1979 yılında Afganistan'ın Ruslar tarafından işgal edilmesinin üzerinden 42 yıl geçti. Ruslara karşı direnişle, iç savaşlarla, kabileler arası gerginliklerle, mezhepsel çekişmelerle ve son olarak ABD'nin işgali ile geçen tam 42 yıl. 30 milyona yakın nüfusa sahip olan Afganistan, fert başına düşen gelir bakımından dünyanın en yoksul ülkeleri arasında yeralıyor. Her 1000 kişiden 26'sının mülteci statüsünde yaşamını sürdürüyor ve Taliban'ı güçlenmesi ile birlikte bu oran hızla artıyor. ABD'nin Afganistan'dan çekilmesi ile birlikte Taliban örgütünün hızla gücünü arttırdığı Afganistan'ı nasıl bir gelecek bekliyor? Uzun süredir Afganistan üzerine araştırmalar yapan Hasan Kalyoncu Üniversitesi Öğretim Üyesi ve SETA Güvenlik uzmanı Dr. Murat Aslan ile tüm yönleri ile Afganistan'ın bugününü ve geleceğini konuştuk.
AFGANİSTAN 32'DEN FAZLA DİL KONUŞULAN BİR ÜLKE
-Afganistan denilince aklımıza tek bir milet gelmiyor. Bu ülkede kimler yaşıyor, kaç etnik grup yeralıyor?
Kaç etnik yapı olduğuna yönelik bir soru aslında Afganistan toplum portresi karşısında anlamsız kalıyor. Ancak farklı kaynaklarda farklı rakamlar telaffuz edilse de 32'nin üzerinde farklı dilin konuşulduğu Afganistan'da bir o kadar etnik yapı mevcut.
Etnik yapının etnik bileşenlerini Peştunlar, Tacikler, Hazaralar ve Özbek-Türkmen Türkleri oluşturuyor. Peştunlar Peştuca, Tacikler ve Hazaralar Darice, Özbek ve Türkmenler de Türkçe konuşuyor. Ancak her etnik grup bir diğerini anlayabiliyor. Nitekim Darice ve Peştuca'da dört harf ve gramer dizilimin küçük farkları hariç pek ayrılık bulunmuyor. Etnik unsurlar kendi aralarında birbirlerinin kökenini bilirken dış dünyaya karşı etnik kimlikten ziyade üst kimlik olarak algıladıkları 'Afgan' olmayı ön plana çıkartıyor.
TALİBAN'A DESTEK TAM BİR MUAMMA
-Bu etnik gruplar arasında Taliban'a en güçlü desteği hangisi veriyor?
Hangi etnik yapıların Taliban'a destek verdiği hususu ise muamma. Çünkü Taliban 'ümmetcilik' üzerinden 'şer'i' kurallara itibar ettiğini iddia ediyor. Bu nedenle Taliban herhangi bir etnik grup bir yana milliyet tabanlı etnik okumaları reddediyor. Her ne kadar Peştunların Taliban'a yakın olduğuna dair iddialar olsa da bu konu Taliban'ın Pakistan kuzeyinde Peştun medreselerinde doğmasıyla ilgili. Ancak Taliban içinde halen farklı etnik kökeni olan insanlar var.
TALİBAN SOVYET İŞGALİ İLE ORTAYA ÇIKTI
-Taliban denilen örgüt yeni mi ortaya çıktı, yoksa hep vardı da biz mi yeni haberdar olduk?
Afganistan'nın en büyük etnik grubu olan Peştunlar, 1873 yılında dönemin Hindistan'ı ile Afganistan'ı arasındaki hududu tespit eden Durand Antlaşmasıyla ikiye bölünmüştü. İşte Taliban, Sovyet işgaline karşı, Pakistan'ın Afganistan sınırındaki Peştunların bölgesinde yeşerdi. Sovyet işgali sonrasında Mücahitlerin kendi aralarındaki güç mücadelesi Taliban'a istediği koşulları sundu. Pakistan'ın kuzeyinde FATA olarak bilinen topraklarda bulunan medreseler dini eğitim gören öğrencilerin örgütlenmesine ve yeni bir güç olarak Afgan topraklarına girmesini örgütledi. Diğer bir ifadeyle dini cemaatlerin hiyerarşik yapısı Taliban'ı mümkün kıldı. Bu süreci Pakistan ve ABD'nin organize ettiğine dair iddialar da var. Sonuçta 'medrese öğrencileri' birbirleriyle şiddetli iktidar mücadelesi veren Mücahitleri bir anda süpürdü ve ülke kuzeyine itti. Birbiriyle savaşan Tacikler ve Özbek/Türkmenler 'Kuzey İttifakı'nı kurup Taliban'a karşı mücadele ettiler. Ancak 11 Eylül saldırılarına kadar ülkenin ekseriyeti Taliban tarafından yönetilirken ABD işgali Kuzey İttifakı'nı destekleyerek Taliban'ın iktidarına son verdi.
