Hayatımızın koronavirüs salgını öncesi ve sonrası olarak tarihi bir ayrılık yaşadığı bir gerçek. Duygularımızdan bakış açımıza, alışkanlıklarımızdan çalışma biçimlerimize, beklentilerimize kadar her şey değişti, dönüştü. Bizler değiştik bir kere, yeniye hemen adapte olduk, eskiyi o kadar unuttuk ki, bu süreçte hiç atmadığımız imzalarımız bile unutuldu. Sahi siz de hiç imzanızı unuttunuz mu ya da bankadan "Bu imza sizin değil işlem yapamayız" şeklinde bir uyarıyla karşılaştınız mı? Ne olur biriniz "Benim de başıma geldi" desin çünkü insan pandemi boyunca hiç imza atmadığını fark ettiğinde ve imzasını atamadığında, resmi işleri yarım kalınca kendini çok yalnız hissediyor... İnsan kendi imzasına 'Bu sizin imzanız değil' uyarısıyla karşılaştığında ne yapacağını bilemiyor, panikle daha da yanlış bir imza atıyor, en sonunda "Yok olmuyor işte, unutmuşum" diyerek kabulleniyor. İmza atamamanın üzerine şahane nasihatlere de maruz kalıyor insan...
Örneğin eliniz titriyor "Dirseğinizi tam oturtun" diyorlar, halbuki tam oturtsanız da olmuyor. Bu sefer de "Unutkanlıktan o zaman. Unutkanlığın en temel sebeplerinden biri vücudumuzdaki Omega 3 eksikliği, lütfen balık yiyin" diyorlar. İçinden çıkılmaz sıkıcılıktaki durumun en ağırı "Vejetaryenim, balık yiyemem" dediğinizde yaşanıyor. Yani unutulan imza neredeyse vejetaryenliğe bağlanıyor. Kemal Sunal'ın imza diye düz çizgi çekmesi geliyor aklıma. İşte pandemi imzayı bile almış götürmüş... Benim imza atma seramonisi evde boş kağıda egzersizlerle devam ediyor...
GALATA'DA KENDİNİZİ İTALYA'DA GİBİ HİSSEDECEKSİNİZ
19'uncu yüzyılda bir Fransız okuluna da ev sahipliği yapmış şahane bir yapı; tarihin eşsiz atmosferinin tam ortasında, avlusundan odalarına, restoranından komşu yapılarına kadar Galata'nın var olduğu süre boyunca geçirdiği tüm izleri taşıyor. Görenlerin büyülenmemesi imkansız çünkü yaşanmışlığı olan yerlerin ruhu bambaşkadır. Galata'daki Ecole St. Pierre Hotel'den bahsediyorum. Bugünlerde kiminle konuşsam; tarihi binanın içerisindeki birbirinden iddialı İtalyan lezzetleri sunan Il Cortile İstanbul'da ancak 4 hafta sonraya yer bulunabildiğinden bahsediyor. Ben bizzat şahit oldum ve şehrin ortasında kendinizi İtalya'da hissedeceğiniz başka bir yer olmadığı için de çok normal karşıladım.
Bina tarihi; Fransız okulu Colleges des Freres St. Pierre'e ev sahipliği yaptığı dönemin tüm anıları ve dokuları ile günümüze kadar taşıyor. 443 yılında Cenevizliler tarafından yapılan surların kalıntılarını da koruyarak neo-klasik ve neo-barok detayları ile büyüleyici bir atmosferde unutulmayacak bir hizmet sunuyor. Mekanın şefi çok başarılı, gerçek bir İtalyan geldiğinde eminim kendini memleketinde hissedecektir.
Galata'nın mistik, eksantrik, bohem ve sanat dolu ruhunu burada mutlaka yaşamalısınız. Mutlu haber şu ki; yakın zamanda aynı otantik avludan yan bahçeye de açılıyor. Orası daha cool, ayakta buluşmaların yeri olacak.
BİR USTA VE BİR GENÇ SANATÇI BULUŞUYOR
Tersane İstanbul'da gerçekleşecek Contemporary İstanbul'un 16. edisyonu için geri sayım başladı. 5 Ekim'de kapılarını açacak fuarda bu yıl sürpriz çok. Pernod Ricard Türkiye'nin sosyal sorumluluk kapsamındaki 'Ustalaşma Döngüsü' projesi bunlardan biri örneğin... Yağmur Çalış'ın 'REM Uykusu' adlı kâğıt heykel enstalasyonu, House of Brothers Lounge'ta 20 metrekarelik büyük bir alanda fuar boyunca sergilenecek ve tüm fuar ziyaretçileri tarafından görülebilecek.
Genç ve usta sanatçı arasındaki salınımı simgeleyen proje, bağımsız çalışan genç bir sanatçıyla, ilham veren ve bilinen usta bir ismi bir araya getirerek bu döngünün somut bir örneğini sunuyor. Proje kapsamında, yapıtları yurt içi ve yurt dışında birçok özel koleksiyonda ve müzelerde yer alan ödüllü sanatçı Seçkin Pirim ile genç sanatçı Yağmur Çalış buluşuyor. Çalış, REM Uykusu adlı eserinde "Yaşadığımız hayatta, içinde bulunduğumuz çevrede, kendimize ne kadar aitiz?" diye soruyor...