- Hocam bir çocuk istismarı üzerinden İslamî hassasiyeti olan gönüllü kuruluşlar, dernekler, vakıflar ve sonuç olarak bütün dini hassasiyeti olan insanlar hedef alınıyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Çocuk istismarı dinimizin şiddetle yasakladığı ve haram kıldığı çok büyük bir günahtır. Diyanet İşleri Başkanlığımız yaptığı bir açıklamayla bunu çok kesin bir dille ifade etmiştir. Dinin kesinlikle yasakladığı bir haram üzerinden dine, dindarlara ve dinî kuruluşlara, dernek ve vakıflara saldırmak kötü niyetin ve olayı politize etme çabasının bir sonucudur. Şarlatan bir sahtekâr tarafından işlenen polisiye bir suç ve günaha sanki tüm dindarlar ortakmış veya onlar da tasvip ediyorlarmış gibi bir illüzyon oluşturulmaya çalışılıyor. Bu fırsatçılık, samimiyetten uzak tamamen kasıtlı bir tutumdur.
BU SUÇLAR DÜNYA GÖRÜŞÜNE GÖRE SINIFLANDIRILMAZ
Öncelikle akılda tutulması gereken husus şudur. Çocuk istismarı veya tecavüz gibi suçlar dinî veya siyasî aidiyetlere göre değişmez. Dünyanın her yerinde her dinden ve siyasî gruptan bu tür suçları işleyen insanlar çıkmaktadır. Bu yüzden doğudan batıya her ülkede bu tür suçlara karşı cezalar vardır. Dünyada ve ülkemizde de farklı dinî, siyasî ve ideolojik kimliklere sahip veya gruplara mensup insanların bu tür suçları işlediklerine dair haberler her gün medyada yer almaktadır.
DÜNYA GÖRÜŞÜ NE OLURSA OLSUN HEPSİNİ LANETLEMELİYİZ
Diğer yandan ne idüğü belirsiz gayr-ı meşru bir dinî grup içinde ortaya çıkan bu suçu fırsat bilip, topyekûn dindarlara saldıranların samimi amaçları çocukların suiistimaline karşı çıkmak ise, neden PKK tarafından dağlara kaçırılıp çocuk savaşçı yapılan kız ve erkek çocuklar için seslerini yükseltmiyorlar? Çocuklarını geri alabilmek için Diyarbakır'da aylardır nöbet tutan anne ve babalara neden destek olmuyorlar? Pedofili övgüsü yapan roman yazarlarına karşı ne yaptılar? Yoksa onların yazdıklarını ifade özgürlüğü olarak görüp ceza almalarına karşı mı çıktılar? Netflix'deki pedofili içeren filmlere karşı nasıl bir kampanya düzenlediler? Veya düzenlenen kampanyaya ne destek verdiler?
BU TÜR SUÇLARDA İKİYÜZLÜ OLMAMAK GEREKİR
Dindar olmayanlar çocuk istismarı yapınca veya pedofiliyi övüp yaymaya çalışınca sessiz kalanlar veya o suçu işleyenlerin ideolojilerini ve gruplarını telin etmeyenler bir ikiyüzlülük içindedirler. Bütün bunlar günümüzdeki eleştirilerin maksadının çocuk istismarına karşı çıkmak değil, ele bir fırsat geçmişken dine ve dindarlara saldırmak ve karalamak olduğunu gösteriyor. Yarın laik veya solcu birisi aynı suçu işlerse tüm laik ve solcu grupları ve ideolojileri de aynı şekilde karalayıp eleştirecekler mi? Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da suspus olacaklardır.
İSTER DİNDAR GÖRÜNÜMLÜ İSTERSE ATEİST OLSUN ŞUÇ ŞAHSİDİR
Diğer yandan hukukta suçun şahsîliği ilkesi vardır. Bir suçlu yüzünden o suça hiç bulaşmamış ve hatta karşı çıkıp telin eden insanlara suç isnad edilemez. İster dindar ister ateist olsun, ister sağcı ister solcu olsun, suçlu kimse ceza ona verilir, mensup olduğu dinin ve ideolojinin diğer suçsuz mensupları cezalandırılamaz, karalanamaz ve kendini savunma veya özür dileyecek duruma itilemez.
