Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, terör örgütü PKK üyesi "Özgür" kod adlı H.O, 2007 yılında kendi iradesiyle güvenlik güçlerine teslim oldu. H.O'nun ifadeleri doğrultusunda, Bingöl'de polis karakoluna terörist saldırı düzenleyen grup içerisinde bulunan "Harun" kod adlı Sertaç K. isimli terörist yakalandı.
Sertaç K'yı yargılayan İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesince Siirt'te bulunan "Özgür" kod adlı H.O'nun istinabe yoluyla ifadesi alındı. Sertaç K. ise H.O'nun pişmanlık yasasından faydalanmak için aleyhine ifade verdiğini savunarak, H.O. ile yüzleştirilmek istedi. Ancak mahkeme, davaya yenilik getirmeyeceği gerekçesiyle talebin reddine karar verdi. Mahkeme, 11 Nisan 2012'de tanık ifadeleri, adli tıp kurumu raporları, olay yeri tutanakları doğrultusunda Bingöl'ün Genç ilçesinde polis karakoluna düzenlenen saldırıda bir polis memurunu tabancayla şehit ettiği sabit olan Sertaç K'yı, "Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma ve el değiştirme, resmi belgede sahtecilik, tasarlayarak öldürme" suçlarından iki defa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile buna ek olarak 22 yıl hapis ve 10 bin 675 lira adli para cezasına çarptırdı. Temyiz edilen karar, Yargıtay 9. Ceza Dairesince 24 Haziran 2013'te onanarak kesinleşti.
AYM, FETÖ'YE ZEMİN HAZIRLIYOR
ANAYASA MAHKEMESİ'NE BAŞVURDU
Sertaç K, bunun üzerine Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. Başvurucunun, ana dilde savunma yapma imkanı sağlanmadığı, Kürt kökenli olması nedeniyle ayrımcılık yapıldığı, özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiaları açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez bulundu. Ancak, Yüksek Mahkeme, başvurucunun makul sürede yargılanma hakkı ile iddiatanıklarını sorguya çekme hakkıyla bağlantılı olarak adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Ayrıca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına ve başvurucuya 5 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmedildi.
ANAYASA MAHKEMESİ'NDEN CAN DÜNDAR VE ERDEM GÜL KARARI!
'MAKUL OLMAYAN GECİKME...'
Kararda, başvurucunun 26 Mayıs 2007'de gözaltına alındığı, yargılandığı davanın ise 24 Haziran 2013'te kesinleştiği hatırlatıldı. Davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği ve davanın diğer özel koşulları dikkate alındığında başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunun söylenebileceği belirtilen kararda, buna karşın davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ifade edildi. Kararda, süresi 6 yılı aşmış yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varıldığı, bu nedenle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiği kaydedildi. Başvurucunun, itirafçı H.O. ile yüzleşme talebinin reddine ilişkin itirazı konusunda ise yargılama makamlarının taraflarca ileri sürülen iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorunda olduğu vurgulandı.
Hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında, taraflara iddialarını sunmak konusunda uygun olanakların sağlanması gerektiği belirtilen kararda, kovuşturma sırasında bütün kanıtların tartışılabilmesi için kural olarak bu kanıtların aleni bir duruşmada ve sanığın huzurunda ortaya konulmaları gerektiği ifade edildi.
Kararda, "Bu kuralın istisnaları olmakla birlikte eğer bir mahkumiyet sadece veya belirli ölçüde, sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkanı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise sanığın hakları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur. Olayın tek tanığı varsa ve sadece bu tanığın ifadesine dayanılarak hüküm kurulacak ise bu tanık duruşmada dinlenmeli ve sanık tarafından sorgulanmalıdır. Bu tanığın, sanığın sorgulanmadığı bir dönemde alınan önceki ifadesine dayanılarak mahkumiyet kararı verilemez" denildi.
AYM'den skandal karar
'NİTELİKLİ SORULAR YÖNELTİLMEDİ'
Somut olayda, H.O'nun ifadesinin inandırıcılığı ve güvenilirliğinin değerlendirilebilmesine imkan tanıyacak nitelikte sorular yöneltilmediği anlatılan kararda, sanık açısından dezavantajlı durumun giderilmesi amacıyla yapılan yüzleşme talebinin reddinin de makul şekilde gerekçelendirilemediği kaydedildi. Bu nedenlerle, adil yargılanma hakkının bir unsuru olan iddia tanıklarını sorguya çekme hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiği bildirildi.
Başvurusunda 50 bin lira maddi, 150 bin lira manevi tazminat talebinde bulunan başvurucuya ihlal tespitiyle giderilemeyecek manevi zararları karşılığında takdiren 5 bin lira manevi tazminat ödenmesinin, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması açısından hukuki yarar bulunduğu gerekçesiyle yeniden yargılama yapılmasının kararlaştırıldığı da belirtildi.