Yine dolu dolu bir hafta sonu raporu hazırladım sizlere... Geçtiğimiz hafta sonu neler yaptım, nerelere gittim? Ayrıca yeni dizi tavsiyelerim, mekan önerilerim; hepsi burada...
KOKOREÇ SINIF ATLADI: Birçoğumuz kokoreci, gecenin geç saatlerinde yiyoruz. Ne de olsa kokoreç, tam bir gece sonu yemeği; sanki gündüz yiyince aynı tadı vermiyor. Ancak son zamanlarda kokoreç, fine dining restoranların mönüsünün vazgeçilmezi oldu. Yani bir nevi sınıf atladı ve alt seviye yemek kültürünün parçası olmaktan çıktı diyebiliriz. Gurme yazarlarının keşfi sayesinde adını duyduğum Ozzie's Kokoreç, gurmelere göre İstanbul'un en iyi kokoreççisi. Buraya üç-dört gün önceden rezervasyon yaptırmanız şart. Yanlış anlamayın; bu rezervasyonu yer için değil, yiyeceğiniz kokoreç için yaptırıyorsunuz. Mekan Dolapdere'de, sahibi ise Oğuzhan Sayı, nam-ı diğer Ozzie. Makedon kokoreci yiyebileceğiniz bu küçük dükkanı hemen listenize ekleyin. Unutmayın, pazar günleri kapalı.
AMERİKAN DİZİLERİ OUT: Dizilerle ilgili alışkanlıklarımı değiştirdiğim bir dönemdeyim. Amerikan yapımı diziler, beklediğim performansı veremediği için şimdilik onlara elveda. Son günlerdeki favori dizilerimin birçoğu Amerika dışında yayınlanıyor. Dili İngilizce olmayan bu diziler, başta kulağı zorlasa da bir süre sonra alışıyorsunuz. Japon yapımı 'Midnight Diner', ilk sıradaki dizim. Küçük bir Japon lokantasında geçen bir hikayesi var. Son günlerin en popüler dizisi 'Dark' ise küçük bir Alman kasabasında geçiyor ve zarar görmüş hayatlar ile ilişkileri anlatıyor. Bir de Brezilya yapımı '%3' var. Bu diziyi izlerken Portekizce kulağınıza epey ilginç gelecek. Bu bilimkurgu dizisinde gelecekte bir zamandasınız... Pablo Escobar'ın hayatını anlatan İspanyol işi 'Narcos' ise uzun zamandır favorilerim arasında. 1920'lerin İspanya'sına gitmek isteyenler için de 'Las Chicas del Cable' var listemde. Ve tabii ki en büyük takıntım; yine bir İspanyol işi olan ve ortalığı kasıp kavuran 'La Casa de Papel'... Bu dizide kusursuz bir soygun izleyeceksiniz.
PEDALA KUVVET PARTİ!: İstanbul'un meşhur spinning kulübü Urban Riders ile dans kulübü Hypnos Hall, birlikte çok eğlenceli bir işe imza attı. İki kulübün müdavimleri, geçtiğimiz pazar akşamı Hypnos Hall'da düzenlenen spinning partisinde bir araya geldi. Kan ter içindeki çılgın ortamda pedala basıp hem eğlendiler, hem de kalori yaktılar. Hypnoride ismi verdikleri bu spor etkinliğinin ilkini kaçırdığınız için üzülmeyin, yakında ikincisi yapılacak.
GURME BURGER ZULASI: Pahalı burgerlere inat; düşük fiyatlara parmaklarınızı yiyeceğiniz kadar lezzetli burgerler tadabilirsiniz desem? Zula; adından da anlaşıldığı gibi çok zula bir yerde, Harbiye'deki Klein'ın arka sokağında. Zula'nın dört ortağı, şeflik yapan ve yeme-içme sektörüne yıllarını veren isimler... Geçen pazar günü gittiğimde her masada tanıdık, popüler simalar vardı. Benim gibi burger avına çıkmışlardı belli ki... Neyse ki, burger konusunda çok şanslı bir şehirdeyiz. Fiyatlara gelince... Burgerler 15 liradan başlıyor, en büyüğü BIG ise 34 lira. Burgerin üzerine cheesecake yemeyi de unutmayın.
İKİ TARAFIN DA İŞİ ZOR: Hafta sonu Bebek'teki bir mekandan çıkmış, Bebek Midyecisi'nde midye yiyorum. O sırada, saatlerdir soğukta görev yapan kameraman arkadaşları görüyorum. Bir köşede sabahın ilk ışıklarına kadar durup içerideki ünlü isimlerin eğlencesinin bitmesini bekliyorlar. Hava öyle soğuk ki... Kabul edelim ki, işleri çok ama çok zor. Ancak eğlenceden çıkan ünlülerin de işi hayli zor. Kameranın sokağı aydınlatan ışıkları gözlerini alıyor, yürümelerine izin verilmiyor ve üst üste sorular soruluyor. Kaçacak yer bırakılmadan, dört koldan çevreleri sarılıyor. Her iki taraf için de üzülürken bir tepsi midyeyi bitirmişim. Keşke iki taraf için de şartlar daha kolay olsa... Vallahi zor işler.