BU ÇOCUK İSTİSMARCILARIN DİN İLE BİR ALAKASI YOKTUR
- Bu tür şarlatanlar nasıl insanların dini duygularını suiistimal edebiliyor?
Bu tür sapıklar genelde ya psikolojik hasta veya cinsel sapıktırlar. Onlar için dinin hiçbir önemi yoktur. Bu yüzden onları kamuflaj olarak kullandıkları dinî, meslekî veya siyasî kimlikleriyle değil o kimliğin altındaki hasta ve sapık hâlleriyle değerlendirmek gerekir. Bu tür insanlar sadece dinî duyguları istismar etmezler, her türlü duyguyu istismar edebilirler. Asimetrik sosyal ilişkilerdeki güç dengesizliklerinden istifade etmeye çalışırlar. Ancak diğer gruplardan böyle istismarcı insanlar çıktığında toplumdaki infial, dinî bir gruptan çıktığına nispetle daha az olur. Bunun sebebi de dinin bu tür istismarı tamam yasaklayıp haram kılmasıdır. İnsanlar adeta hiç beklemedikleri bir yerden ihanete uğradıklarını hissettiklerinden daha fazla sansasyon ortaya çıkar.
İNSANLARIN İYİ NİYETLERİNİ VE DİNİ DUYGULARINI KULLANIYORLAR
Diğer yandan dindar insanlar diğer insanlara göre genellikle daha fazla hüsn-ü zan ve iyi niyetle yaklaşmaktadırlar. Aşırı iyi niyet, güven ve samimiyetin bulunduğu dindar gruplar bu açıdan aldatılmaya ve istismara açık hâle gelmektedir. Bunu bilen fırsatçılar bu tür grupları hedef tahtalarına koymaktadırlar.
Aslında dinimiz güvenin, iyi niyetin ve samimiyetin sınırlarını çizmiştir. Helal sınırları kırmızı çizgidir. İslam'a göre helal sınırlarını zorlayıp harama taşan hiçbir harekete güven, iyi niyet veya samimiyet sebebiyle müsamaha edilemez. Ancak haram olan sapık davranışlar güven, iyi niyet veya samimiyet gibi temiz duygular sebebiyle müsamaha görürse, işte o zaman istismar ortaya çıkar ve raydan çıkan bu tür ilişkilerin nereye varacağı belli olmaz.
HAYALİ BİR DÜNYA KURUP İNSANLARI UYUTUYORLAR
- Bu tür insanların tuzağına düşmemek için insanların ne yapmalarını önerirsiniz?
Bu tür istismarcılar hayatta tutunup, mutlu ve başarılı olamadığı için zaafları olan ve kolay bir çıkış yolu arayan insanları rahatlıkla etraflarında toplarlar. Çünkü istismarcılar normal standartlardan tatmin olmayan ya da sorunları altında bunalmış insanlara hayal satarlar. Hayali bir dünya kurup orada insanları uyuturlar. Mesela bu istismarcılar etrafındakilere kendilerinin mehdi olduğu söylerler; tabilerine cenneti garanti ederler; onları evliya yapacaklarını söylerler. Bu tür hayali vaatlerle onları kandırırlar.
İSLAM MAKUL BİR DİNDİR, BU TÜR SAHTEKARLARIN YERİ YOKTUR
İslam'ın gösterdiği normal standart yolda, sabır ve mücadele vardır, bu tür hayali kolay başarılar yoktur çünkü İslam, gayet makul bir dindir. Fakat hayal, bazı insanlara çok cazip gelmektedir. Özellikle hayatta başarısız olan ve başarıya susamış olan insanlar bu tür kişilerin ve grupların cazibesine çok kolay kapılırlar çünkü orada çok kolay yoldan kahraman (hero) olma fırsatı vardır. Ancak kahraman olayım derken kullanıldıklarının ve aldatıldıklarının farkına varmazlar.
GENÇLERİMİZ SORGULAMAYI ÖĞRENMELİ
- FETÖ de aynı şekilde insanların dinî duygularını istismar etmişti. Toplum olarak bu tarz yapı ve şahıslara karşı ne gibi önlemler alınmalı?
