Atatürk Üniversitesinin internet sitesinde yer alan açıklamada, bir grup akademisyenin Türkiye Cumhuriyeti'nin, vatandaşlarını açlığa ve susuzluğa mahkum etmekle, yerleşim yerlerine ağır silahlarla saldırmakla, anayasal ve uluslararası hukuku ihlal etmekle, vatandaşlarına taammüden kıyım ve katliam yapmakla suçladığını, söz konusu bölgede katliam gerçekleştirdiği ve bilinçli bir sürgün politikası uyguladıklarını söyleyerek, haksız beyanat içerisine girdiği bildirildi.
Bildirinin terör örgütlerine karşı etkin operasyonların gerçekleştirildiği dönemde imzalanmasının oldukça dikkat çekici olduğu kaydedilen açıklamada, akademik özgürlüğün ülkenin varlığı, güvenliği ve bekasını tehdit etmenin aracı olarak istismar edilemeyeceği aktarıldı.
- "150 BİNİ AŞKIN AKADEMİSYENİN GÖRÜŞLERİNİ ASLA TEMSİL ETMEMEKTEDİR"
Açıklamada, akademik özgürlüklere saygı duyan hiçbir demokratik ülkenin ayrılıkçı teröre desteği ve kendi güvenliğine saldırıyı meşru görmediği vurgulanarak, şu ifadelere yer verildi:
"Askerimizin, polisimizin, güvenlik güçlerimizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da barışı ve huzuru sağlamak adına yaptığı operasyonlara karşı durmak, merkezi idarenin üstünlüğüne dayalı ülkenin yapısına aykırı terör örgütünü destekleyici ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni terör örgütüyle uzlaşmaya çağıran talihsiz açıklama, bilginin yol göstericiliğinden uzaklaşılarak işlenen suçların en büyüğüdür. 'Akademisyenler' başlığı altında hazırlanan ve bizleri rencide eden bu bildiri, sadece imzalayan bir grup öğretim elemanının kanaatini ifade etmektedir. Atatürk Üniversitesi akademisyenlerinin ve 150 bini aşkın akademisyenin görüşlerini asla temsil etmemektedir."
Atatürk Üniversitesinin Türkiye Cumhuriyeti'nin milli bekası yolunda yaptığı ve yapacağı operasyonları sonuna kadar destekleyeceği belirtilen açıklamada, düşünce özgürlüğü adı altında terörü ve terör örgütünü teşvik edici içerikle devletin meşru savunma faaliyetlerini eleştiren bildirinin nefretle kınandığı vurgulandı.
ANKARA YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SENATOSU, KARARA KARŞI BİLDİRİ YAYIMLADI
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi (AYBÜ) Senatosu, Anayasa Mahkemesinin, "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi" metnine imza atan 10 akademisyenin yaptıkları bireysel başvuruda "hak ihlali" kararı vermesine karşı bildiri yayımladı.
Bildiride, söz konusu kararın, Anayasa'ya, hukuka, adalet ve hakkaniyete aykırı olmaması gerektiğine işaret edilerek, kararın Türk milletinin ferasetine ve vicdanına havale edildiği aktarıldı.
Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının eleştirilebileceği dile getirilen bildiride, şunlar kaydedildi:
"Sözde Barış Bildirisi ile vahşetin her türlüsünü ortaya koyan terör örgütü PKK'nın bağımsızlık ve kurtarılmış bölge ilanları, kazdığı hendek ve çukurlar, patlatılan bombalar, şehir merkezlerinde estirilen terör bir anlamda meşru gösterilmiş, bu tür eylemler en azından zımnen teşvik ve teşci edilmiştir. Zira devletin mezkur terör eylemlerini sona erdirmek, kamu düzenini tesis etmek ve günlük yaşantıyı normale döndürmek amacıyla hukuki çerçevede gerçekleştirmiş olduğu meşru operasyonlar sözde Barış Bildirisi'nde 'kasıtlı ve planlı kıyım', 'katliam', 'bilinçli sürgün' olarak nitelendirilmiştir. Oysa ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, terörist saldırıları görmezden gelip devletin teröristlere karşı yürüttüğü operasyonları 'kasıtlı ve planlı kıyım', 'katliam', 'bilinçli sürgün' olarak nitelemek şöyle dursun, 'terörist saldırıları kınamaktan kaçınmanın dahi belirli durumlarda terörizmi zımnen desteklemek anlamına geleceğini' belirtmiş ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddialarını aynı gerekçelerle dinlemeye dahi gerek duymayarak reddetmiştir."