TALİBAN, ABD İŞGALİ İLE YERALTINA ÇEKİLDİ
-Taliban'ın bu kadar güçlenmesi ve taraftar toplamasının arkasındaki motivasyon nedir?
Taliban, Amerikan işgali esnasında iki yıl Pakistan'da yeraltına çekildi ve yeniden yapılanmaya başladı. İktidarı dönemindeki istihbarat sistemi Taliban'a ihtiyaç duyduğu bilgi ve analizi iletti. Ayrıca lojistik hazırlıklar tamamlandı ve iki yıllık bir dengeleme sürecine girildi. 2006 yılından itibaren daha saldırgan bir Taliban ortaya çıktı. Maliyet etkin yöntemlerle kırsalda egemen hale geldiler. Afgan güvenlik kuvvetleri ve Koalisyon'un üs bölgelerinde 'önce emniyet' prensibine ağırlık vermesi halk nezdinde görünür bir Taliban'ın ortaya çıkmasına neden oldu. Motosiklet ve binek hayvanlarla kırsalda devriyeler icra ettiler. Paralel yönetimler kurdular ve ceza sistemi tesis ettiler. Kendi iktidarında afyon ekimini ve üretimini yasaklayan Taliban, gelir yaratmak için yüzde altı vergi karşılığında hem kendi gelirini yarattı hem de köylülerin ve yerel liderlerin hoşgörüsünü kazandı. Söylemlerinde dinin kaynaklarına referans veren Taliban, din adamlarını sıkı markaja aldı ve onların desteğini kazandı. Öte yandan sessiz çoğunluğu baskı ve şiddetle kendi yanında durmaya zorladı.
ABD'NİN HALKA YAPTIKLARI TALİBAN'I GÜÇLENDİRDİ
-ABD işgali de Taliban'ı güçlendiren unsurlar arasında yeralabilir mi?
Evet, Taliban'ı güçlendiren iki husus ise Taliban ile ilgili değil. Birincisi ABD birliklerinin; Kur'an'a saygısızlık, cesetleri aşağılama, halkı hakir görme ve gece baskınlarıyla hava akınlarında sivil zayiata neden olması şeklinde özetlenebilir. Esasen ABD, konvansiyonel olmayan bir mücadelede konvansiyonel taktiklerle kendi topuğuna sıktı. İkinci husus ise Afgan hükümetinin reformları gerçekleştirememesi, kısır siyasi çekişmeler ve yolsuzluk. Ülke çağında uyuşturucu kullanımının artması ve adi suçların çoğalması son on yıl içinde bariz bir şekilde arttı. Dolayısıyla halk, Taliban karşıtıyken bir anda Taliban ile ABD arasında 'kötünün iyisi kim?' sorusuna cevap aramaya başladı.
AFGAN HALKI REFAH VE BARIŞ İSTİYOR
-Halk tabanında Taliban'a yönelik bir destek var mı?
Refah ve barış arayışındaki halk bir yandan Taliban'ın sert şer'i uygulamalarıyla işlevi sınırlı bir hükümet arasında sadece kendi bekasına odaklandı. Diğer bir ifadeyle halk aslında ne Taliban'ı istiyor ne de işlevsiz bir hükümetle devam etmeye sıcak bakıyor. Beka sorunu olmadan güven içinde üretmek ve tüketmek istiyor. Eğer Afganistan'da Taliban'ın da içinde yer aldığı bir serbest seçim yapılırsa böyle bir soruya cevap verilmiş olacak. O halde dahi Taliban'a veya diğer siyasi hareketlere refah ve barışa ulaşabildikleri kadar destek çıkabilir.
