İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesinin karşısındaki binada yapılan duruşmada, tutuklu sanık Gürcan Sercan esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulundu.
Sanık Sercan, darbeyle ilgili bir emir vermediğini, bu durumun ortaya çıktığını, köprüdeki mücadelesinde darbeye karşı olduğunu gösterdiğini, verdiği ifadelerde çelişki olmadığını, darbecilere karşı 3 saat mücadele verdiğini savundu.
"1 DOLAR TUTANAĞI"
Üzerinde sadece 1 dolar çıktı diye tutanak tutulduğunu ancak üzerinden 201 dolar ve bir miktar avro çıktığını öne süren Sercan, "15 Temmuz günü her zaman olduğu gibi İl Jandarma Komutanlığına gittim. Sonrasında günlük rutin ziyaretler oldu. Lojmanlara gittim. Gayet doğal bir gündü. Saat 21.39'da beni askeri hattan arkadaşlar aradı. Arayan personel, 'birliklerin hazır edilmesi isteniyor' dedi. Resmi kıyafetimi giydim, İl Jandarma Komutanlığına gittim. Mütalaada bahsedilen 'hızla komutanlığa girdi' ifadesi doğruyu yansıtmamaktadır. Gayet normal şekilde gittim. Şube müdürlerinin çağrılması emri verdim. 2 tane başçavuş bana mesaj getirdi. İlk mesaj birliklerin hazır edilmesi şeklindeydi, evrak Genelkurmay Başkanlığından gelmişti, hukuken aykırılık yoktu. Ancak albayın imzası vardı. Arkasından ikinci mesaj geldi. 'Yayınlamayın' diye emir verdim." şeklinde konuştu.
"SAAT 22:30'DA 24 SAYFALIK EVRAK GELDİ"
Jandarmanın köprüyü kapattığı şeklindeki haberleri gördüğünü, harekat merkezini arayarak, bu durumu sorduğunu, kendisine böyle bir durumun olmadığının söylendiğini aktaran sanık Sercan, vali yardımcısının kendisini aradığını, aldığı bilgiyi yardımcıya söylediğini, saat 22.30 sıralarında kendisine bir evrak daha geldiğini, bunun 24 sayfalık bir evrak olduğunu, bu evrakta sıkıyönetim direktifi diye bir başlık bulunduğunu, personeline 'Benden haber bekleyeceksiniz' diye emir verdiğini söyledi.
Sercan, mesajda bütün ülkede sıkıyönetim ilan edildiği, komutan emrine girilmesi gerektiği, valilerin görevden alındığı, atamaların yapıldığı, polis ve jandarmanın sıkıyönetim komutanlarının emrine gireceği şeklinde maddelerin yazıldığını ifade ederek, "İstanbul Valisini aradım, ben bu emri dikkate almadım. Daha sonrasında Erdal Öztürk generale ulaşmaya çalıştım, tatilde olduğu söylendi. Benim için durum daha da netleşti. Erdal Öztürk yargılandığı davadan beraat etti. Valiye köprüyü jandarmanın kapatmadığını söyledim, sıkıyönetim emrinden bahsetti. 'Bu emri dikkate almayın' dedi, ben de almayacağımı söyledim. Saat 23.00 sıralarında 'tüm personel birliğe katılsın, personel dışarı çıkmasın' diye emir verdim. Tüm birliklerimi uyardım.'' şeklinde beyanda bulundu.
FETÖ'cü general FETÖ'cülerin darbe toplantısına katıldığını inkar etti!
"HAVALİMANINA ÖNEM VERDİK, KÖPRÜYE GİTTİM"
Hareketlenmeler olduğunu duyunca Atatürk Havalimanı'na önem verdiğini, Üsteğmen Anıl Çalgın'ı aradığını, 'Askeri personelle görüşmeyeceksin' diye emir verdiğini, Anıl Çalgın'ın ifadelerinde bu görüşmeyi reddettiğini ancak bu görüşmenin olduğunu savunan Sercan, İl Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın kendisini aradığını, köprüde olduğunu söylediğini, gelip gelemeyeceğini sorduğunu, kendisinin de geleceğini söylediğini kaydetti.
Köprüye giderken Balmumcu Kavşağında yolun kapalı olduğunu gördüğünü, korumaları arayarak yolu açtırdığını, köprünün ayağına gittiğini, o zamana kadar darbe karşıtı ne yapması gerekiyorsa onu yaptığını dile getiren sanık Sercan, şunları anlattı:
"Köprüye ulaştığımda sadece Emniyet Müdürü ve tugay komutanı vardı. İkaz yapılınca karşı taraf ateş etti. Saat 01.15 civarında vatandaşların gelmesi üzerine atışlar yeniden başladı. Ben resmi kıyafetleydim. İddia makamının bahsettiği gibi bir süre zaman geçirme durumu yoktu. Orada kim nasıl tehlike yaşadıysa, ben de o tehlikeyi yaşadım. 3 saat boyunca orada kaldım. Saat 03.00'e doğru komutanımla görüştüm, 'Buradan ayrılmak istiyorum' dedim, 'Ne ile gideceksin?' dedi, ben de 'Temin ettiğim botla giderim' dedim. Emniyet Müdürünün yanına gittim. Deniz polisinden beni karşıya geçirip geçiremeyeceğini sordum, bana bunun mümkün olmadığını söyledi. Ben de Üsküdar'a indim, vatandaşlar vardı, rütbelerimi çıkardım, sonra geri taktım. Bot temin ettim. İl Jandarma Komutanlığına geçtim. Haydar Yalım Albay benim İl Jandarma Bölge Komutanlığına atandığımı söyledi, şok oldum. Komutanımı aradım, güldü, sıkıntı yok dedi."
