MORALSİZLİK NASIL AŞILIR BİLMİYORUM"
14 ve 28 Mayıs'ta yaşanan seçim yenilgilerinin ardından CHP'de yaşanan tüm gelişmeler göz önüne alındığında yaklaşan yerel seçimlerde nasıl bir yol izleyeceği ya da seçim sonuçlarının başarı getirip getirmeyeceğini değerlendiren Uras, şu ifadeleri kullandı:
Temel ajandanın, kentsel değişim ajandası olması gerekiyor. Bir İstanbullu olarak zamana karşı yarıştığımızı görüyorum. Değiştireceksek bu İstanbul'u değiştireceğiz. Öncelikli meselenin bu olması gerek. Kalan sürede bu yapılabilir mi? bilmiyorum. Değişim ne demek? Şimdiye kadar yapılmayanı yapmak demek. Şimdiye kadar neden yapmadınız, bundan sonra ne yapacaksınız? Bunların netleşmesi gerekiyor. Yeni değerler üretmek gerekiyor. Var olan değerleri tüketmek yeterli değil. O yüzden bu moralsizliğin nasıl aşılacağını bilmiyorum. CHP'nin mahalle delege seçimlerine baktığınızda, düşük bir katılım var, heyecan yok, kişisel itiş kakışlar var. Küskün olmak hemen sizi muhalif yapmıyor. Seçimlerin kaybedilmesinin nedeni de o. Kurucu bir siyaset yerine reaksiyonel bir siyaset seçmen nezdinde yeterince ikna edici görünmüyor. Kemal Bey bu işi bırakacak, bir daha Cumhurbaşkanı adayı olmayacak ama kim gelecek? Burada hakikaten bir muamma var. Yurttaş nezdinde, 'Ha şu olsun diyebilecekleri' bir isim yok. İstanbul Belediye Başkanlığını bile kazanıp kazanmayacağınız belli değil. Bu siyaseti hantallaştırıyor. Buradan yenilik çıkmıyor. Bunun bir fikri arka planı görünmüyor.
YEREL SEÇİM KAYBEDİLİRSE FATURASI KİME KESİLİR?
Yerel seçimlerin de kaybedilme ihtimalini değerlendire Uras, "Herhangi bir yerde kaybedilen her seçimin faturası kaybedene kesilir. İstanbul'da seçmenler, Ankara Genel Merkezi değil, İstanbul Belediyesi'ni değerlendirecekler. Seçmen var olan vaatlere bakıyor, liyakat mi dikkate alınmış Beylikdüzü ekibinin sadakati mi dikkate alınmış ona bakıyor. Faturayı Ankara Genel Merkez'e çıkarmak aslında kendini aklama siyaseti ama seçmen nezdinde bunun bir karşılığı olduğu kanaatinde değilim" ifadelerini kullandı.
"ZAFER PARTİSİ İLE YAPILAN MUTABAKATIN KABUL EDİLEBİLİR TARAFI YOK"
Seçim döneminde gazetecisiyle, akademisyeniyle, ittifak üyesi partililerle Kılıçdaroğlu'nun etrafındaki büyük kesimin zaten kazanamazdık, az çalıştılar gibi bir takım söylemler geliştirmesini değerlendiren Ufuk Uras, "Çok ayıp, yakışıksız bir durum" olarak değerlendirdi. Uras sözlerine şöyle devam etti: Bir ihanet aranacaksa buralardan başlamak gerekir. Düşene vurmak bizim kültürümüzde ayıp. Neredeyse yarışa girdiler. Sende mi Brütüs durumu söz konusu. Brütüs'e 'Neden Sezar'a vurdun severdin onu' dediler. O da; 'Roma'yı daha çok seviyorum' dediği rivayet edilir. Tabii ki kollektif bir sorumluluk var, tabii ki Genel Başkanın sorumluluğu çok büyük. Son dönem açıklamaları özellikle Zafer Partisi ile yapılan mutabakatın kabul edilebilir bir tarafı yok. Bende bir seçmen olarak kimle ne mutabakat yaptığını bilmek isterim. Burada bir panik hali var. Bir an öce panik ataktan politik atağa geçmek gerekiyor.