ABD 20 YILDA AFGANİSTAN HALKI İÇİN BİR ŞEY YAPMADI
-ABD ve NATO güçleri neden Afganistan'ı terk etti?
Afganistan'dan çekilmekle, ABD, tarihinin en büyük strateji hatasını yaptığı belirtiliyor. İran ve Çin ile Rusların nüfuz bölgesinin tam ortasındaki bir ülkeyi terk etmek, ayrıca Pakistan gibi bir bölgesel gücü Çin'in kucağına itmek telafisi mümkün olmayan siyasi hatalar. Böyle bir tercihin mantığını izah etmek de mümkün değil. Ancak ABD yönetimlerinin iç siyasi kaygılarının Hollywood filmlerinde sıklıkla geçen 'Afganistan'da savaşmış olmak' algısıyla güçlendiği ifade edilebilir. ABD'nin devlet içi ve uluslararası politika çelişkilerinin son raddeye ulaştığı bu dönemde böyle bir karar da sürpriz değil. NATO ise aslında ABD'nin hatalarını düzelten ve maliyeti paylaşan bir örgüt haline geldi. ABD'nin çekilmesi doğal olarak NATO'yu da Afganistan'dan çıkarttı. Ancak ABD'nin 20 yıl içinde Afganistan'ı barışa ve refaha ulaştıramaması ve 2001 işgalinde belirlenen hedeflere ulaşamamasının aslî nedeni Afgan halkı ile etkileşim yerine güç kullanmaya odaklanmış olması.
ÇİN VE RUSYA TALİBAN'DAN ÇEKİNİYOR
-Taliban'ı hangi ülkeler destekliyor?
Taliban sadece Katar'da bir temsilcilik bulundurdu ve bu temsilcilik ABD için bir diplomasi kapısı haline geldi. Obama yönetiminin 2009 yılında kuvvet azaltma ve çekilmeye yönelik açıklaması ile Doha görüşmelerinde uzlaşıya varılması Taliban'a yönelik bakış açılarını dönüştürdü.
Ülkelere, bahse konu dönüşüm çerçevesinde genel olarak bakmak gerekir. Taliban'a destek verdiği iddialarıyla hep eleştiriye maruz kalan Pakistan halen net bir şekilde Taliban'la ilişkisini reddediyor. Nitekim Pakistan Taliban'ı Pakistan'da da etkili saldırılar düzenleyebiliyor. İran, Şii kökenli Hazaralara yönelik geçmiş katliamlar nedeniyle Taliban'a karşı net tutum almış durumda. Ayrıca Suriye'de varlık gösteren Şii Hazaraların Fatımiyun tugayını Taliban'a karşı savaşmak için Afganistan'a gönderme niyetleri var. Ruslar Taliban'a geçmişte siyasi mesajlar ilettiler ancak Sovyet dönemi travma halâ zihinlerinde. Çin'in durumu ise farklı. Çin, Den Xiaping'in 'içişlerine karışmama', 'süper güç olmak için zamana oynama' ve 'Bir fare yakaladığı sürece beyaz veya siyah kedi farkı yoktur' şiarlarıyla hareket ediyor. Taliban ile bu nedenle geçtiğimiz hafta Pekin'de devlet töreniyle görüşme yaptılar. Aslî çekincesiyse Doğu Türkistan'daki Uygur Türklerinin Taliban'ın fikirlerinden ve mücadelesinden etkilenmesi. Bu nedenle potansiyel tehdidi yanlarına çekmeye çalıştılar. Ayrıca Suriye'de Rejim ve İran ile mücadele eden Türkistan İslam Partisi'nin Taliban yönetiminde olabilecek Afganistan üzerinden Çin'e gelmesi en büyük korkuları. Bu nedenle Taliban'a arka çıkmaya ve muhtemel sorunu yönetmeye çalışıyorlar. Ayrıca ABD'nin Çin 80 km. uzunluğunda Afgan – Çin hududundan uzaklaşması itiraz edilemeyecek bir husus.
AFGANİSTAN YÖNETİMİ İLE TALİBAN BARIŞI GİDEREK ZORLAŞIYOR
-Afganistan yönetimi ile Taliban arasında bir anlaşma ihtimali kalmadı mı?