Bu tür istismarcılardan toplum ve gençliğimizi korumanın yolu, Allah adına aldatmayacak, aldatılmayacak ve aldatanlara karşı duracak bir nesil yetiştirmektir. Bunun yolu da dinimizin inanç, amel ve ahlak esaslarını, haram ve helal çizgilerini, güven, iyi niyet ve samimiyetin sınırlarını iyi öğretmekten geçer. Bir Müslüman, bir grupta ve bir ilişkide küçük dahi olsa bir haram işlendiği zaman, sevgili Peygamberimizin sahih Sünneti ve güzel ahlakı terk edilip bidatlere dalındığını gördüğü zaman hemen orayı terk etmelidir. Bu tür günahlar küçük bile olsa derinlerde yatan sapık eğilimlerin bir tezahürüdür. İslam'ın açık emirlerinden ve yasaklarından kıl kadar bile ayrılan bir tarikat veya dinî cemaat hidayetten ve sırat-ı müstakimden kopmuş, raydan çıkmış demektir.
SİZDEN MENFAAT TEMİN ETMEYE ÇALIŞANDAN UZAN DURUN
- Sizce insanlar, gerçek bir kanaat önderi ile bir istismarcıyı nasıl ayırt edebilir?
Bu sorunuzun cevabını Yasin süresindeki şu ayet vermektedir: "Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere ki, onlar hidayete ermişlerdir." (Yasin suresi, ayet 21) Buradaki kriter, önderin, gruptan herhangi bir menfaat temin etmeye çalışıp çalışmadığıdır. Eğer önder; gruptan ekonomik, siyasî ve benzeri bir menfaat elde etmeye çalışıyorsa ona uyulmamalıdır çünkü o grubu kendi menfaatinin aracı olarak görmektedir. Ancak önder, gruptan herhangi bir çıkar temin etmeye çalışmıyorsa işte o zaman uyulmaya layık demektir.
ZERRE KADAR HARAM VARSA TEHLİKELİ YOLDASINIZ
Bir başka kriter de yukarıda bahsettiğimiz şekilde önderin helal haram sınırlarını gözetip gözetmediği, sahih sünnetlere uyup uymadığıdır. Eğer bir önder, haram ve bidatlere bulaşmışsa onu takip etmek doğru değildir. Böyle bir durum çok tehlikeli sonuçlara götürebilir.
OSMANLI'DA TARİKATLAR KONTROL ALTINDAYDI
- Tarihimizde, özellikle Osmanlı'da tekke, zaviye ve lonca teşkilatları toplumun en büyük eğitim sistemini oluşturan kurumlardı. Fakat günümüzde bu yapılara karşı bir ön yargı var. Bu ön yargı nasıl izale edilebilir?
Çünkü günümüzde şarlatanlar ve ehliyetsiz insanlar hiçbir kontrole tabi olmadan şeyh olduklarını iddia edebiliyorlar; insanların güvenini kazanıp, merdiven altı tekkeler kurabiliyorlar. Klasik Osmanlı döneminde şeyh olabilmek için önce medresede tahsil yapıp ilim sahibi olmak, peşinden ehil bir şeyhin gözetimi altında tasavvuf eğitimini (seyr-ü sülük) tamamladıktan sonra şahitler huzurunda şeyhten yazılı bir icazet alma şartı vardı. Bu icazet o kişinin irşat ve tebliğe ehil olduğunun belgesi veya günümüzdeki ifadesiyle diplomasıydı.
ŞU ANDA BÜYÜK BİR DENETİM BOŞLUĞU VAR!
Osmanlı'nın son döneminde tarikat ve tekkeleri merkezî yönetimin denetim ve kontrolü altına alabilmek maksadıyla Meclis-i Meşayih ismiyle bir müessese kuruldu. Bu müessese tekkeleri ve şeyhleri denetlemek ve ehil olmayan sahte şeyhleri tespit edip engel olmakla görevlendirilmişti.
Günümüzde iste malumunuz olduğu üzere tekke ve tarikatlar resmen kapalıdır. Bu yüzden bu tür grupların denetimi mümkün değildir. Kapalı ve gizli gruplar aynı zamanda istismara açık yapılara kolayca dönüşebilmektedirler. Halbuki şeffaf ve açık olsalar, denetlenmeleri mümkün olabilir.