Kimsenin kendisine sahip çıkmadığını dile getiren Sercan, "Sıkıyönetim listesinde bölge komutanı olarak atanmış olmam iddiası var. Bu sıkıyönetim direktifiyle yapıldı. Benim ismim son satırda. İnanın benim bu evrakta görevli olduğumu bilmiyordum. Kimler tarafından ne zaman ne şekilde atandığım belli değil. Bu büyük bir haksızlık. Bu durum listeyi hazırlayanlara sorulmalı." ifadelerini kullandı.
Olay tarihinden bir gün önce 14 Temmuz'da Tuğgeneral Mehmet Nail Yiğit'i çay içmeye davet ettiğini, Atatürk Havalimanına gitmeyi teklif ettiğini, Yiğit'in kendisiyle havalimanına geldiğini, havalimanının keşfiyle ilgili sorular sormadığını iddia eden Sercan, hakkında sahte tutanaklar tutulduğunu, rahmetli olan Anıl Çalgın'ın 4 kere ifadesinin alındığını, başka 4 kere ifade veren kimsenin olmadığını, uçuş kontrol kulesiyle ilgili sorduğu soruların usulen olduğunu, bu durumun karşısına keşif olarak çıktığını savundu.
''BUNLAR EVRAK DEĞİL, MÜSVEDDEDİR''
Sanık Sercan, evrak imha ettiği, personeli dağıttığı şeklindeki iddialarına ilişkin, "Evrak yakma konusu yeni bir konu değil. Bunlar evrak değil, müsveddedir. Yakınlan kağıtlar, kırpılan kağıtlar müsveddedir. Tamamen bana aittir. Benim kağıt imha etmem, darbeci olarak algılanmış. Ben imha işleminin darbeyle alakası olmadığını söyledim. Bu sadece bir yakıştırmadan ibarettir. Bir parça kağıdı imha etmiş olmam kötüye yormadır, bir yorumdur. Ben bir şeyi yok etme niyetinde değildim. Haydar Yalım bana yardım etme amacıyla bir kısmını aldı götürdü. Hangi darbe evrakının kırpıldığı bilinmiyor. Böyle bir darbe evrakı yok." dedi.
TANKTAN ÇIKARTILAN FETÖCÜ...
Olay tarihinde Mithat Aynacı'yla ilki 8 saniyelik, ikincisi 12 saniyelik, üçüncüsü 30 saniye görüşmelerle ilgili olarak, sanık Gürcan, "Valinin korumasıyla görüştüm. Bu görüşmeden sonra Mithat Aynacı beni aramış. Telefon çalınca sekreterim açtı, 'Emniyet müdürü' dedi. Bana jandarmanın köprüyü kapattığına dair sorular sordu, telefonu kapattım. Merak ettim bu adam kim, sesini çıkaramadım. Ben aradım, 'Siz kimsiniz' dedim. Ben 'Emniyet Müdürü Mithat' dedi, kapadı. Son görüşmemizde hiç konuşmamız olmadı. Çok gürültülüydü ortam, kim olduğunu anlamadım." ifadelerini kullandı.
''GÜLEN'İN SES KAYITLARINI REDDETTİ''
Mahkeme Başkanı Mustafa Çakar'ın, "Evde yapılan aramada dijital materyalleriniz olan bir hard diskte Fetullah Gülen'in sohbetlerinin olduğu ses kayıtları bulunmuş. Size mi ait bunlar?'' diye sorması üzerine sanık Gürcan, ''Bilgisayar bana ait. Bu ses kayıtlarının hangi tarihlerde yüklendiği çok önemli, kızım Bilkent'te çalışırken yayın yönetmenliği de yaptı. O zamanlar yüklenmiştir diye düşünüyorum, 2013 civarındadır." dedi.
Başkan Çakar'ın "Bir cep telefonu var. Kakao programı tespit edilmiş. Ayrıca başka bir telefonda gmailde Bylock programı indirildiğine dair kurulum kalıntıları elde edildiği tespit edilmiştir. Neler diyeceksiniz?'' sorusuna sanık Gürcan, "Ben bu telefonu Doğu Bank'tan televizyon kumandası kullanmak için almıştım. Ekranı kırık bir telefon vardı. Kumanda maksadıyla aldım. Kakao çıktığı iddia edilen telefon aramadan bir gün önce alınmış bir telefondur. Oğlum kullanıyordu." diye cevap verdi.
Başkan, "Siz İl Jandarma Komutanısınız. Kimin verdiği belli olmayan bir telefonu mu aldınız? Bylock kalıntısı iddiası var. Daha dikkatli olmanız gerekmez miydi?'' diye sordu.
Sanık Gürcan da, "Bu telefonu kumanda maksatlı almadım. Sadece kumanda maksatlı kullandım. Bir sene kumanda maksadıyla kullandım." dedi.
Duruşma, yarına ertelendi.