Askerî üstünlük uzlaşı çabasına uzak olan tarafı belirleyecektir. Halen Taliban kendisini muzaffer olarak telakki etmekte. Bu nedenle 'kukla' olarak nitelendirdiği Afgan hükümetiyle uzlaşıya sıcak bakmıyor. Doha'da yapılmış olan ve yapılacak görüşmelerde Taliban, Afgan hükümetiyle doğrudan görüşecek ancak halen böyle bir olasılık mümkün görünmüyor. Eski Savunma bakanı Yardımcısı Tamim Assey'in ifade ettiği gibi, Afgan Hükümeti ancak askerî başarılar elde ederse Taliban siyasi bir uzlaşıya yakınlaşabilir.
TALİBAN'IN KABİL'İ ELE GEÇİRMESİ UZUN SÜREBİLİR
-Taliban'ın Afganistan yönetimini tamamen ele geçirmesi gibi bir ihtimal olabilir mi?
Afganistan'ın ele geçirdiği Afgan güvenlik kuvvetlerini infaz etmeden ve harçlık vererek serbest bırakmaya başladı. Böyle bir surum Afgan güvenlik kuvvetlerinin savaşma azmini yok ediyor. Bu nedenle ABD'nin geri çekilmesi sonrasında, siyasi uzlaşı sağlanamazsa bölgesel Afgan liderlerin kendi bölgelerinde Taliban ile mücadele ettiği dağıtık bir çatışma ortamı dışında ülke geneline Taliban hâkim olabilir. Kabil'deyse Afgan hükümeti güçlü. Yani bu bölgede çatışmalar patlak verirse uzun sürebilir. Öte yandan etnik unsurların doğal liderleri Taliban'a karşı tavırlarını yeterli kapasite ile sahaya yansıtırlarsa iç savaş riski mevcut.
TÜRK BİRLİĞİ MUHARİP DEĞİL. TALİBAN, TÜRK BİRLİĞİNE SALDIRMAYI ASLA DÜŞÜNMEZ
-Türkiye'nin Kabil'de bir birliğinin olduğunu biliyoruz. Taliban ile Türk gücü bölgede karşı karşıya gelebilir mi?
Türk birliği hiçbir zaman muharip görev almadı. Taliban'la bir çatışmaya girmek Türk askerinin kafasında yok. Ayrıca Türkiye hem Taliban hem de Afgan hükümeti ile görüşüp akil olanı yapmak istiyor. Böyle bir surum Taliban açısından da faydalı. Kabil Havaalanının Taliban'a geçmesi ülkedeki diplomatik misyonlar yanında insani yardım örgütlerinin ülkeyi terk etmesi anlamına geliyor. Toplamda 20 milyar ABD doları GSMH'sı olan Afganistan için bu yardımlar önemli. Nitekim yardımlar aynı zamanda ana istihdam kaynaklarından birisi. Taliban ise havaalanını ele geçirip Afgan hükümetinin düşmesini çabuklaştırmak istiyor.
BATI'YA GÖÇÜN NEDENİ YAŞAM KOŞULARININ ÇOK KÖTÜ OLMASI
-Taliban'ın ülke yönetimini tamamen ele geçirmesi Batı'ya yönelik göçü nasıl etkiler?
Afgan göçü zaten başladı. Engellenebilecek gibi de görünmüyor. Çünkü Taliban olsun olmasın yaşam koşulları kötü.
Türkiye'ye göçü durdurmak için hudut boyunca tedbir alınabilir. İnsan kaçakçılığı yapanlara karşı adli ve idari tedbir alınması elzem görünüyor. Yani yasadışı göç ekonomisini çökertmek lazım.
İran'da resmi olarak bir milyonun altında, gayri resmi olarak yaklaşık iki milyon üzerinde Afgan göçmen var. Afgan halkının Fars dilinin bir lehçesini konuştuğu dikkate alındığında İran'da veya Pakistan'da kalmak istemeleri doğal bir sonuç. Ancak İran Afgan göçmenleri hep bir araç ve silah olarak kullandı. Göçmenleri bir başka devlete aktarma seçeneğini sürekli sıcak tutabiliyorlar.