DÜZCE ÜNİVERSİTESİ'NDEN AYM'NİN 'HAK İHLALİ' KARARINA TEPKİ
Düzce Üniversitesi yönetiminden, Anayasa Mahkemesi'nin 'hak ihlali' kararıyla ilgili yapılan açıklamada, "Akademik bağımsızlıktan, bilimsellikten ve ifade özgürlüğünden uzak, bu tür barış istismarlarına her zaman karşı olduğumuzu kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz" denildi.
Düzce Üniversitesi yönetimi, Anayasa Mahkemesi'nin 'Barış İçin Akademisyenler İnsiyatifi' metnine imza atan akademisyenlerle ilgili "hak ihlali" kararına ilişkin açıklama yapıldı. Açıklamada, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Ocak 2016 tarihinde Anayasa ve kanunlardan aldığı yetkiyle, azgınlaşan teröre karşı amansız mücadele ettiği ve huzur ortamını sağladığı süreçte 'Barış İçin Akademisyenler İnsiyatifi' adı altında asla kabul edilemez 'Devletin Vatandaşlarına Uyguladığı Şiddet' ithamıyla, terör örgütüne destek mahiyetinde imza veren akademisyenlerin sözde barış bildirisi hakkındaki cezai işlemler 26.07.2019 tarihli Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla maalesef hak ihlali sayılmıştır. Düzce Üniversitesi olarak; bilimsel özgürlüğü temel değer saydığımızı, vatanımızın her köşesinde özgürce yaşayan milletimizin can ve mal güvenliğini sağlamak için canlarını feda eden şehitlerimizin yakınlarını ve bu uğurda yaralanan gazilerimizi müteessir eden Anayasa Mahkemesi'nin 'Hak İhlali' kararına katılmadığımızı, kararın milletimizin ma'şeri vicdanını rencide ettiğini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Milletinin birlik ve beraberlik içinde her türlü teröre geçit vermeyeceğini bildiriyor; akademik bağımsızlıktan, bilimsellikten ve ifade özgürlüğünden uzak, bu tür barış istismarlarına her zaman karşı olduğumuzu kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz" denildi.
OMÜ'DEN ANAYASA MAHKEMESİNİN KARARINA ELEŞTİRİ
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Senatosu, "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi" metnini imzalayan akademisyenlerle ilgili Anayasa Mahkemesinin 'hak ihlali' kararının Türk milletinin vicdanını sızlattığını bildirdi.
OMÜ Senatosundan yapılan açıklamada, "Anayasamızın 146. maddesinde Anayasa Mahkemesinin kuruluşu yetki ve görevleri düzenlenmiş, 153. maddesinde ise Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamları, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı hüküm altına alınmıştır. Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olması, kararlarla ilgili yorum, değerlendirme yapılmasına engel teşkil etmemektedir. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nda görev, yetki ve sorumlulukları tanımlanan üniversitelerin milli varlığımıza ve ülke bütünlüğüne ilişkin konularda görüş beyan etmesinin varoluş gayesinin bir gereği ve sorumluluğudur. Ülkemizin ulusal bütünlüğüne ve milli varlığımıza kast eden bir terör örgütüne karşı yapılan operasyonların, devletimizin terör örgütüne karşı kaynağını yasa ve Anayasamızdan alan meşru müdafaa hakkının 'kasıtlı ve planlı kıyım', 'katliam', 'bilinçli sürgün' olarak nitelendiren sözde barış bildirisine imza atan akademisyenlerle ilgili vermiş olduğu 'hak ihlali' kararı milletimizin vicdanını sızlatmıştır. Terörü öven tutum ve davranışların hukuki korunmadan faydalandırılması terörle mücadeleyi olumsuz yönde etkiyecek, milletimizi, şehit yakınlarımızı ve gazilerimizi derinden yaralayacaktır" denildi.
"Türk milletinin ve akademik camianın vicdanında yer bulmadığı kanaatindeyiz"
Açıklamada ayrıca, "İfade özgürlüğü anayasamız ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olmakla birlikte bu hakkın da mutlak ve sınırsız olmadığı, ulusal bütünlüğümüz ve milli varlığımız sınırlamalarına tabi olduğu, bu durumun ise Anayasamızın 26. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinde düzenlendiği bilinmektedir. Sözde barış bildirisindeki 'bu kasıtlı ve planlı kıyım', 'devletin …… tüm bölge haklarına karşı gerçekleştirildiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesi…..' , '….. sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağız' şeklindeki ifadelerin yer aldığı bir bildiriyi imzalayan akademisyenlerle ilgili Türk milleti adına karar veren Anayasa Mahkemesinin 'hak ihlali' kararının Ondokuz Mayıs Üniversitesi olarak Türk milletinin ve akademik camianın vicdanında yer bulmadığı kanaatindeyiz" ifadelerine yer verildi.