YÜZDE 47,82 BİR GÜN YÜZDE 51 OLUR MU?
Seçimlerde Başkan Erdoğan karşısında alınan yüzde 47.82'lik oyun bir sonraki seçimde yüzde 51 olabilir mi? ihtimaliyle ilgili konuşan Ufuk Uras, "Öncelikle bunun hedeflenmesi gerekiyor ama yüzde 48'i korumaya yönelik bir adım da söz konusu değil" ifadelerini kullandı.
Uras, açıklamasına şöyle devam etti: Millet İttifakı kağıt üzerinde kaldı. Toplumsallaşmadığı, toplumda bir karşılık bulmadığını görüyoruz. Toplumun öncelikleri arasında görmüyoruz. CHP 100 yıllık bir parti. Topkapı Sarayı Kutsal Emanetleri değil ki… Bu mirasyedi tutumu bir yana bırakıp siyaseti güncellemek gerekiyor. Seçimler bu açıdan bir vesileydi. Kemal Bey, yalnız adam konumunda kaldı. Helalleşme söylemi toplumsallaşamadı. Her değişim iyi değil. Pozitif bir değişim için yaratıcı bir yenilik gerek. Hani yeni kan ihtiyacı deniyor ama ortalığa bakınca bayatlamış kan görüyoruz. Demokrasinin tüm kanallarını ortaya koymak gerekiyor. Ama yengeç sepeti gibi herkes kendini aşağı doğru çekiyor. Keşke yenilenmeyi sağlasalar, sosyal hareketleri partiye açsalar. 2025 kurultayında yeniden bir şekillenme olacak. İsmet İnönü'de '33 yıl genel başkanlık yaptı ne var bunda' denecek bir durum yok. Neden genç kuşakla ilişki kurulamadı, Z kuşağına atfedilen gizemli büyülü tutumlar söz konusu olamadı. Bunlara bakmak gerek. Değişim diyenlere bakıyorsunuz, delege bile seçilememişler. O yüzden bir günde değiştirmek kolay değil.
"KENDİ BAHÇESİNDE DAL OLAMAMIŞ GİRMİŞ BAHÇEME AĞAÇLIK TASLIYOR"
Ufuk Uras, sabah.com.tr'ye yaptığı açıklamayı şöyle sonlandırdı: Özdemir Asaf'ın güzel bir deyişi var… 'Kendi bahçesinde dal olamamış girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor' diye… Böyle bir durum var. Herkesin kendi rüştünü ispat edip siyasi özneye dönüşmesi lazım. Benzer hatayı bizde yaptık. ÖDP'yi kurduğumuzda katıl değiştirelim dedik. Yurttaş değiştir katılalım dedi. Beceremeyince uzaklaştılar. Parlamentarizm alternatifi kısa dönemde olmayınca Başkanlık sistemi daha ehil nasıl gerçekleşebilir… Anayasa değişikliği gündeme geldiğinde aslında bir fırsat. Kapsamlı bir anayasa değişikliği üzerine bir mutabakat sağlanabilirse güzel olacak.
Kendiniz ne yapacağınızı bilmeden yurttaşa ne yapayım diye sorarsanız çok oturmuyor. Geliyor gelmekte olandan, gidiyor gitmekte olan durumuna düşmemenin çaresi budur. 2,5 milyon oyla seçimi kaybetmek bir travma. Önce İstanbul'da başarılı olup sonra makro iddialarınız olması gerek. Daha iyi bir dünyanın somut örneklerini vermeniz gerek. Belediye partisi diye bir şey var. Kendine özel bir raconu var, ayrı bir ilişki ağı var. Muhtemelen önümüzdeki seçimde yeni yan yana gelişler olacaktır. Ya hep ya hiç siyaseti Meral Hanım'ın dediği bunun bir karşılığı yok. Ya hep ya hiç dediğinizde seçim sonucu en baştan bellidir. Ama bu hikayenin geri planını taa 15 Temmuz'a götürmek mümkün. O geceyi doğru okumayıp bunu bir tiyatro olarak gördüğünüz anda demokrasi için tankların önünde duran geniş kitlelerle duygusal olarak kopmuş oluyorsunuz.