27 Aralık 1936'da hayata gözlerini yuman milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u, vefatının 86'ncı yılında torunu Selma Argon Ersoy, SABAH'a anlattı:
GÜNCELLİĞİNİ KORUYOR: Mehmet Akif Ersoy, bu ülke için önemini ve güncelliğini hep koruyan bir isim. Yaptıkları olağanüstü. Ailesini arkada bırakıp Atatürk'ün çağrısıyla Anadolu'ya geçiyor. Ersoy, Osmanlı'nın yıkılmaya yüz tuttuğu bir süreçte doğuyor ve bu yıkımı içselleştiriyor.
SAFAHAT BİR AKIL KİTABIDIR: İbadet dolu bir aile evi var. Genç yaşta şiirler yazmaya başlamış. Çevresindeki her şey ruhunda yer etmiş. İnsanların vicdanının sesi olmuş. Sosyal bir insan ve yazdığı şiirler sosyal hayatımızı da anlatıyor. 'Ne yazdımsa görerek yazdım, hayalle işim yok' der. Safahat bir belgeseldir. Bir akıl kitabıdır. Allah'a çok inanmış bir insan. Dedemi anlamak isteyen bir insanın, Safahat'ı iyi idrak etmesi lazım. 63 senelik kısa ömrünün tamamı çalışarak geçmiştir. Hep bir şeyler öğrenmiş, bir şeyler öğretmiştir. Neyzen Tevfik'e Farsça öğretmiş, kendisi de ondan ney çalmayı öğrenmiştir. Çok yönlü bir entelektüeldi. Güreşçi bir yanı da var. Sporla ilgileniyor. Hep kolunun altında kitapla dolanırmış. Hem öğretmen hem talebedir.
TAKLİTÇİ OLMAYIN DER: İstiklal Marşı, milli bir mutabakattır. Hem İstiklal Marşı hem de Necid çöllerinde yazdığı Çanakkale Destanı üstünde durulması gereken şiirleridir. Safahat'taki şiirlerinin hepsi gerçektir. Asım'ın nesli, görmek istediği gençliğin sembolüdür. Asım içinde vatan sevgisini, Allah ve Peygamber sevgisini, örf ve âdetlerine bağlı bir genci temsil eder. Fakat Batı'nın ilmine de yabancı değildir. Milli ve manevi değerlerine bağlı ama Batı'nın bilimine de açık bir gençlik. Dedem, Batı'nın insanlığına güvenmez. Fakat ilmini ve fennini alın der. Taklitçi olmayın der. İlmini geliştirin der. Şu an her şeyi nasıl yapıyorsak, o zamandan bunu ister.
DAHA DA İLERİ GİDECEĞİZ: Şu an her şeyi kendimiz yapıyoruz. Asım'ın nesline yaklaştık. Daha da ileri gideceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımız gençliğe çok önem veriyor. Güzel bir gençlik yetişiyor. Cumhurbaşkanımız, dedemi hakikaten çok seven bir insan. O sevgisi, bilgisinden geliyor. Çok iyi analiz etmiş. Çok iyi anlamış, anlayarak anıyor. Bizlere düşkünlüğünü her zaman belirtiyor. Milli kahramanlarımızın torunlarını özellikle buldurtuyor. Külliye'de ağırlatıyor. Büyük bir vefa örneğidir. Birçok insanla tanıştım. Fevzi Çakmak'ın, Sütçü İmam'ın, Seyit Onbaşı'nın torunlarıyla bu sayede tanıştım.
BİRLİK VE BERABERLİĞİMİZİ KORUYALIM
Dedem oldukça mütevazı bir insan. Para için, makam için kendini ön plana asla koymamış. Soğukta paltosunu çıkarıp başkasına verebilecek biri. "Ödül karşılığında şiir yazmam" diyor. Nitekim verilen ödül parasını da o dönem Kızılay gibi görev yürüten bir devlet kuruluşuna tek kuruşuna dokunmadan bağışlıyor. Bizler şahlandıkça, ileriye gittikçe daha çok üzerimize geliyorlar. Onun için Mehmet Akif'in fikirlerine her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Dedem Sevr anlaşmasını anlattığı Kastamonu vaazları sonrası Atatürk dedemi çağırtır ve "Sizin kadar bu anlaşmanın berbatlığını anlatan çıkmadı" der. O vaazlar çoğaltılarak dağıtılır. Birlik ve beraberliğimizi daima korumalıyız. Dedem, "Devlet kalıcıdır" der. Ayrımcılığa karşı çıkar. Dedem, Batı'yı da Doğu'yu da iyi tanıyan bir isim. Fikirleri bu nedenle kıymetli. Geçmişi öğrenmeden geleceği bina edemeyiz. Mehmet Akif'in, hayatının dizi şeklinde tanıtılmasını çok isterim. Gençlere seyrettirilmeli.